Bir de muhafazakârlığın Türkiye'de başka bir boyutu var tabii, o boyut da şu: Değerler. Bana göre Türkiye'de toplum hızla modernleşiyor, hızla değişiyor. Her değişmenin bir bedeli vardır ve dolayısıyla bu değişmenin bedelini Türkiye'de muhafazakârlar ödüyor. Başka bir ifadeyle kültürel değerlerin, dinin, başka geleneksel değerlerin erozyonunun bedelini muhafazakârlar ödüyor. Çünkü modem olduğu zaman -tırnak içinde kullanıyorum bunları, aslında muhafazakârlık da bir anlamda moderndirmesela, istediğiniz gibi giyindiğiniz zaman, geleneksel kuralları, değerleri tanımadığınız zaman özgürsünüzdür, tuzunuz kurudur. Paris'e de gidersiniz, diskoya da gidersiniz, sokağa da çıkarsınız, evde de oturursunuz, çocuğunuza piyano da öğretebilirsiniz, çocuğunuzu bale kursuna da gönderebilirsiniz. Ama bir muhafazakâr bunların çoğunu yapmaz. Dolayısıyla ben Türkiye'de muhafazakârların neden geleneksel değerlerine ya da dini değerlerine sarıldığını buna bakarak anlayabilirim. Çünkü bir muhafazakâr başka ne yapabilir? Mesela, öğrencilerimden de biliyorum, muhafazakâr ailelerde ebeveynlerle çocuklar arasında kıyametler kopuyor. Bu genç insanların iç dünyalarında kıyametler kopuyor. Evden çıktın, muhafazakâr bir ailede büyüdün, sokağa çıktın. Dışarısı çok cazip, pop müzik var, disko var, arkadaş grupları var, bir sürü giyim-kuşam var. Dolayısıyla kapitalizmin bu cazip önerileri karşısında Türkiye'de muhafazakâr olmak son derece zordur. Hem de çok zordur.