Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O ne dedi, sen ne dedin varınca “oğlan, aşık mısın?” Dedi görünce El kavuşturup divanına durunca Daha dostum eskisinden güzel mi?
Sayfa 65 - Halk kitabeviKitabı okudu
+Adın ne senin, engelli? - O kolunu kırıp engellinin kim olduğunu göstermemi istemiyorsan, geri bas! (Kuzey) +Sakin ol, dostum! Kör kızlar ilgimi çekmiyor. (Tunç) +Salla gitsin Tunç, bu takımın kızları berbat ötesi. (Fulya) - Ah tatlım, sen konuşmayı biliyor muydun? Bize daha çok erkek eğitmenleri kesen biri gibi gelmiştin. Bu arada tanıştırayım, bu Yankı. Evet, onun çaylağı. (Naz) +O kısa boyunla bana laf yetiştirmek zor olmuyor mu? - Devede de boy var ama akıl olmadıktan sonra ne yapsa boş. (Sedef Yankı) +Vay be, kör kız konuşmayı biliyormuş. - Sen ona kör mü dedin? Biraz daha devam edersen sen de konuşma yetini kaybedeceksin, haberin olsun. (Ecrin) +Hakaret etmeye devam ederseniz güzel şeyler olmayacak. - Kızlar, Sakar'ı alıp geride durun. Görelim bakalım, neler olacakmış. (Hakan) - Dalıyoruz o zaman. (Yiğit)
Reklam
Teknoloji iflahımızı kesti... Eski bir dosttan ince bir sitem...
Sen ne yaptığının farkında mısın dostum? Son zamanlarda beyninden başka her şeyi kullanır oldun. Evinin telefon numarasını hatırlayama- din geçen gün de; iki yüz elli hafızalı cep telefonundan öğrendin kendi numaranı. Oysa eskiden yüzlerce telefon numarasını ezbere biliyordun. Hesap makinen olmadığı için 76'yla 13'ü çar- pamadın o gün.
Garson, masayla mutfak arasında koşuşup duruyordu. “Evet beyim, geliyor beyim, şimdi hazır beyim.” Turgut, masalardaki aşırılığı yeterli bulunca, birden garsonun hızını kesti: “Oldu artık. Şimdi bizi rahatsız etmek yok. Bu masayı unut, ben seni hatırlayıncaya kadar.” Gülerek Metin’e baktı: “Her şey tamam mı? Muhabbete geçelim mi?” Garson, Turgut’u
En sonunda, konuğuna dönüp de “Özelleştirilmedik ne kaldı ki, dostum? Şimdi polisler, subaylar bile patronların okullarında yetiştiriliyor. Yargı neden patronlarımızın güçlü ellerine bırakılmasın ki?” dediği zaman, aradan en az on dakika geçmişti; üstelik, verdiği yanıt kendisine yöneltilen sorunun tam karşılığı da değildi. Temel Diker’in tepkisi de açıklıkla ortaya koydu bunu: önce büyük bir coşkuyla “Evet, öyle ya, yargı neden patronlara bırakılmasın ki?” diye onayladı, hemen arkasından da “İyi de bu işin bana ne yararı olacak?” diye sordu. “Bu evi o herifin elinden almamı sağlayacak mı?” Can Tezcan bu kez hiç duralamadı. “Bir düşünsene, dostum, şöyle bir düşünsene,” dedi: “yargıyı sen satın almışsın, tepesine de beni oturtmuşsun: karşımızda kim durabilir o zaman?” Böyle bir olasılığı düşünmek bile Temel Diker’in başını döndürdü. “Evet, evet, evet,” diye onayladı. “Evet, o zaman… o zaman hiç kimse duramaz karşımızda!” Bedenindeki tüm yağlar kasa dönüşmüşçesine toparlanıp dikleşiverdi koltuğunda, ama, hemen arkasından, kuşku kafasını bir kez daha karıştırdı, “İyi, güzel de buna bizim gücümüz yeter mi?” diye sordu. Can Tezcan duralamadı bile. “Neden yetmesin? Yeter de artar bile. Bu arada bizim Varol’u da kurtarırız, tereyağından kıl çeker gibi çekip alırız ellerinden,” dedi. Gözleri boşlukta, öyle dalıp gitti gene. Temel Diker “Varol da kim?” diye sorunca da yüzünü buruşturdu. “Varol da kim mi dedin?” diye mırıldandı, “Varol benim en eski, en yakın iki arkadaşımdan biri, tam on dokuz buçuk aydır içeride, suçunun ne olduğunu bile bilmeden gün sayıyor.”
AĞAÇLAR Ellerimin önündeki dallar da Sarıldı yaprağa Göremiyorum karşı yamacı Erken mi yoldayım Ben mi geciktim Önümüzde bir çınar yükseliyor
Reklam
ORDİNARYÜS’ÜN FAHİŞ YANLIŞLARI Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul Türkçesi konuşarak herkesle anlaşmanın kabil
Ordinaryüsün Fahiş Yanlışları Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul Türkçesi konuşarak herkesle anlaşmanın kabil
Brutus ve Caesar Konuşması
“Bütün Roma düştüğünü görmek için bekliyor,” dedi Decimus Junius Brutus. Uzaklara dalmış bakışların ve bir hamlede kendilerine dönecek sırtların arasından geçip banyoya doğru yürüyorlardı. “Çakallar kan kokusu almakta ustadır Brutus, ama ne var ki yara almış bir arslanı yakalayacak cesaretleri bile yoktur,” dedi Gaius Julius Caesar, aşağılayıcı
Güzel bir diyalog
Cladius Apollon Kütüphanesi'nde kitap okurken... ------------------------------------------------------------ Livius beni gördü. " Merhaba dostum nasıl gidiyor? Meşhur Asinius Pollio'yu tanıyor musun?" Onları selamladım ve Pollio dedi ki: "Ne okuyorsun evlat? Öyle utana sıkıla saklamana bakılırsa saçma sapan birşey. Zamane gençleri ancak öyle kitaplar okuyor zaten." Livius'a döndü: "On altınına bahse girerim ki 'Aşk Sanatı' veya Arcadia bölgesinin pastoral özellikleriyle ilgili uyduruk birşeydir." "Bahsi kabul ediyorum," dedi Livius. "Genç Cladius öyle delikanlılardan değildir kesinlikle. Eee Cladius, kazanan hangimiz?" Pollio'ya dönüp kekeleyerek "Kaybettiğinizi söylemekten sevinç duyuyorum efendim," dedim. Pollio bana öfkeyle kaşlarını çattı. "Ne dedin sen? Kaybettiğime sevindin ha? Benim yaşımda biriyle, hem de bir senatörle öyle konuşman yakışık alıyor mu hiç?" Dedim ki: "Tamamen saygılı konuştum efendim. Kaybettiğinize sevindim. Bu kitaba saçma sapan denmesini istemem. Sizin kendi kitabınız bu, İç Savaşlar üstüne yazdığınız kitabınız ve izninizle çok güzel bir kitap olduğunu söylemek isterim." Pollio'nun yüzü değişti. Gülümseyerek, kıkıradayarak para kesesini çıkardı ve altın sikkeleri Livius'un eline tutuşturdu.
Sayfa 124
Reklam
Ağaçlar
Ellerimin önündeki dallar da Sarıldı yaprağa Göremiyorum karşı yamacı Erken mi yoldayım Ben mi geciktim Önümüzde bir çınar yükseliyor Her gece atlılar geliyor ona
Söyle dostum, söyle gençleri daha iyi kılan kimdir? -Yasalar. -Fakat, delikanlım, bu benim soruma yanıt değil ki. Ben şunu bilmek istiyorum: Herşeyden önce bu yasaları bilen kim? - İşte bu mahkemedeki yargıçlar, Sokrates. - Ne dedin? Nasıl, Meletos? Onlar gençleri yetiştirebilir, daha iyi kılar mı diyorsun? - Elbette. - Hepsi mi, yoksa bazıları mı? - Hepsi. - Hera hakkı için ne güzel söz! Demek gençleri daha iyi kılanlar birçok kişiymiş. Ohalde, söyle bakalım, burada bizi dinleyenler de gençliği eğitiyorlar mı? - Evet onlar da
Bir hikaye
KARACAOĞLAN’IN DÜNYAYA GELİP DE BAŞINA HAL GELDİĞİ YER Bir memlekette iki kardeş vardı. Bu iki kardeşin hiç evladı yoktu. Halleri müsait idi. Bir gün o iki kardeş birbirine dediler ki: — Bizim evladımız yok. Cenabı Allah’a yalvarsak da bize evlat verme’ m’ola? dediler. “Yarabbi, bize birer evlat ver,” dediler. “Zenginlik verme evlat ver. Sonra