Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Ferhat Hoca uzun, üç şeref eli minareye çıkmış ezan okur gibi bütün dünyaya vaaz ediyordu. Yeni, güzel, görkemli, kanatlı düşüncelerini söylüyordu, insanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir
Mülazım-ı Evvel Ruhi Bey
"Mıntıka Kumandanımız Kaymakam Mahmut Bey bu pilotların neye mal olursa olsun mutlaka kurtarılmasını istiyor... Pilotlar en nihayet bir buçuk kilometre kadar sahile yakın geldiler. Tabii, sahil boyunca mayın döşeli olduğu için kimse giremiyordu. O iki adam bağırıyordu. Yani ölüyorlardı artık. Ve sahilden hâlâ bir imdat umuyorlardı. Tabii bir kumandan emir verdiği vakit süngü üzerine, top üzerine gidip ölmek vazifemdir. İşte o vakit, Mıntıka Kumandanı Kaymakam Mahmut Bey "Kim girer? " diye bir sual sordu. Bu İngilizlere sırf acıdığım için, düşman olsalar da, onları kurtarmak bana bir vicdani vazife oldu. Yüzmek de bilirim... . . . Ne yazık ki o pilotlardan birisi boğuldu. Çünkü bizde de takat kalmamıştır. Ötekini kurtardık, Beyim. Mıntıka Kumandanı Mahmut Bey kendisi aldı. Mıntıkasına götürdü. Orada İngiliz'e masaj yapıldı. Güzel baktılar, sonra 5. Ordu'ya teslim edildi. Giderken İngiliz, Mıntıka Kumandanı Mahmut Bey'e demiş ki: "Türkleri şöyle cesurdurlar, böyle âlicenaptırlar diye kitaplarda okudum. Bu defa da cephede gördüm. Fakat böyle şiddetli bir ateşe karşı bu derece fedakârlıklarını bilemezdim. Bu derecesini bir İngiliz bile yapamaz."
Sayfa 102 - İstek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kral Zalim Dionysios, Eflâtun'a, İran yapımı, uzun ve güzel kokan bir elbise hediye etmiş. Eflâtun: "Ben erkeğim; kadın elbisesi giymek istemem", diyerek almamış; ama Aristippos almış ve demiş ki: "İnsan ne giyerse giysin erkekse yine de erkektir..." Ardından Dionysios Aristippos'un yüzüne tükürmüş; Aristippos aldırmamış. Dostları bu küçüklüğünü vurdukları zaman, onlara: "Ne olur?" demiş, balıkçılar da ufacık bir balığı tutmak için tepeden tırnağa deniz suyu ile ıslanmaya pekâlâ katlanıyorlar."
Sayfa 194Kitabı okudu
Gammaz Yürek
Evet! -asabi- hep çok, çok, dehşetli asabiydim, şimdi de öyleyim, ama kim demiş deliyim diye? Bu illet duyularımı yok etmek, köreltmek şöyle dursun, daha da duyarlı kılmıştı. En çok da işitme duyumu. Yedi İklim dört bucak her şeyi işitiyordum. Cehennemden pek çok şey işitiyordum. O zaman nasıl deli olabilirim ki? Şimdi kulak verin bana! Ve görün
Aranan Kalp
“DERHAL BULUN!” demiş patronları, “Nasıl bulduğunuz da, ne kadar masrafa mal olduğu da önemli değil, bulun, kalp bulun bana!” Adamları da aramışlar. Güya doktor en sağlıklı kalbin atletik gençlerde olduğunu söylemiş ama onlar abartmışlar, yeni ergen olsun, erkek olsun, sportmen olsun, sağlıklı olsun, şöyle olsun, böyle olsun... Patron kesenin
Sayfa 115Kitabı okudu
Arkadaşlığın özü, insanların arasındaki farkı idrak etme, ona saygı gösterme iradesi ve anlama arzusudur. Birbirinin coşkusundan coşku duymak ve üzüntüsünden hüzünlenmek. Ama asla birbirini tüketip bitirmemek. Derin saygı, örtük güven, talepkâr olmayan, kendi ihtiyaçlarımızla karşımızdakini sıkboğaz etmediğimiz bir ilişki. “Bir kuşa yuva, bir örümceğe ağ neyse, insana da arkadaşlık odur," demiş William Blake. Dostluk, sevginin yumuşak ışığının en karanlık yerlerimize dahi düşmesine izin vermektir. İyi bir dostluk, kendi ruhumuzun olduğu kadar muhatabımızın da karanlık taraflarını, gölgede kalmış alanlarını ışığa tutar. Dost kalabilmek için iyi kötü birbirimizi tanımak ve içimizdeki iyiliği cesaretlendirmek zorundayız. Dostlarımızın insanlığını azaltan, onları daha küçük, daha cimri kılan şeylerin de hevesini kırmak, daha çok iyilikle dostlarımızın yeniden doğumuna ebelik etmemiz gerekir. Eğer arada kalbimiz kırıldıysa bu samimi olduğumuzdan: Sevgi ve bağlılık çaresizliğini kalp kırıklığından daha güzel ne ifade edebilirdi? İnsan olmanın özüdür kalp kırıklığı, yolda olmanın, yolda bulduklarımıza ihtimam göstermenin özüdür.
Reklam
Bir Dinazorun Anıları
“Ne var ki, burjuva bir aileden gelmenin yararlarını yadsıyacak durumda değilim. Aldığım eğitim de burjuva kökenlerim sayesinde, şimdi oturduğum Mühürdar’daki deniz manzaralı daire de. Vaktiyle babamın babası, halama düğün armağanı olarak bir ev vermiş. Halam çocuksuz ölünce, bir dairesi amcama, bir dairesi bana verilmek üzere, o ev apartman haline getirilirken, tesadüfen o sırada yoldan geçen Aziz Nesin deniz manzaralı yeni yapılan apartmana bakmış bakmış, “kim bilir hangi talihli pezevenk burada oturacak” demiş kendi kendine. Orada benim oturduğumu öğrenince, “aman ne güzel! Demek o talihli pezevenk senmişsin!” diye çok sevinmişti. Böyle bir manzaralı yerde oturmak gerçekten de bir pezevenk şansı.”
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Aşkta üç kahraman vardır; “seven, sevilen” bir de arada “problem” olan. Haydi biz aşık, maşuk, rakip diyelim ona. Gül, bülbül, di­ken. Ferhat, Şirin, Hüsrev... Kerem, Aslı, Keşiş, vs... Yeşilçam’ın tasnifi ile; esas oğlan, küçük hanım ve kötü adam! Üçüncü kişi güçlük çıkarır, çelme takar, işte onunla ya­pılan mücadele insanı yüceltir, mevzuya
yazarken utandım ama yazar ne güzel de demiş.
Her sarışın kadın aptal değildir,her kadını s.kebileceğini düşünen erkek aptaldır.
Hiç YayınlarıKitabı okudu
Okuyor
“Olmadı”demiş Bilge.”Yağı dökmeden,kaşığı tekrar ağzında taşı.Bahçeyi de gez.Güzelliklere dikkat et.Sonra tekrar gel.”Adam çaresiz yapmış Bilge’nin söylediklerini.Heryeri gezmiş,bahçeyi dolanmış.Gördüklerinden çok etkilenmiş.Ağzındaki kaşıkla geri dönmüş Bilge’nin yanına. “Anlat bakalım”demiş Bilge.”Ne güzellikler gördün?” Adam gördüklerini anlatmış hayranlıkla.”Güzel” demiş Bilge.”Peki yağ nerede?” Adam etrafın güzelliklerini seyrederken yağı tamamen unutmuş.Kaşığın içi boşmuş.”Eyvah” demiş adam.”Yağ dökülmüş.” Bilge adama bakmış ve demiş ki: “Mutluluk hayatı her şeyiyle yaşamak,güzelliklerini hissetmek ve kendine,sorumluluklarına sahip çıkmaktır.Hem kaşıktaki yağı dökmeyeceksin hem güzellikleri kaçırmayacaksın.”
Sayfa 296 - Destek yayın eviKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.