Günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
TOUCHSTONE: Felsefeden anlar mısın, çoban?
CORİN: Pek anlamam, ama şu kadarını bilirim: İnsan ne kadar hastaysa o kadar rahatsızdır; parası, malı ve keyfi olmayan üç iyi dosttan yoksun olur.
Bir eviniz var mı?
Bir eve ait misiniz?
Sizin için "ev" ne ifade ediyor?
Bu iki harf nasıl bir çağrıştırım uyandırıyor zihninizde?
Çok mu soru sordum? Öyle bir eser ki okurken çok daha fazlasını soracaksınız kendinize... Varlığınızı, aidiyetinizi, kimliğinizi, geçmişinizi, hayatınızdakileri ve hayatınızdan çıkanları, kısacası her şeyi
Meğer sermaye-i şâdi imiş kûy-i dilârâda
Sirişkim nakdini hak ile mağşûş etdiğim demler
Ağlardım, onun muhitinde onun sokağındaydım. Oraya doğru bakar, onu göremedikçe ağlardım. Özleyip ağlardım. Fakat ne büyük saadetmiş, şimdi gurbetteyim, gene orada olsam da ağlasam... Yani buna benzer bir şey yaşadığım için söylüyorum; bakarsınız çıkmaz
“Kapasitemin elverdiği kadar tatmin duyabilirim. Ama, yöneten ben olacağım."
"Kimi..."
"Seni. Dünyayı. Bütün mesele, kaldıracın sapını bulabilmekte. Bir tek insanın ruhunu nasıl yönetebileceğini öğrendin mi, diğer bütün insanları da elde edebilirsin. Mesele ruhta, Peter, ruhta. Kamçılar, kılıçlar, kurşunlar, silahlar boşuna.
' Aa! Kurbağa Çıkmazı gibi oldu bu be! Bilir misin nedir Kurbaga Çıkmazı? Nerden bileceksin, söyleyeyim de bil bari. Sezgin nám bir yazar bozuntusu var sizin dünyanızda, Kün diye bir kitap yazdı bu tamam mı, işte oraya yapışırdı Kurbağa Çıkmazı'nı. Bak söylüyorum, şöyle bir şey:
Damdan düştü bir kurbağa
Titretti kuyruğunu
Bunu gören jandarma
Kurbağaya bir mezar kazdılar
Başucuna şu yazıyı yazdılar:
Damdan düştü bir kurbağa
Titretti kuyruğunu
Bunu gören jandarma
Aldı götürdü onu
Kurbağaya bir mezar kazdılar
Başucuna şu yazıyı yazdılar:
Damdan düştü bir kurbağa...
Nasıl ama? Salak herif, bilir bilmez iyi denk getirmiş, tam da insanın dünya ve Hurûc Günü Alemi arasinda mekik dokumasına denk getirmiş hem de. Yani içimden gelmiyor ama, helâl olsun demek istiyorum hödüğe. '
Ödün Vermemeyi Öğrenmek. Suçluluğa yatkın olmanın en b sakıncalarından biri, diğerlerinin, suçluluğunuzu sizi yönlendirmek için kullanmasıdır. Kendinizi herkesi memnun etmeye zorunlu hissederseniz, aileniz ve arkadaşlarınız sizi çok da ilgi alanınıza girmeyen şeyler yapmaya etkili biçimde zorlayabilecekler. Bir örnek olarak, birilerini incitmemek için kaç eş-dost davetini yarım ağızla kabul ettiniz? Bu durumda gerçekte "hayır" demeyi tercih ederken "evet" demenin bedeli çok fazla olmayabilir. Sadece bir akşamınız ziyan olmuş olur. Ve bir ceza vardır. Kendinizi suçlu hissetmekten kaçınmış olursunuz ve çok hoş bir insan olduğunu hayal edersiniz. Ayrıca daveti kabul etme- meyi denerseniz hayal kırıklığına uğramış ev sahibi "Ama seni bekliyorduk. Eski arkadaşlarını kıracak mısın, haydi?" dediğinde ne söyleyeceksiniz? Kendinizi nasıl hissedeceksiniz?
"Ağabey iyi avukat nasıl olunur?"diye sordum.
Bak Ergün, iyi avukat, iyi doktor iyi mühendis diye bir şey yoktur, iyi insan vardır insan iyi ise yaptı işte de, aile hayatında da, ilişkilerinde de iyidir. Ben düz bir avukatım. İyisini kötüsünü bilmem, tek bildiğim şudur ki seni bilen bir insan olarak görüp, senden yardım isteyen insanlara karşı dürüst olman gerekir. Vatandaşa duymak istediklerini değil, doğruları söyle bu senin az para kazanmana sebep olacaksa bile her zaman doğruları söyle.