Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müller, Atalara Tapınma adlı kitabında şöyle yazar: "Atalara tapınma, ilkel insanların ölümden sonra insanın sorumluluğunun devam ettiğine dair inancından dolayı ortaya çıktı. İbadetin bu şekli, gelişimin belli dönemlerinde tüm insanlık arasında neredeyse evrensel gibi görünüyor. Dünyanın her yerinde bunun izine rastlanır. Yahudilerin dini inançları atalara tapmanın izlerini gösteriyor. Yahudi atalarının özel tanrısı olan, İbrahim peygamberin söyleştiği ve kişisel ilişkiler kurduğu, İbrahim'in ailesinin tanrısının soydan gelen bir tanrısallığa sahip olduğuna dair güçlü belirtiler vardır. Bazı antik metinleri okuduktan sonra, atalara tapmanın Mu'nun yıkımından dolayı ortaya çıktığı kanısına vardım. Atalara tapma ya da atalara gösterilen derin saygı Mu kıtası atalarının ana temayı verdikleri Mısırlıların kutsal tören ve seremonilerinde oldukça belirgin bir şekilde görülüyor. Bu aynı zamanda bazı Maya yapıları üzerinde bulunan yazıtlarda ve yunan alfabesinde de dile getiriliyor.
Sayfa 271 - 15 - Eski Dinsel KavramlarKitabı okudu
Mu Kıtası, Batı Kıtası, Kui Kıtası ve kutsal kitaplardaki Cennet Bahçesi aynı yerdir.
Sayfa 135 - 8 - Basit SembollerKitabı okudu
Reklam
Atlantis adaya veda eden isim oldu.
Sais tapınağının başrahibi Sanches, Solon'a Atlantis'in 11.500 yıl önce battığını ve bu büyük ülkenin batışından dolayı Atlantis ötesindeki ülkenin afetlerle yıkılarak geçilmez hale gelip batı kıtasının geçidinin kapandığını söyledi. Bu durum açıkça Atlantis'in Mu kıtası ya da batı kıtası olması olasılığını elemektedir.
Sayfa 55 - 3 - İnsanın Yeryüzünde İlk Ortaya Çıktığı TopraklarKitabı okudu
Yol, şüphesiz gaye değil vasıtadır. Asıl gaye varılmak istenen hedeftir. Gerçek yollarla, yani somut yollarla hedefe varılır veya varıldığı zannedilir. Aslında belki hedef dediğimiz de başka bir yolun başlangıcıdır. Yolun mecazî kullanışlarında zaten hedefe hiç varılmaz. O, Eflatun'un yıldızı gibi hep ufkumuzda kalmaya devam eder. Ama biz hep yolda oluruz: "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece'den çok önce, Üsküdar'dan yola çıkan karıncayı hatırlıyoruz. "Hicaza gidiyorum" deyince "Bu bacaklarla Hicaz'a nasıl varırsın?" diye soranlara "Varamasam da yolunda ölü- rüm ya!" cevabı ne kadar düşündürücüdür. Galiba bu yol düşüncesi buradan başlar. Biz hep, varmasak da yolunda ölenlerden oluyoruz. Rabia Hatun'un içinde yol kelimesi geçmeyen fakat kavram olarak yol'dan da başka bir şey bulunmayan şu kıtası insanın zaten hedefi istemediğini ve hep yolda olmayı arzu ettiğini göstermiyor mu?
E-Titreşimli Diğerleri Ruhsal Güvenin Gülümseyişi, 013, Edmonton, Kanada Soru: Ben bu ruhsal enerjiyi bilinçli olarak barındırmasam bile, sırf onu barındırmak yeterli midir? Grup: Bazılarınız bu enerjiyi bilinçli olarak yazıya aktaracaksı­ nız. Bazılarınız konuşmalar yapacak, kitaplar yazacak, dersler vereceksiniz. Bazılarınız da sadece enerjiyi
Osmanlı geçmişinden Türk Ocakları'na, Meclis konuşmalarından program açıklamalarına, Kemalist tarih tezinden entelektüellerin yapıtlarına, ortada erken Cumhuriyet döneminde milliyetçiliğin din ikamesi kılınmak arzusunu gösteren büyük bir malzeme yığını durmaktadır. Bu malzemeden 1920'ler boyunca bir sivil din oluşturulmuş, telifçi tezlerin de varlığına müsaade edildiği bu zaman zarfında devlet, sivil dinin oluşumunu etkin bir biçimde desteklemiştir. 1930'lar boyunca ise, dinin kategorik dışlanması, sivil toplumun devlette eritilmesi ve nihayet parti ile devletin bütünleşmeleri vuku bulmuş, rejim otoriterlikten totaliterliğe doğru evrildikçe sivil din de siyasal dine dönüşmeye başlamıştır. Böylece İslâm'ın bıraktığı boşluk, bilim ve medeniyet ile de uyum içerisinde kutsallaşan bir Türklük ile doldurulmak istenmiştir. Peki bu seküler dinin önderi, tüm bu projeye gerçekten de inanmakta mıdır? Daha önce bahsi geçtiği gibi Kemalist elitin önemli simalarının bu anlatının tümüne inanmaktan ziyade onun kullanışlılığına odaklandığı savlanabilirse de Atatürk'ün bunlara gerçekte inanmadığına dair elimizde herhangi bir veri bulunmuyor. Zaten eğer öyle olmasaydı, bilimsellik görüntüsüne ve Batılıların yargılarına karşı son derece hassas olan Atatürk'ün, bu iki sahada da kendisinin epey başını ağrıtması muhtemel şeylerle, mesela Kayıp Mu Kıtası ile böylesine alakadar olmasını açıklamak mümkün olmazdı.
Sayfa 221Kitabı okudu
Reklam
13
"6 Kaan yılı, Zak ayı II Maluk günü başlayan korkunç yer sarsıntısı, 13 Şuen’e kadar devam etti. Mu kıtası felakete kurban gitti. Mu ülkesi iki kere kalktıktan sonra bir gece çöktü, üstünü sular kapladı. Toprak birkaç defa havaya kalktı ve oturdu. Felaket, 64 milyon insanın ölümüne sebep oldu.”Mu, Zak ayının 13. Cuma günü batmıştı. O günden sonra insanlar 13’ün uğursuzluğuna inandılar.
"Her yara bir gün kapanır Ayzer. Bazen beklediğin devayla, bazen de hiç ummadığın bir çiçekle. Sonunda hep iyileşirsin ama sabretmeyi bilirsen. Bunu sakın unutma Ayzer."
1970'lerde Macaristan'a gitmiştik. Orada bizi gezdiren rehber, çeşitli savaşlarda kahramanlık gösteren bazı Rusların anıtlarını gösteriyordu. Macar rehbere, "Hep Rus anıtlarını gösteriyorsunuz. Buralarda anlamlı bir anıtla anılmayı hak etmiş bir tane Macar yok mu?" diye sordum. Rehber kadın, öyle bir korkup irkildi ki!.. "Lütfen bana bu tür sorular sormayın!" diyerek beni tersledi. Santiago'da da durum aynı.
Sayfa 213 - Altın KitaplarKitabı okudu
Bilim; Elite aileler tarafından denetleniyor ve fonlar veriliyor, ama bu da sahte tarihi satmak için doğru olanı keşfetmek için değil! Okulda ve üniversitelerde gerçek diye okutulan insanlık ve Dünya Tarihi Aslında o değil! Albay James Churcheard, "Mu kıtası" tarihçisi olarak şöyle yazıyordu; "-- Medeniyetler doğup devresini tamamladıktan sonra yeniden ve yeniden doğuyorlar. Güneşin altında yeni olan hiçbir şey yok. Öğrendiğimiz ve keşfettiğimiz her şey daha önce vardı. İcatlarımız ve keşiflerimiz, yeniden keşfediliyor ve icat ediliyor." Yani felaketlerden sonra eski efsanelerde bir sürü şey yeniden keşfediliyor, insanlık tam olarak yeniden başlıyor.
Reklam
... Ancak nedendir bilinmez, Neşet'le Leyla'nın evliliği biraz apar topar gerçekleşti. Öyle ki, Muharrem Ertaş'ın bile sonradan haberi oldu. O da bu duruma hâliyle biraz gönül koydu. Sadece gönül mü koydu? Hayır, baba ile oğul arasındaki bu kırgınlık, dünyanın en kıymetli âşık atışmalarından birine sebep oldu. Temiz ruhlu, saf kalplisin, şöhretsin Hakkın vardır evlenmeye evladım Mevlam sana yapanları kahretsin Aslı bozuk alma dedim evladım Muharrem Ertaş'ın yaktığı altı kıtalık bozlağın bu ilk kıtası Neşet'i özellikle üzdü. O da durmadı, cevaben bir deyiş yazdı: Yazımızı felek yazdı Mevla'dan değil Senin dediklerin evladan değil Her hata suç bende Leyla'dan değil Aslı bozuk deme gel şu insana ya dost ...
Sayfa 8 - Okan ÇilKitabı okudu
"Yurdu için savaşıp ölen her savaşçı, Tanrı'nın en güzel bahçelerinde yaşar! Her şey Oz için!"
Sayfa 301 - Panama YayıncılıkKitabı okudu
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
322 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.