Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Fırtınası diyor ki;
FENERBAHÇE'Yİ KULLANARAK ALGI DEĞİŞTİRMEYE KALKAN DENSİZLİĞE İNSANLIK AHLAKINI YAŞATAN BİR TÜRK'ÜN YANITLARI Bu yazı ile bugün yeryüzü yerinden oynayacak üzerinde insan olarak yaşayanlar silkinip kendine gelecek. ilmi sır gereğidir. Görülen lüzum üzerine yaşattıklarını sırayla yaşatan ahlakın ihtiyaç duyulan yeni tokat yanıtlarını
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Doğan Kitap
Reklam
Ötüken Dergisinin İşleri: Ötüken'e gelen şiirleri okuyup basılabilecek olanları seçmek de Atsız'ın işidir. Bu arada bir de roman yarışmasında jüri üyesidir: "Ötüken hakkındaki tenkitlerinde de haklısın ama ne yapalım? Eldekiler bunlar. Daha iyi şiir istiyorsun. Ben, bana gelen okkalarla şiirin en iyilerini seçip Sançar'a
Diyelim ki sen haklısın. Geri kalan herkes de yanılmış. Ne fark eder ki? “Benliğim ve prensiplerim açısından çok şey farkeder.” Gerçekten mi? O kadar mı? “İnsan benliğini koruyamazsa geriye hiçbir şey kalmaz ki.”
Sayfa 363
Hayatımda hiç aşık olmadım. 18 yaşındayım ve daha önce hiç sevgilim olmadı. Kimseden hoşlanmadım bile. Karşıma doğru insan çıkmadı belki evet, ama konumuz şu ki, tüm bunlara rağmen ne zaman bir aşk şarkısı dinlesem hüzünleniyorum. Bazen kendimden gizli sevgilim mi var diye düşünmüyor değilim. Çünkü şarkı ayrılığı anlatıyor ve ben ağlayacak gibi oluyorum. Şarkı özlemi anlatıyor başımı sallıyorum. Evet diyorum ya, evet! Özlemden öleceğim diyorum. Ama kimi özlüyorum? Yok. Kimse yok. Benden giden kimse olmadı. Çünkü bana gelen kimse olmadı. Ben de kimseden gitmedim. çünkü ben de kimseye gitmedim. Yani sevgili Cem Adrian, haklısın, ben onu çok sevdim. Ama kimi?
Sherlock Holmes, şömine rafının köşesinden şişesini, zarif Fas kutusundan da hipodermik şırıngasını aldı. Uzun, beyaz, gergin parmaklarıyla narin iğneyi ayarladı ve gömleğinin sol manşetini geriye doğru kıvırdı. Kısa bir süre gözleri düşünceli bir şekilde sayısız delik izleriyle noktalanmış ve yaralanmış olan kaslı ön koluna ve bileğine takıldı.
Reklam
"Seninle konuşmak istiyor." dedi Uraz, "Benden bunu sağlamamı rica etti." "Bana sorabilirdin," dedim kırgın bir öfkeyle. Uraz'ın gözlerine bakan gözlerim bir anda doluverdi. "Biliyorum," dedi Uraz, "Başta ben de reddettim ama..." Sözünü kestim. "Bana yaptıklarından sonra yüzünü bile görmek istemediğimi bilmiyor musun Uraz? Onu buraya nasıl çağırırsın?" Uraz başını çevirip acıyan gözlerle ilerideki bankta oturmaya devam eden anneme baktı, sonra bana döndü. "Haklısın,'' dedi, "Haklısın... Fakat bana öyle şeyler anlattı ki bilmek isteyeceğini düşündüm..." "Ne anlattı, beni ne kadar istemediğini mi? Yoksa benim doğumumun onun hayatını nasıl mahvettiğini m-" derken bu sefer sözü kesilen bendim. "Annen hamile, Kumru."
— Guguk!.. Guguk!. Guguk!..
Atış pavyonunun işçisi şişman kız, tüfeğe başka bir püsküllü mermi koydu. — Bu kömürcü... Para isteyen kömürcü. Haklı... Tetiğe bastı. Kurşun, hedef çarpınca bir trampet sesi duyuldu. — öldü, kurtuldu...O da, ben de... Kız tüfeğe bir mermi daha sürdü. Püsküllü mermi ev sahibinin tam alnına saplandı. «Çıngır çıngır» bir zil çaldı. — Bakkal... Sen ha? Vallahi haklısın... Ama ben? Tetiğe bastı... Tahta oymalı saat kutusunun deliğinden bir kuş başını uzattı: — Guguk!.. Guguk!. Guguk!.. Adam güldü. Yıllardır böyle içten gülmemişti. Siyah saten kolluklarını cebine soktu. Dosyayı da kolunun altına aldı- Hem yürüyor, hem gülüyordu. Rahattı, içi kafası bomboştu. Ne karısı, ne çocukları, ne ev sahibi, ne bakkal, ne iş için gelen vatandaşlar, ne de müdürü... Gülüyordu adam. Yoldan geçenler bu mutlu adama alaylı alaylı bakıyorlardı.
Nesin yayınlarıKitabı okudu
''Haklısın, Stefan'dan hoşlanıyordum. Daha önce de söyledim, bu duygunun ne olduğunu ben de çözebilmiş değilim. Aslında seninle ortak yanlarımız da var. Ben de senin gibi, kızıl saçlı erkeklerden hoşlanmam. Beni Stefan'a çeken, aradığı o meçhul kadın da değildi. Mutluluğu bir an için bulup sonra sonsuza kadar yitirmiş olan ruhuydu... Onun şaşkın, üzgün ve hep arayış içinde olan haliydi... Onu bir sevgiliden çok bir arkadaş, belki bir erkek kardeş gibi görüyordum...''
Sayfa 146Kitabı okudu
"Kelimeler var olmasaydı ne olurdu acaba diye merak ediyorum bazen" derken buldum kendimi. Kojima gözlerimin için bakarak, "Evet, yani onlara ihtiyacı olan bir tek varlık biziz" dedi. "Köpeklerin ihtiyacı yok, üniforma, masa ya da vazo gibi şeylerin de kelimelere ihtiyacı yok." "Haklısın. Dünyadaki diğer her şeye bir bak" dedim. "Sayıca bizden çok üstünler." "Eğer gerçekten düşünürsen" dedi Kojima, "bu biraz aptalca. Sürekli konuşan, sorun çıkaran ve her şeyi büyüten tek varlık insanoğlu."
Sayfa 41
Reklam
"Özür dilerim." Nezha iç çekti. "Haklısın. Ben yalnızca birbirimize güvenebilmemizi istiyorum." Bakışları çok içtendi. Gerçekten inanmıştı. Rin ne kadar ucuz atlattığını düşünüp rahatladı. "Sana hiç yalan söylemedim." Elini Nezha'nın koluna koydu. Rol yapmak çok kolaydı. Ona olan sevgisi numaradan değildi. Nezha'ya duymak istediğini söyleyebilmek güzeldi. "Ve asla söylemem. Yemin ederim." Nezha ona gülümsedi. Gerçek bir gülümsemeydi. "Aynı tarafta olmamızı seviyorum. "Ben de," dedi Rin ve bu yalan değildi."
Sayfa 509 - İthaki Yayınları
Amalia onu sıkıştırmaya, neden korktuğunu, in­sanların ne düşündüğünün ne önemi olduğunu sormaya devam et­tiğinde, "Haklısın canım. Hem fesadım hem de budala," derdi.
Lizzy o kadar haklısın ki...
Ne zevk! Ne mutluluk! Bana yeni bir hayat enerjisi verdiniz. Hayal kırıklığına ve kedere elveda. Dağın taşın yanında erkekler de neymiş?
Sayfa 160
"Diyebilirsin ki ,bir insani, fotoğraflardan ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?Haklısın.Belki de çok az..O zaman şöyle demeliyim:Seni az tanıyorum...Az..Sende farkettin mi?Az dediğin,küçücük bir kelime.Sadece A ve Z.Sadece iki harf.Ama aralarında koca alfabe var.
Küçük bir kelime, büyük bir roman Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.