Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
(...) Müdür onu dinlemedi. Filiz ortaya atıldı o zaman: "Biz başka ekipbaşı tanımayız." Müdür çok kızdı: "Bundan sonra ekipbaşınız Sümbül Hanım'dır, anlaşıldı mı?" Alt koğuştaki kızlar, bizim koğuşun kadınlarına baktılar. Ama kadınların bir kısmı sustu. Bir kısmı da "Anlaşıldı Müdür Bey." dediler. Sultan Teyze de müdürün elini öpmeye kalktı: "Allah sizden razı olsun Müdür Bey." Müdür gittikten sonra Gülsüm Ana, kızların odasına geldi. Ben de oradaydım. Zeynep'e dedi ki: "Evladım, biz senden hoşnuduz. Ama ne yapalım, müdüre karşı çıkılmaz. Sürgün ederler bakarsın. Çoluk çocuk perişan oluruz." Zeynep sırtını okşadı onun: "Kabahat senin demeye de dilim varmıyor canım anacığım ama, bunca haksızlığa uğradığımız zaten bu yüzdendir. Biz birlik olmadıkça bize daha çok şey ederler." dedi.
Sayfa 59 - Can YayınlarıKitabı okudu
651 syf.
5/10 puan verdi
İncelemenin kendisi başlı başına SÜRPRİZ KAÇIRANdır. Lütfen dikkat edelim. Başınızı çok ağrıtmayacağım ama Sahilde Kafka nedir? Sahilde Kafka kimdir? Kişileri tanıyalım: 1-Kafka Tamura - Baş kişi. 15'lik ergen. Libidosuna ve ergen vücuduna kafayı takık. (Ya da sadece yazar mı bu kadar takıntılı?) 2-Nakata - Diğer baş kişi. 60'larının
Sahilde Kafka
Sahilde KafkaHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20209,8bin okunma
Reklam
Mustafa Kemal
Sivas'a gitmek üzere yola çıktı gene hurda bir otomobil bulabilmişlerdi tavanı örten körükleri yırtıktı yağmur yağarsa fenaydı yağmasın diye dua ettiler bir pınarbaşı'nda mola verdiler acıkmışlardi Mazhar Müfit o anı yıllar sonra bile istihare anlatacaktı kut-u layemut (ölmeyecek kadar yiyerek) yaşıyorduk ne valimiz peynir zeytin kuru ekmekten
Kurumda bir dedikodu döndü Çağla diyor ki Mahiye Hanım müdüre geliyormuş bugün. Dün bana sinirlendi müdürü aradı diyor.Olay olmuş ne oldu? Mahiye Hanım haberimiz olmadı.Siz Çağla 'yımı aradınız?Hani görüşmeyecektiniz.
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Cebimde Yoktu,Yüreğimden Verdim / Nazım Hikmet Ran Kız kardeşi Samiye Hanım’ın sözleriyle Nazım’ı tanımak… Samiye Hanım ağabeyi Nazım Hikmet’i çocukluk anılarından tutun da, yaşadığı aşklarla,düşünce özgürlüğünün kısıtlandığı hapislik ve sürgün yıllarını ve ölüm anına kadar yaşanılan önemli detayları bütün gerçekliği ile bu eserde anlatıyor…
Cebimde Yoktu Yüreğimden Verdim
Cebimde Yoktu Yüreğimden VerdimKolektif · Gece Kitaplığı · 0204 okunma
Bedia Akarsu
Mucize sözünü yasaklatmıştı Atatürk biliyor musunuz? Bir ara, bizim müdüre hanım de­vamlı Atatürk'ten ve Kurtuluş Sava­şı’ndan söz eder, “mucize” derdi. Sonra kendi söyledi, Mustafa Kemal mucize denmesini istemiyor, artık kullanmayaca­ğız bu lafı. Çünkü “mucize” deyince akıl dışı birşey kabul ediliyor. Allah bunu bize bahşetti, allah kurtardı gibi.
Reklam
Erkek-Dişi
—Adın ne? —Naciye. —Ya seninki?.. —Nuriye Niye bu? Adlarda kadının cinselliğinin bir takıya sığdırılmasını sevemedim bir türlü. İnançta erkeğin kaburgasından yaratılmışlığa gönderme gibi. Bir sonradan olma, arkadan gelme değersizliği. Naciye derken bile, önce onun varlığını kabul, adını duyurma, erkeğe perestiş, sonrasında bir -ye, takı ezikliğinde beliriş. Erkeğin gölgesine sığınmakla kral/içe olsan ne yazar, ilah/e ya da tanrı/ça olsan ne! Hemen her dilde var sanırım bu eril adlandırma, Türkçede de çokça: hanım, kançık, bike, begüm… Şimdi bir de şey var, bu e/-ye’nin dişilik anlamıyla yetinmeyenler, müdire hanım diyorlar. Gerçi müdüre de yalak ağızlıkla bey diyorlar: müdür bey. Bir zamanların hanım ninesini haminneye dönüştüren söyleyiş kolaycılığı, hoca hanımı da hocânım yapalı çok oldu. Öyle değil mi, hemşirânım?
Teyitli 🚨🚨 Ankara Esenboğa yıldırım Beyazıt üniversitesi kız öğrenci yurduna 2500 kişi misafir almaya hazır. İrtibat: Müdüre Necla hanım: +90 530 346 64 39
Milou karşısındaki yatakta oturan kızıl saçlı kıza, "Donmuş yetim" dedi. "Sence de kulağa havalı bir tatlı ismi gibi gelmiyor mu Fen? Yoksa müdüre Hanım'ın yeni planı bu mu? Eğer bizleri potansiyel oğullar ve kızlar olarak satamazsa, dondurma olarak satmayı umuyordur,."(...) "Donmuş yetim!" diye gakladı. "Gelin de donmuş yetiminizi alın! Bütün Hollanda'daki en iyi donmuş yetim! Top başına sadece beş kuruş!"
Kuşlar,ne istediğini bilmeyen zavallı, akılsız mahluklar.Kafesten kaçıncaya kadar türlü türlü üzüntüler içinde çırpınıyorlar.Fakat, sanırmısınız ki, dışarıda daha fazla bahtiyar olacaklar? Hayır, buna imkan yok.Ben, öyle sanıyorum ki, açık havaya kavuştukları zaman bir dal üstünde, başlarını kanatları içine gizliyerek geçirdikleri gecelerde sabaha kadar bu kafesi düşünüyorlar, küçük gözlerini pencerelerin aydınlığına dikerek hasret çekiyorlar. Kuşları zorla kafeste alıkoymalı, Müdüre Hanım, zorla, zorla.
Sayfa 397Kitabı okudu
Reklam
Z.s.ö kuzenimin hikayesidir.
Kanatsız melek Bildim bileli yetimhanedeydim ben. bu yetimhane bilinen yetimhaneler gibi değildi. Bu kız yetimhanesinde herkes pencereli ama camsız ve biçimsiz duvarları olan bir odaya sahipti ve ben o duvarlardan birine bakıyordum şu an. müdüre hanım nedense son zamanlarda benim uyumama izin vermiyordu, ondan bahsetmeyi unuttum müdüre hanım bu
Storytelling at its finest.
Kâmil Bey suratını ekşiterek Zekeriya Hoca’ya döndü: “Burada bir paket olacaktı Hoca Efendi.” “Nasıl paket?” “Bugün getirilen paket...” “Haaa. Buradaydı.” Hoca gözlerini bir hoş kırpıştırdı. “Bavula mavula...” “Yok, birisi şaka olsun diye almasın?” Hoca güldü: “Sahi, dur hele. Seringel Ağa aldı demin gibime...” “Neden alıyor?” “Bilmem. Meraklandı,
·
Puan vermedi
BÜYÜK BALIKLAR - OYUN (ORHAN HANÇERLİOĞLU)
(Hançerlioğlu, Orhan; Büyük Balıklar - Oyun, Remzi Kitabevi, 3. basım, 1999) Kitap toplam yüz seksen üç sayfa. Yaklaşık doksanar sayfalık iki ayrı romandan oluşuyor. İlkinden başlayalım: -Spoiler!- BÜYÜK BALIKLAR Hançerlioğlu'nun bu romanı Oyun'a da Yedinci Gün'e de benzemiyor. Eser, aslında bildiğimiz klasik romanlara da benzemiyor; ne bir
Büyük Balıklar - Oyun
Büyük Balıklar - OyunOrhan Hançerlioğlu · Remzi Kitabevi · 199822 okunma
“Tanrı” diyor müdüre hanım Amin’den sonra, “çok çok yakında.”
yapı kredi yayınları
Feride kendini mi tanıttın?:((
Kuşlar, ne istediğini bilmeyen zavallı, akılsız mahluklar.Kafesten kaçıncaya kadar türlü türlü üzüntü içinde çırpınıyorlar. Fakat, sanır mısınız ki, dışarıda daha fazla bahtiyar olacaklar? Hayır buna imkân yok. Ben, öyle sanıyorum ki, bu biçareler her şeye rağmen kafeslerini alışıyorlar, açık havaya kavuştukları zaman bir dal üstünde, başlarını kanatları içine gizleyerek geçirdikleri gecelerde sabaha kadar bu kafesi düşünüyorlar, küçük gözlerini pencerelerin aydınlığına dikerek hasret çekiyorlar. Kuşları zorla kafeslerde alıkoymalı, Müdüre hanım, zorla, zorla.
Sayfa 397 - FerideKitabı okudu
49 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.