Bu nasıl dünya?
Belki de her şey yalan
Doğru yer, yanlış zaman
İkimize birden yükleniyorlar
Ama sen ağlama
Durma git, buna da alışırım
Olmasan da seni yaşatırım
“Selefiniz Leopold Leopoldoviç hakkında bir şeyler dinlemek ister misiniz?” diye sordu sağlık memuru ve Anna Nikolayevna’ya kibarca bir sigara uzattı, sonra kendisi de bir tane yaktı.
“Harikulade bir doktordu!” dedi Pelageya İvanovna heyecanla parlayan gözleriyle tatlı tatlı yanan ateşe bakarken. Sahte taşlarla süslü bayramlık tarağı siyah
TOPLU CEVAPLAR
İddiaların aksine:
1- Said Nursî'nin İstanbul'a geliş yılı 1907
2- Said Nursî'nin Nutuk'u 1908'de basıldı
3- Said Nursî, A.Hamid'e hakaret etmedi
4- Said Nursî, SultanReşat'tan para almadı
5- SaidNursî, Urfa'ya giderken Ankara'ya uğramadı
(Fesubhanallahil-azim; onca yalana bunca insan
Halbuki yüzüne dikkat etsen, ruhunun iç taraflarında nasıl külçe halinde bir yalanın saklı olduğunu görürsün. En korkunç yalan da budur: Kendimize karşı bile kullanacak kadar pençesine düştüğümüz bu derin ve gizli yalan..
Marquis De Sade, kimine göre deli, kimine göre dahi; kimine göre sapık, kimine göre gerçekçi, ama bence en çok bir filozof. Tıpkı diğer filozoflar gibi bir öncü. Bir fark yaratmanın bedelini de ödemiş elbette. Kapatılarak. Her türlü haneye konuk olmuş. Konuklukları bir ölümle sonuçlanmama sebebi elbette zengin nüfuslu aristokrat bir aileye mensup
- Tanıyanlar vardır tanımayanlara da tanıtmış olayım:
Diyap Yıldırım, 1846 yılında Tunceli'nin Çemişgezek ilçesinde doğdu. İleride "Ferhat Uşağı" aşiretinin reisi olacaktı.
Diyap Yıldırım bir Kürttü. Amma örnek alınası bir Kürttü.
- SARI PAŞA, KEMAL ATATÜRK'ÜN
KÖYLÜLERİ NİÇİN ÖLDÜRMELİYİZ
Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
Değişen bir dünyaya karşı
Kerpiç duvarlar gibi katı
Çakır dikenleri gibi susuz
Kayıtsızca direnerek yaşarlar.
Aptal, kaba ve kurnazdırlar.
İnanarak ve kolayca yalan söylerler.
Paraları olsa da
Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
Her şeyi hafife alır ve herkese
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Şükrü Erbaş (bu sefer üzdün beni)
KÖYLÜLERİ NİÇİN ÖLDÜRMELİYİZ
Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
Değişen bir dünyaya karşı
Kerpiç duvarlar gibi katı
Çakır dikenleri gibi susuz
..kelime sadece kelimedir, doğumumuzda bize tahsis edilen dilde, belirli bir sıraya göre dizilmiş harfler bütünüdür. İnsanlar artik kelimelere hiç
dikkat etmiyorlar. Mesajlarda ya da tweetlerde israf ediyorlar, onları yazyorlar, onları okumuş gibi yapıyorlar, çarpıtıyorlar, yanlıl aktarıyorlar, onlarla, onlarsız ve onlar hakkında yalan söylüyorlar. Onları çalıyorlar, sonra da başkalarına veriyorlar. En kötüsü de onları unutuyorlar. Kelimeler ancak anlamlarını nasıl hissedeceğimizi hatırlarsak değerlidir. Biz hatırlarız, değil mi? Bizim aramızdaki șeyin kelimelerden çok daha fazlası olduğunu düşünmek istiyorum.
İsrailiyyat'ta vardır: "Bir abid uzun bir zaman Allaha iba- det ederdi. Bir gün bir kavim kendisine gelip dediler ki: "Şu- racıkta bir kavim vardır. Allaha değil, orada bulunan bir ağaca tapıyorlar."
Bunun üzerine abid öfkelenip baltasını omuzuna aldı. Ağacı kesmek içir yola koyuldu İblis ihtiyar bir şahıs sure- tinde önüne
"Gecenin ortasında ne işin var
yıldızlara dokunma yanarsın
bak birazdan ay da batacak
karanlık bulaşmasın ellerine
tersine döner yolunu bulamazsın
içi dışı uzay tozu yansımalar
sahi mi yalan mı anlayamazsın
bir rüya gemisi iskele sancak
dokunup geçiyor hayallerine
ağlayasın gelir ağlayamazsın
sevmek insanın yüreği kadar
küçükse büyüğünü taşıyamazsın
yalnızlığı da dene oldu olacak
nasıl yankılanır derinden derine
iyi midir kötü mü çıkaramazsın
insan insanı kendisi tamamlar
içinde başka dışında başkasın
eksikliğin fazlana elbet bulaşacak
öbürü sığacak bunun derisine
yoksa sabaha sağ çıkamazsın."