Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kılıç Ali Paşa Camii
Kılıç Ali Paşa, devrin padişahı Sultan III. Murad'dan, cami yapmak için deniz kenarında bir yer tahsis etmesini ister. Fakat Sultan III. Murad karadan bir karış bile vermeyince deniz üzerine inşa edebiliyorsa etmesine müsade eder. Durum Mimar Sinan'a anlatıldı ve ondan imkansızı yapması istendi. Mimar Sinan işe koyuldu ve inşaata başladı. Herkes 'Yıkılacak, böyle su üstünde cami olmaz' diyordu. Sinan söylentilere kulaklarını tıkamış çalışıyor ve zaman zaman şöyle dua ediyordu: "Deryalar kudursa ve azgın dalgalar kubbenin tepesinden aşsa, yine bu mabedi kıyamete kadar baki eyle Ya Rabbi!" Eserini tamamladı ve anahtarı Kılıç Ali'ye teslim etti. Bu cami, Mimar Sinan'ın eşsiz dehasını yüzyıllar sonrasına taşıyan eserlerinden yalnızca biridir. Kılıç Ali'nin kabri de bu camidedir.
Sayfa 176Kitabı okudu
Camiin içi meşalelerle aydınlatıldığı halde neden islenmezdi?
Geçmişte camiler kandiller mumlar ve meşalelerle aydınlatılırdı bunlar yoğun is çıkaran aydınlatıcılardır. Buna rağmen ne Süleymaniye Camii'nde ne de Selimiye Camii'nde islenme oluşmazdı. Çünkü çeşitli teknik yöntemlerle Sinan, çıkan isin duvarları kirletmesini önlemişti. Çıkan is, hiç duvarlarla temas etmeden, iç hesaplar sonucu oluşturulan hava akımı sayesinde özel olarak yapılan bir delikten dışarı süzülürdü.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
BİR EBEDİYET SIRRI : SELİMİYE CAMİİ
"Çıraklığımı İstanbul'daki Şehzade Camii'nde yaptım. Kalfalığımı da Süleymaniye Camii'nde tamamladım. Fakat bütün gücümü bu Sultan Selim Han Camii'ne sarf edip ustalığımı ayân ve beyân ettim. " (Mimar Sinan) Sinan'ın 80 yaşını geçkin bir çağda yaptığı ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii de herkese ibret olsun! Selimiye sadece Osmanlı mimarisinin zirvesi değil tüm dünya mimarisinin de sayılı eserleri arasındadır.
Sayfa 103Kitabı okudu
MİMAR SİNAN'IN ÇIRAKLIK ESERİ: ŞEHZADE CAMİİ
Caminin içine girdiğiniz anda, şiirsel bir bütünlük fark edersiniz. Farklı boyutlardaki kubbelerin buluşması, kemerlerin birbirine bağlanması, farklı renklerdeki süslemeleri, minber ve mihrabın mermer işçiliği ile Koca Sinan sanki bize kâinatta da süre gelen hareketliliği hatırlatmak istemiştir.
Atatürk'ün zamanında 64.000 kişinin KAFATASı fişlenmişti!
1 Ağustos 1935 günü Sinan'ın Süleymaniye Camii'nin yanındaki mezarı Atatürk'ün direktifiyle Türk Tarih Kurumu'ndan bir heyetin huzurunda açılır. İskelet büyük oranda bozulmuştur (bazı gazetelerse sağlam çıktığını yazar). Kafatası yassı-geniş (brakisefal)çıkarsa 'Türk', uzun (dolikosefal) çıkarsa 'öteki'
Çok kısa bir zamanda, dört bir tarafta coğrafi şartları, malzemeyi tanıyan -malzemeyi tanımak çok önemli- ustaların kendine özgü bilgilerini kapan bu kişiler standart bir mimarî geliştirebilmektedirler. O kadar ki, Yunanistan'ın bugün Trikala denen Tırhala'sındaki Osman Şah Camii, Halep'teki camiler ve İstanbul'daki Mimar Sinan eserlerini tanıyabilmek için eğitimli mimar olmak gerekmiyor. Bunları gören, bir kaçına dikkatli bakan herhangi bir şehirli, mimari bilgisi olmasa bile, aynı mimarın elinden çıktığını anlar. İşte böyle özgün üslûp sahibi olmak, ancak dâhilere hastır.
Reklam
Selimiye Camii'nin İnşaatı
1568 veya 1569'da yapımına başlanılan Selimiye Camii 1574'te tamamlandı. Ancak İkinci Selim, rahatsızlığından dolayı Mimar Sinan'ın bu muhteşem eserinin bitmiş halini göremedi.
Sayfa 104Kitabı okudu
Ayasofya!
Ayasofya, her zaman şeriatçıların bir bahanesi ve kavga nedeni oldu. Neydi Ayasofya'nın önemi? Bu kavga daha ne kadar sürecekti? Bu soruların yanıtını biraz daha net alabilmek için tarihe bakmak gerekiyor. Ayasofya, 24 Ekim 1934'te, Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu Kararıyla müzeye çevrildi. Aradan geçen 60 yıl boyunca,
Sayfa 94 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Bir bireyin ne olduğunun tespiti tarihi esere duyarlılığı ile ölçülür.
Örneğin, Edirne'de Mimar Sinan'ın inşa ettiği köprülere asfalt döküldüğünde ya da Konya'da Selçuklu Çinili Camii kazma kürek yıkıldığında gösterilen hassasiyetin şiddeti ile bir Roma veya Bizans eserine karşı gösterilen hassasiyetin şiddeti karşılaştırılarak bu topraklarda yaşayan insanların mensubiyetleri ölçülebilir.
Sayfa 26 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
Her yerde MİMAR SİNAN
Kumlarla oyalanıyor, kum ile oynuyor, kum ile yakınlaşıyordum. Rahmetli Mimar Sinan'a Fatiha okudum. Şişelerimdeki kurumu her düşündüğümde onun harikulade bir daha oluşunu yeniden düşünüyordum. Süleymaniye'yi yaparken mimarinin bütün incelikleri yanında aydınlatma imkanlarının da en gelişmişini tatbik etmiş ve camii içindeki yanacak yüzlerce mumun çıkaracağı isi bile hesap etmişti. İs deyip geçmemeli; yıllar içerisinde duvarları, tavanı, her yeri simsiyah edebilir. İşte bu yüzden Sinan usta, yapının içinde gezinecek havanın yönünü bir hendeseye bağlayarak caminin beyaz küfedeki taşlardan oluşan duvarlarını ve mermer sütunlarını simsah olmaktan ebediyen kurtarmıştı. Yetinmemiş, isten hasıl olacak kurumu da işe yarasın diye bir yerde toplamış; görünmez çizgiler halinde gelip Kuzey cephedeki ana giriş kapısının üstündeki Batı dediğinde biriktirmişti noktalı veriyor yüzyıllar sonra ben mürekkep yapabileyim diye... Deha. Sınavı düşünmek çölün ortasında İstanbul'u hissetmek gibiydi. Süleymaniye grubundan mürekkep edilmek için yarışan hattatlar geçti gözümün önünden.
Reklam
"Mesela" Diyordu, "Mimar Sinan'ın Türk olması ikinci derecede bir meseledir, çünkü Süleymaniye Camii Türk'tür ve Türklüğün eseridir. Milliyet, mühtedi bir Rum olan Koca Mustafa Paşa'ya bir Rum kilisesini camiye tahvil ettiren kudrettir! Asırlar içinde ve vatan çerçevesinde lisana, çizgiye, nağmeler ne ayar verdinse onlar bizi ifade eder! "
Sayfa 254Kitabı okudu
Yunanistan'ın Trikala denen Tırhala'sındaki Osman Şah Camii, Halep'teki camiler ve İstanbul'daki Mimar Sinan eserlerini tanıyabilmek için eğitimli mimar olmak gerekmiyor. Bunları gören, birkaçına dikkatli bakan herhangi bir şehirli, mimari bilgisi olmasa bile, aynı mimarın elinden çıktığını anlar. İşte böyle özgün üslup sahibi olmak, ancak dahilere hastır.
Sayfa 27 - Kronik KitapKitabı okudu
Edirne’de yapmış olduğu Selimiye Camii, 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmıştır.
Sayfa 126Kitabı okudu
Selimiye Camii, Mimar Sinanın en büyük eseri, ustalık eseri olarak tarihe geçti .
Sayfa 122Kitabı okudu
Ecdâd'ın Kurduğu İlim Yuvaları
Ecdadın peki cami ve külliye yaparken uygulamış olduğu bir sistem var. Camiyi yaparlardı caminin bir tarafına medrese yaparlardı. Öbür tarafına tekke yaparlardı. Bir tarafta kafa ilimleri öbür tarafta peki kalp ilimleri okunuyordu. Cami iki destekliydi. Hem tekkeden hem medreseden tek destekliydi. Neticede neticede medrese gitti tekkeler de gitti. Cami şu an desteksiz kaldı, payandasız kaldı. Bak Yavuz Sultan Selim Han (aleyhi rahmetü vel-gufrân) camiyi yaptırmış amma İstanbul'un deprem mıntıkası olduğunu ecdad da biliyordu. Ona göre bir yapılanma uyguladılar. Ve cami zamanla deprem deprem yaşaya yaşaya yaşaya kaymasın diye bak Haliç'e doğru giden tarafına öbür taraf diyelim işte Eminönü'ne bakan tarafına adam ne kuvvetli duvarlar inşa etmiş. Cami şu ana kadar milim oynamadı. Hatta ve hatta Süleymaniye Camii temel istikametinden temellerden Haliç'e kadar derinden Haliç'e uzanan peki şeylerle duvarlarla desteklenmiştir. Bir restorasyon mimar arkadaşım var sordum doğru mu, doğru hoca dedi. Temelleri kurmuştu Mimar Sinan ama Haliç'e kadar peki temellerin oynamaması için desteklerle beslemiştir temeli ve hala Süleymaniye dimdik ayakta. Sen bugün inşaat yapıyorsun yarın bir deprem oluyor hadi bina kalmıyor. Yani diyeceğimiz odur ki cami ne oluyor? Bir taraftan ulema-i zahir yetiştiren medreseyle efendim destekli öbür taraftan ulema-i rasihun yetiştiren peki tekkeyle destekli. Destekler gidince cami çökktüüü.
346 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.