Kendi anlatımına göre İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le 1916'daKafkas Cephesi'nde tanışmıştır. Kendisi 2. Ordu'nun kurmay başkanıyken başlarına Mustafa Kemal atanır. Ordunun durumunu sorarkendisine. İsmet Bey de 2 saat boyunca anlatır ve bir taarruz teklifinde bulunur. Mustafa Kemal de bayılır bu teklife. İnönü'ye
İmam-ı Şazeli Hizbü'ş-Şekva Duası
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla
Allahım! Yakarışımızın başında, sevip hoşnut olacağın şekilde Sana, en bereketli, en mübarek, en kutlu, en çok hamd ü senalarla hamd ediyor, Seyyidü'l-âlemîn ve Fahru'l-müslimîn Efendimiz Haz-reti Muhammed Mustafa'yı Senin rahmet, bereket ve selâmınla bir kere
“Genç şair ve eleştirmeciler onun için bir kaç kitap yazsalar çok yerinde olur. Aradan bir on sene geçsin, kıymeti daha çok anlaşılacak gibime geliyor. Bir genç şair eleştirmecinin onu uzun uzun, seve seve bize anlatmasını bekliyorum”, demiş Sait Faik.
Bu kitap o kitap işte. Önüme düştü şair hakkında araştırmalar yaparken. İyi ki düşmüş.
Bilmedim kim oldu bu hâle sebep
Ağladım ümidim hebâ oldu hep
Bendeki sûz-i dil var mıdır acep
Tutuşup can veren pervaneler
Rıza Tevfik Bölükbaşı
" Pervane, mum etrafında dönerek can veren küçücük kelebeklerin adıdır...Muma aşıktırlar.Sevgililerinin etrafında döne döne aşkları arttıkça yaklaşırlar,iyice yaklaşırlar, ateşe temas ederler ve külleri mumun dibine düşüverir...
Hakiki aşkı, feragati, fedakârlığı temsil eden şeydir pervane. Can veriyor bak sesini dahi çıkarmıyor..."
Âkif, hisli bir yürekmiş; N.Fâzıl, fikir çilesi çekmiş; Nâzım Hikmet, Türkçe'yi şiiriyle taçlandırmış; Tevfik Fikret, tek başına bir ekolmüş; Hâmit, şiirin esnek kanatlarıyla uçmuş; Hâşim, şiiri gözünden bile kıskanmış; Garip Akımı, şiirde çığır açmış; İkinci Yeni, şiiri esâretten kurtarmış; Karakoç, modernle geleneği terkip eden mısralar yazmış... Peki, o hâlde sorarlar adama: Sen, papağanlıktan başka ne yaptın, şiire ne kazandırdın?.. Değil şiirlerini, isimlerini bile anarken ürperen tüylerin sahibi sen; Türk şiirinin istikbâli uğrunda, hangi nesillerin tüylerini amuda kaldıran yeniliği getirdin?..
Ji jimareke nû ya kovara Nûbiharê merheba!
Di vê hejmarê de dosyeyeke bi navê hêja û xwesh; Zimanê Kurdî heye. Bi slogan ango pirseke xweş jî pêvek buye; Quo Vadîs? Yanê; bi ku va diçî?
Wek ku edîtor brz.Suleyman Ç. Gotiye; dema ku gihaşte destê we ev hejmar, emê li pêşangeha kitêban a Amedê bin. Dema ku min evê hejmarê wergirtibû piştî çend rojan min jî xwe gihande fuarê.Gelek xwesh bû. Ev aliyek. Em bêne naverokê;
Di vê hejmarê de; dosyeyeke bi pirseke xwesh heye; zimanê kurdî bi ku va diçî? Amedekarê dosyayê A.Încekan e, herwiha nivîsa wî jî heye, îbrahîm Bor bi navê Ziman hebûn e, J.Îlhan K. Tevfîk Bayram, Şehmus K. Reha R. , J. Boschenska, G.Haig, C. Schroeder bi nivîsên xwe dosyeyê xemilandine.
Salih kevirbirî cardin bi hevpeyvînek hêja qala dengbêjek dike. Hevpeyvîneke din ji hêla Nihat Gultekîn ve derheq Prîskê Mihoyî ve hatiye amadekirin.
Helbestvanên hêja; Berken Bereh û Rojen Barnas serî de helbestrêziya kovarê bi helbestên xwe yî dilgermkirinê xemilandine herwiha çend helbestên xwesh wek ya Kawa Nemir û li du wî heya dawiya rupela kovarê ji hêla helbestvanan ve rêz bûne. Rohat Alakom behsa Aslîka Qadir ku ji Kurdên Ermenîstanê ye dengbêjeke dengzîz e kiriye.
Belê, min evê kovarê jî bi kêfxweşî xwend, pêşniyara min; kovaran, nexasim kovara Nûbiharê, ji serî heya dawî bixwînin lewra meriv nizane çi surprîzên xwesh têde derkevin ku meriv jê îstîfade bike.
Hêviya hevdîtina hejmara nû.
İşte Nietzsche hayat ve hakikat bağlaminda gücü temel bir değer olarak anlayarak Neron kadar zalim, Vichnou kadar insafsız bir yaşam felsefesi ortaya koyuyor. Belki haklı, belki değil!
Kim bilir?
Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir…
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
.
Tevfik F İ K R E T
.
.
.
youtube.com/watch?v=F6jGN4Q...
.
Cem K AR A C A ' I N Yiyin Efendiler parçası Tevfik Fikret'in “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı yağma sizin” meşhur dizesinden alınarak
protest bir çizgi ile albümüne yansıdığını görüyoruz.
youtube.com/watch?v=j56ujw-...
1 Hazret-i Sâm bin Nûh eyleyeli bunda binâ
O zamandan berü çamur idi Sivas hâlâ
2 Eyle meşhûr idi çamur-ı Sivas âlemde
Kademin basmaga yer bulmaz idi bay u gedâ
3 O kadar mehleke çamur idi her sogagı
Düşse yok bir çâresi girdâb-ı belâ
Okumaya başlamadan önce, hayatıyla ilgili spesifik olaylardan bahsedeceğini düşünmüştüm. Yazar hayat hakkında derin bir sorgulama içine giriyor popüler bir ifadeyle söyleyecek olursak varoluşsal sancılar, acılar çekiyor. Kitap bu sancılı süreçten bahsediyor. Yazarın üzerindeki kasvetli hali okurken hissedebiliyorsunuz. Bundan sonrası biraz spoiler
Beni m olsaydı şu kıyı, şu yamaç, Benim olsaydı şu sırtın üzeri;
Kimseye hiç açmadan av u ç, Di n lenme yeri yaparak sağlığıma Şu çiçekli, şu yeşil gölgeleri Yaşasaydı m ; bütün varlığıma Bir tazelik, dirilik yayıldığını, Hayatın rahatça akıp gittiğini Seyre dalsaydı m ; evet çamlardan Serpilen kokuyla kendimden geçerek Her zaman sevinçli, güleç, şen Her zaman mutlu olsaydım ... Yazık!
Ey umutları güzel günleri m in, Şimdi sizden sonsu z a dek uzak, Böyle yararsı z düşlerle Geçiyor hayatımın gecesi ... Yazık!
Ey güzel gün l erimin umutları, Şimdi uzak sizden sonsuza dek Kaldı ruhum ölü düşlerle!..
Gördüğüm kadarıyla kadınların çoğunu bu kitabıyla hayal kırıklığına uğratmış Bukowski. Sanırım hayal kırıklığına uğrayanların Bukowski hakkında tek bildikleri, internet çöplüğünde dönen aforizmaları olsa gerek. Oysa Bukowski'nin diğer kitaplarını okuyanlar ve hayat hikayesini bilenler, onun edebiyatın anarşist çocuğu olduğunu da bilirler.