bunu okurken sen, şimdi, onun geri gelmeyeceğini biliyorsun ya nasıl oluyorsa ve ben yine her sabah nasıl olduğunu bilmeden uyanıyorum ya aynı titrek umutsuzlukla ve o geri gelmeyeceğini bilmiyor ya,çünkü kimin gittiği kimin kaldığı belli olmuyor ya hiçbir hikayede, o beni beklediğini sanıyor, sen benim onu beklediğimi ve ben seni beklediğimi sanıyorum ya, zaten insanlar geri gelseler bile hisler geri gelmiyor ya çoğunlukla, işte böyle hepimiz beyaz, buruk ve biçareyiz ya, otomatik çamaşır makinesi çalışıyor, termosifon daima 60 derecede, ölümümüzden sonrasına mutsuz bir son hazırlıyor ya klimalar, internetin 20 yılı bile olmadı ya daha, şimdi şu anda ölmüş olsa o mesela veya ben ölmüş olsam burada stokladığım taslaklardan birini okuyor olsan şimdi sen ve birimiz ölüp de diğerlerinin asla haberi olmadan, ben yanlış birisinin kollarına koşsam onu annem sanıp veya asansörde yanlış düğmeye bassam yanlış olduğunu bilmeden ve o anda, bir anda kopsa film, dursa evren, sinemada her türlü tekniği kullanıyorlar ve yine de mutsuz sondan kaçıramıyorlar ya kahramanları, akşamları betonun sıcak hava üflediği şehir dairesinde güneş batarken, "kumda yürüyorum ben" diye düşünerek kumda yürüdüğün tatilde, o seni unutmak üzereyken tam, geçen gece son defa rüyasına girmiş olduğunu hiçbirimiz bilmiyorken, başka insanlarla başka şeyler konuşurken, herkes, hepimiz ve artık yapılacak bir şey olmadığına eminken, bembeyaz, buruk, biçare, orada, burada, her yerde, aynı anda ve bütün anlarda, aniden, her şey yerli yerine otursa mesela;
öyle olsa;
olmaz mı?