Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müslümanlar olarak ister ihmal edelim, ister ciddiye alalım, Kudüs her zaman “temel meselemiz” olarak kalacak. Tarihin de coğrafyanın da kilidi Kudüs’tür. Bundan kaçış olmadığı gibi, konunun ihmale gelir tarafı da yoktur.
Sayfa 107Kitabı okudu
Kavimleri İslam'a bağlı, İslam'ı kavimlere bağlı olarak kavrayış birçok zihinde öylesine yerleşmiş ki bazı batılı yazarlar Türkiye'de ve Arap ülkelerindeki sosyalistler ve komünistler, burjuva düşünürlerini, batı ajanlığı yapan kümeleri bile "müslümanlar" olarak nitelemekten geri durmuyorlar.
Reklam
Önceliklerimiz
"Eğer Resûlullah (sas) cennetin evde olduğunu, evde de annede olduğunu, annede de annenin ayaklarının altında olduğunu söylemişse Müslümanlar olarak ara ara durup şu meseleyi düşünmemiz lazım: Acaba biz, bizi cennete götürecek amelleri bazen yanlış yerlerde mi arıyoruz?.."
Siyer Yayınları
"Yeryüzünde gücü ellerine geçirdikleri zaman ekini ve nesli bozarlar." (Bakara 205) mealindeki ilahi uyarı, Siyonist ve Emperyalist yapılanmaların neslimize, sağlığımıza, ekinlerimize ve gıdalarımıza yapacağı saldırılara karşı mutfağımızı da bir cihad meydanına çevirme çağrısıdır. Tükettiğimiz gıda maddeleriyle ilgili olarak haram ve helal bilgisinin yanında şüpheli olan gıda maddeleriyle ilgili geniş ve detaylı bilgi sahip olmak modern zamanlarda yaşayan Müslümanlar ve özellikle mutfaklarımızın yöneticileri annelerimiz için vacip hükmünü almıştır.
Müslüman devletler batılılaşma olarak gördükleri şeyler,yaşayış ve giyim kuşam gibi şekli taraflara inhisar ediyordu. Müslümanlar böyle yapmakla batılılaşacaklarını zannetmekteydiler. Neticede batılıların ilmi ve teknolojik üstünlüklerini yakalama gayreti yerine,geri kalmışlıklarını kadere yükleyerek sorumluluklarını üzerinden atma gayreti içine girmişlerdir.
Biz napiyoruz? Kıldığımız namaza kadar paylaşıyoruz!
Mübarek bin Fudâle'den (rh) rivayet edildiğine göre, Hasan-ı Basrî (rh) şöyle dedi: "Bir adam Kur'an'ı ezberlerdi de, komşuları onu hissetmezlerdi (bilmezlerdi). Yine fıkıhta derin bir anlayışa sahip olurdu da, insanlar onu hissetmezlerdi. Evinde misafirler olduğu halde uzun uzun namaz kılsa bile, misafirler hissetmezlerdi. Biz öyle topluluklara ulaştık ki, yeryüzünde gizli olarak yapabildikleri bir ameli asla açığa çıkarmazlardı. Müslümanlar duaya kendilerini verirlerdi de, sesleri işitilmez, ancak kendileriyle Aziz ve Yüce olan Allah arasında bir fısıltı olurdu. Bu durum, Allah-u Teâlâ'nın: "Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın." (7/A'raf, 55) buyurmasındandı. Yine bu durum, Allah-u Teâlâ'nın, salih ve sözünden razı olduğu bir kulu (Zekeriyya'yı): "O Rabbine içinden yalvarmıştı." (19/Meryem, 3) diye zikretmesinden dolayı idi."
Reklam
Duraklama ve gerileme devirlerinin öncesindeki dönemler de Kur'an'ın yeri ve pozisyonu neydi? Bu kitaba olan bağlılık elbette yok olmadı lakin Kur'an faal karakterini kaybederken irrasyonel ve mistik karakterini muhafaza etti. Kur'an-ı Kerim, kanunlar üstündeki otoritesini yitirirken, bir nesne olarak kutsiyet kazandı. Kur'an-ı Kerim'e ilişkin çalışma ve yorumlamalarda hikmet, yerini kılı kırk yaran bir titizliğe; öz, yerini şekilciliğe; tefekkürün ihtişamı da tilavet becerisine bıraktı. İlahiyatçı bazlı formalizmin süregelen tesiriyle birlikte Kur'an-ı Kerim'in anlayarak okunması giderek azalırken manası anlaşılmaksızın yapılan kıraati de giderek arttı. Okunan Kur'an ayetlerindeki mücadele, dürüstlük, şahsi ve maddi fedakârlıklar talep eden ve üstümüze çöken atalete karşı katı ve keskin olan emirler, Kur'an'ın haz veren sesi içinde eriyip gitti. Bu anormal vaziyetse adım adım normal kabul edildi. Çünkü böylesi, Müslümanlar içerisinde sayıları giderek artan ve Kur'an- ı Kerim' le bağlarını koparamıyor olmalarına rağmen Kur'an'ın talepleri doğrultusunda hayatlarını tekrar tanzim etmeye de güçleri yetmeyen grubun işine geliyordu.
Sayfa 32
Amerikalıların “Nuke, İran!” “İran’a nükleer bomba!” gibi yürekten teşvikine karşın askeri müdahaleden kaçınması, dünyanın en güçlü devleti olup olmadıkları hususunda kuşkular doğurdu. İran, Arap-İsrail çatışması gibi, petrol gibi, yetmişli yılların altüst edici sorunlarının odak noktası haline geldi. Amerikalılarla Müslüman dünya arasındaki ilişkilerin sembolü oldu. “Allahü Ekber” zikri, Amerikan nefreti ya da “medeniyet düşmanlığı”; “Ayetullah” lakabı, “uydurma bir yirminci yüzyıl unvanı”; “Muhammedizm”, Mekke, çarşaf, Sünni, Şii, molla ve Humeyni, neşeli, sağlıklı, küçücük burunlu, pırıl pırıl saçlı Amerikan çocuklarını yok etmeye yönelik bir gelişmenin göstergeleri; televizyon ekranlarında hemen her gece boy gösteren, “kendi kendilerini kırbaçlayan sapık delikanlılar”, dünyanın son medeniyetini tehdit eden Müslümanlar olarak dehşet saldılar.
Gücünü imandan alan duygu aklın son bulduğu yerde başlar ve aklın başaramadığını başarır. Akıl onu delilik, cahillik ve ölçüsüzlük olarak nitelendirir. Fakat o çoğu zaman akla hizmet etmiştir. Pek çok kez insanlığa ve uygarlığa iyilik etmiştir. Kim bilir kaç kez, yalnız bırakıldığı sırada aklın yardımına koşmuştur. Kim bilir kaç kez esir olduğu sırada onu özgürlüğüne kavuşturmuştur. Kaç kez mazlum olduğu sırada ona yardım etmiştir! Kaç kez ilim devletini kurmuş, kaç kez medeniyeti korumuş, vahşilerin ve barbarların pençelerinden kurtarmıştır!
Toplam toprak büyüklüğü olarak Türkiye'nin hemen hemen iki katı büyüklükte olan Doğu Türkistan'ın nüfusu, Türkiye nüfusunun yarısı, hatta üçte biri kadardır. Ancak 1,5 milyar civarı olan Çinli nüfusa karşı hâlâ direnmekte, "azların çoklara galip geleceği" inancı Doğu Türkistanlı Müslümanlar'da hâlâ kuvvetle yaşamaktadır.
Sayfa 16 - Kaşgar YayıneviKitabı okudu
Reklam
Biz Müslümanlar Asr-ı Saadet'ten nasıl uzaklaştık, biliyor musunuz? Şahısların üzerinde kafa yorduk. Ya yerdik ya övdük. Oysa zihniyetlerin üzerinde durmalıydık, o yüzden Müslümanlar olarak zilletten kurtulamıyoruz. Falan ne demiş, niye demiş?
6.cilt
1383. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur'ân'dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. İsrailoğulları(nın ibretli kıssaları)ndan da haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Kim bile bile bana
“Dünyanın neredeyse her yerinde modernitenin gelenek içinde üretilmesi bir yol/yöntem olarak benimsenmiş durumdadır.”
Ahmet Yasin’in tablosuna takıldı gözleri, yüzlerce kez okuduğu o yazıyı ayakta yeniden okumaya başladı… Allah’ım…! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum. Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah… Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim…! Ben ki saçları ağarmış ömrünün son demlerinde, türlü
1416 Börklüce Mustafa
Çeşme yarımadasında bulunup da yaşayan Müslümanlar ve Hıristiyanlar onun potansiyel olarak müttefikiydi. Çünkü bütün bu kesim, Türk komşularıyla aynı ekonomik sıkıntılar içinde idi. .. Börklüce'nin vaaz ettiği tüketimi frenleme ve ortak bir ekonomiye yönelmeye Hıristiyanların kulak kabartmalarını çok doğal bir şekilde karşılamak gerekir. Bu Baba Resul'ün tasarladığı şeyin ise Bayramîye dervişlerinin uygulama alanına koyarak gerçekleştirdikleri "Köy Tarım Toplulukları" olması çok muhtemeldir. Çünkü, Bedrettin'le Azerbaycan'da karşılaşan Şeyh Hamit, yoksul köylüleri bir araya getirerek, bir çeşit üretime yönelik topluluklar meydana getirmiş ve onların sıkıntılarını bir hayli gidermişti.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.