“Parasını dağıtmak isteyen biri bulamazsınız; oysa her birimiz yaşamımızı kim bilir kaç kişiyle paylaşıyoruz! İnsanlar özel mülkleri konusunda tutumludur; ancak iş, zamanı boşa harcamaya geldi mi, açgözlü olmanın saygıyla karşılanması gereken bu mal konusunda büsbütün savurgan davranır.”
Bir müminin … gizli kibirden kurtulup kurtulmadığını, tevazuyu kazanıp kazanmadığını İmam Gazâlî [rahmetullahi aleyh] şu belirtilerle ölçüyor:
Bir mesele üzerine konuşulurken hakikatin kendi fikirlerine ters olmasından rahatsız olmak; doğruları memnuniyetle, hoşlukla kabul etmemek kibrin belirtilerindendir. Bu hastalığı yenmek için, aczini itiraf edip hakikati söyleyenleri takdirle yâdederek teşekkür etmelidir.
Resulullah [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyuruyor:
"Allah Teala'nın yeryüzünde insanların ihtiyaçlarını gidermek için yarattığı kulları vardır. Allah Teala onlara cehennemde azap etmeyeceğine dair kendi zatı üzerine yemin etmiştir. Kıyamet günü onlar için nurdan minberler kurulur. İnsanlar hesap vermekle meşgul iken onlar Cenab-ı Hak ile söyleşirler."
Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sırruhû], niyet konusunda şöyle buyururlar: "Bir insan sabah kalktığında, güzelce abdestini alsa ve işine giderken ‘Yâ Rabbi, sen rezzâk-ı mutlaksın; bü- tün yarattıklarının rızkını verensin. Biz çalışsak da çalışmasak da sen bizim rızkımızı verirsin. Lâkin rızık için çalışmayı bize emrettin. Biz senin emrine uyup rızkımızı aramaya, kazanmaya gidiyoruz' diyerek niyet etse ve bu niyetle işe başlasa bütün gün boyunca başını secdeden kaldırmayıp nâfile namaz kılan kimse gibi sevap kazanır. İnsan için bunu yapmak çok kolaydır. Bu sevap kazanmak için güzel niyet etmek yeterlidir.
Böylece hem dünya işini görür hem de sevap kazanır.
Fahr-i Kainat Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] tarafından "ilmin kapısı" olarak anılan Hz. Ali [radıyallahu anh] ilim öğrenmenin hazzını şu sözlerle anlatmıştır:
"Büyüyüp Rabbimi tanımadan küçük yaşta ölüp cennete girmek beni sevindirmezdi. Allah Teala'yı en iyi tanıyan kimse haşyeti en fazla, ibadeti en çok ve Allah için nasihati en güzel yapandır."
"Asıl mutluluk insanın bütün zamanına ve varlığına yansıyan mutluluktur. Mutluluk veren şeyden insanın nefsi lezzet aldığı kadar ruhu da almalıdır. Bedeni rahat ettiği kadar kalbi de huzur bulmalıdır. Mutluluk, nefis ve ruh arasında dengeli bir şekilde paylaşılmazsa geçici bir zevk olur; bir taraf gülerken öteki taraf ağlar."
“Bazen açık bir dünya haritası üzerine çaprazlama uzandığını hayal ediyorum. Senin dışında kalan ve senin ulaşamayacağını bildiğim bölgeler yaşanılabilirmiş gibi geliyor yalnızca. Ve senin büyüklüğünün kafamdaki yerine uygun olarak bu bölgeler çok da rahat sayılmaz.”
“Insan kendini, ister bir davaya hizmet ederek ister başka bir insanı severek, ne kadar unutursa o kadar insanlaşır ve kendini o kadar gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirme denilen şey, ulaşılabilir bir hedef değildir çünkü çok basit olarak insan bunun için ne kadar çaba gösterirse o kadar uzağında kalır. Başka bir deyişle, kendini gerçekleştirme sadece kendini aşmanın bir yan etkisi olarak mümkündür.”
1789 büyük Fransız ihtilâlinin fikrî temellerini hazırlayanlardan biri olan filozof La Fayette, meşhûr "İnsan Hakları Beyannâmesi" yayınlanmadan, bütün hukuk sistemlerini tedkik etmiş ve İslâm hukukunun üstünlüğünü görerek şöyle haykırmıştır:
"Ey şanlı Muhammed! Adâlette öyle bir zirveye ulaşmışsın ki, kimsenin o seviyeyi aşması bugüne kadar mümkün olamamış ve bundan sonra da olamayacaktır!.."
"Şeytan eğer çıkarına geliyorsa, kutsal kitaptan örnekler vererek bile konuşabilir. Kötü bir ruh, gülümseyen bir hain gibi kutsal şahitler gösterebilir.İşte kötülük, dışarıdan böyle güler yüzlü, böyle kutsal görünebilir."
<<Hazret-i Peygamber(s.a.v.) Ay'ı ikiye böldüğü zaman, bu büyük mucizeyi bütün Mekke halkı müşâhede etmiş ancak kabulleniş tarzı, kalbî nasiblerine göre îmân ve küfür istikâmetinde gerçekleşmiştir.>>
Fizikteki birleşik kaplar kânunu gibi, gerçek beraberlik; hâl transferiyle birbirine benzemeyi, karakter ve şahsiyette müştereklik meydana gelmesini gerekli kılar. Kişi, sevdiğiyle sözünde ve özünde beraberdir, davranışlarda beraberdir, duygu ve düşüncede beraberdir, yaşayışta beraberdir.
Hassân b. Sâbit(r.a) onu öven şiirleri için şöyle demiştir:
"Ben sözlerimle Muhammed'i (sav) methedemiyorum.
Lakin Muhammed'in (sav) methi ve övgüsü benim sözlerimi güzelleştiriyor."
<<Kızlarını diri diri gömen vahşî bir toplum, Hazret-i Peygamber'in eğitim, feyiz ve rûhaniyetiyle Dicle kenarında bir kurdun zayıf bir kuzuyu kapmasına bile dayanamayacak derecede merhamet, şefkat ve mes'ûliyet hisleri ile dolu hâle geldi.>>
<<Ey ezelî ve ebedî hükümdar, ey kudretiyle bütün âlemi var eden Allah! Merhametine sığınarak senden, gözümü açıp kapayarak pek az bir zaman bile beni bana bırakma. Benim bütün iş ve hallerimi lütfunla düzeltiver ey Rabbim!>>