Sanşiro romanı ile sınırlı olmayıp, Soseki’nin hayatına, külliyatına ve fikriyatına dair pek çok mevzuyu kapsayacak şekilde yazarın romanlarında da umumiyetle odak noktası olan Doğu-Batı düalitesinin perspektifiyle değerlendirilip öyle ele
(Bu yazıda kitabın içeriğiyle ilgili herhangi bir "sürpriz bozan" ifade yoktur.)
Sizlere iyi bir profiterol yapmanın sırlarını aşama aşama açıklayabilirim. Çikolata yaparken ürünün parlak görünmesi için temperlemenin ne kadar önemli olduğundan bahsedebilirim. Ya da pandispanyanızın iyi kabarıp çökmemesi için biraz nişasta eklemeniz
Sabah, gözlerim yatakta kapalı iken burnuma gelen kızartma kokusu, çay bardağına vuran kaşığın sesi beni mutlu eder. Öylece oturup denizin mavisine dalmak, yürürken müziğin ritmi ile bütünleşmek, gecenin en koyu karanlığında yazarların dünyasına dalmak, şiir okumak, gördüğüm yeşil bir kapı ile en güzel hatıralarımı canlı tutmak, gökyüzüne
“Aşk kimseyi bağışlamayan bir zorba.” (sayfa 4)
1. Pierre Corneille ve Yaşadığı Döneme Dair:
Klasik Fransız tragedyasının kurucusu olarak kabul edilen
Pierre Corneille, 1606’da doğdu. Henüz yirmi yaşını doldurmadan yazdığı bir oyunuyla adını duyurmuş, Paris’te sahnelenen bu oyunun ardından parlak bir kariyere yelken açmıştır. Orta sınıf bir ailenin
Kendinden çok uzağa bir göç, bir sürükleniş.
Varlık ve yokluk arasında verilen sonsuz bir savaş hâli:Bir İntihar Öyküsünün Bitmesidir Bu...
İnsan kendinden ne kadar uzağa gider veya gidebilir mi? En çok biz değil miyiz kendimize yakalanan ve en çok biz değil miyiz bize ağır gelen?Hiç kuşkusuz buna benim cevabım evet olurdu hele ki kitabın bende yarattığı varoluş sancısından sonra.
Furuğ, " İşin güzel yanı, insanın şiir yazdığında 'ben de varım' ya da 'ben de vardım' diyebilmesi." der, Rênas Roz da işte tam da bunu kanıtlamak ister gibi yazmış her cümlesini.Bu yüzdendir ki yaşamdan intikam alır gibi net ve keskindi şiirleri öyleki acısını duydum yazdıklarında. Yarasına, kimliği olmuş, çoktan kabuk bağlamış yarasına dokundum. Kendimden izler aradım satır aralarında;yer yer kendime, çocuklara, tanrıya,İsa'ya, Şükrü'ye, Arkadaş' a, Birhan'a rastladım ama en çok da Roz'a...
Sanatçıların hiçbir zaman kendinden bağımsız eserleri yoktur, hep kendilerinden türeyen hikâyeleri vardır. Bu da öyle bir eser işte; kendi yaratıcısından çok da uzağa gidememiş, kendini yazarıyla var edebilmiş bir eser.
Rênas, "belki de rüzgâr ;kimsenin duymadığı, okumadığı /şiirlerimi fısıldardı kulağına insanların." diyor "hamuşan" şiirinde. Ve evet canım Rênas rüzgâr çoktan getirdi bana şiirlerini ve kulağımdan da ilerisine, ruhuma fısıldadı.Şimdi ben o rüzgârın getirdiği fısıltılarla seslenmek isterim sana :"Rüzgâr bizi götürecek."
Okuma listenize eklerseniz ne mutlu bana, zamanını ayırıp okuyanlara da şimdiden teşekkürlerimi sunarım.