"Herkes bir gün ölecek. Sen de, ben de. Önemli olan ölene kadar nasıl yaşayacağımız."
"Nasıl yaşayacağız? Yaşam çok zor."
"Yaşamdan daha sert olmalısın. Yaşam çok sert. Gerçekten yaşayanlar yalnızca ondan daha sert olanlardır."
bir mayıs tedirginliğinin göğsünde açan çiçeğe ellerimi iliştirdim
o iş ki bileğimi sağlam tutacak bir el daha gerek
bir çiçek şaşkınlığa döndürdü kendini
küstü
çiçek küstü
ben kırgınım
allah’ı bilmiyorum o nasıl.
"Bu kadar korkan insanlar hiçbir şey yapamazlar."
"Sen nasıl yaptın öyleyse?"
"Ben onların on misli, yüz misli korkuyordum da ondan. Nasıl yaptım, ben de bilmiyorum. Parmağım tetiğe dokunuvermiş."
"Ya şimdi Kasım?"
"Şimdi o kadar çok öldüm ki, korkuya alıştım."
beni çok kırdılar yine kırarlar
elimi kolumu kırarlar belimin ortasından kırarlar
o vakit nasıl da sığınırım gölgesine kalbimin
beni nasıl saklar bu kırılmış hallerim
çiçekleri koklamayı maharet belleyerek yaşadım
işte şimdi prospektüsler birikti masada
bir ilaç gününe daha yaklaştım. nerem hasta?
soluk borum hasta. ciğerlerim hasta. eklemlerim hasta.
peki neremden iyileşeceğim?
kalbimden
sonra hemen mahzunlaşırdı : ' ya bir kişi de kalmazsa ? ' yanıma oturur , titrek bir sesle : ' kitaplar yüzünden çok acı çekiyorum esat ağabey, 'derdi. 'sanki hepsi benim için yazılmış. bu kadar insanı birden canlandıramıyorum : hepsini birbirine karıştırıyorum. gülünç oluyorum. ' odayı dolaşırdı inceleyerek . ' ben rezilin biriyim ve rezilliğimi biliyorum. ' selimcigim ,' derdim , ' kendini bu kadar zorlama . karamozov'ların bulunduğu şartlar altında değilsin. ' oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi suratını asardı: ' peki , ben etki altında kaldığımı, kitapların beni mahvettigini nasıl anlatacağım? 'anlaşılmamaktan çok korkardı. ' başkalarından ayrı hissettiğimi nasıl belirtsem? kimse bilmeyecek. . . hiç olmazsa mezar taşıma yazın : burada insanlara başka türlü hayran olan biri yatıyor. ne türlü? bir bilsem , ah bir bilsem.'
allah’a ve türkiye’ye kırgınım
günahım ve sevabım sizin olsun
ikinizi de çok seviyorum
bütün kaybedilmiş günlerin ardından koşarak uzaklaştım
incinen bir ruh ve zay olmuş bir ömür
bütün diklenişlerin ardından
öylece yere kapaklanmaktı dünyanın getirdiği
şimdi sana hangi yüksek sesle bağırayım ey kalan günlerim
ey ne kadar kaldığını bilmediğim