Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ŞEHVANİ NEFSİN HAKİMİYETİ ALTINDA OLAN KİMSENİN DURUMU Bu özelliğe sahip olan kimsenin utanması az, yalan söylemesi çok olur. Faziletli kimselerden kaçar, tenhalara, kuytulara meyleder. Toplu yerlerde bulun-mamaya dikkat eder. İlim adamlarından nefret eder, takva ve ibadet ehline buğzeder. Günahkarları sever, fuhuş ve hayasızlıktan hoşlanır. Günahı çokça anar. Günaha dair sözler dinlemekten lezzet alır. Sefihlerle oturup kalkmaktan zevk alır. Sürekli şaka eder, çok eğlenir ve bu hali onu birçok günaha kadar sürükler.. Çirkin hayasızlıklar işlemeye başlar. Yasakları çiğner. Nihayet lezzet düşkünlüğü onu en çirkin, en rezil yoldan mal kazanmaya sevkeder.. Derken onu başkalarının malını gasp etmeye, hırsızlık yapmaya, ihanete zorlar. Nihayet... Hakkı olmayan şeyi alır. Çünkü.. Zevk duygusunun ne mal ile ne de eşya ile tatmin olması mümkündür. İşte bu sebeble zevk düşkünü kimsenin, malı normal yollardan kazanması zorlaşınca, şehevi arzuları onu normal dışı yol ardan mal edinmeye teşvik eder. Bir kimseyi şehevi arzuları bu noktaya kadar sürüklemişse o, insanlar içinde durumu en kötü olanıdır. Şerli bir kimsedir. Böyle kimselerin pisliğinden korkulur. Onlardan kaçılır. Onlardan uzak kalındıkça huzur bulunur.
Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerine kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
Reklam
Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir
İlim maluma tabidir
Vaktâki Hak Teâlâ münkirlere, “Cehenneme gidiniz!” buyurur. “Ni- çin?” derler. “Akāid-i nâ-şâyesteniz sebebiyle...” buyurulur. Derler ki: “Küf- rümüz irâde-i ilâhiyyen ile vâki’ olmamış mı idi?” Buyurur ki: “Evet, fakat irâdem ilmime ve ilmim dahi, sizin hakāyıkınızdan ibâret olan ma’lûma tâbi’dir.” Ve bu cevâb üzerine münkirler bilirler ve anlarlar ki, kendileri- ne gelen azâb yine kendilerindendir. Kendi düşen ağlamaz, deyip mebhût olurlar. Fakat bu ifâdât zevk-i isneyniyyet içinde bulunan kāriîn için kâfî değildir. Zîrâ onların nazarlarında Hakk’ın ve kendilerinin ve eşyânın ayrı ayrı vücûdları vardır. Bu sebeble suâllerini teselsül ettirirler.
Sayfa 546 - Yazma eserler kurumu
İnsan bakıştır ve bunun içten içe farkındadır. Kendisi bakan değil de bakılan olduğunda, mesela görücü önüne, sahneye, mikrofona, kamera karşısına geçtiğinde tedirgin olur. O vakit sebebini pek net tayin edemediği bu tedirginliğin kaynağı, bakmanın yıkıcı, tahrib edici ve aynı zamanda inşa edici niteliğini tanımasıdır. Kendisine bakan beş, beşyüz, beşbin göz, onu tuğla tuğla sökmekte ve yeniden tuğla tuğla örmektedir. Bu sebeble "kendini göstermek" deriz; yani sahnedeki, mikrofondaki, ekrandaki "kendini göstermek" zorundadır, çünkü kendini gösteremezse bakılsa bile görülemezdir. Kendini göstermenin gerilimli performansını da icra ederken, o da kendini, bakanların gözüyle sökmekte ve örmektedir. O gözü ne oranda tanıyorsa ve onunla ne oranda barışıksa, kendini göstermekte de o oranda mahirdir.
Ne sebeble, ne yolla, ne biçimde, hangi zamanda, hangi çeşitte, ne oranda, hangi yerde olursa olsun, bir kimse iyi ya da kötü ne iş işlerse, onun meyvesini o şekil ve o oranda karşılık olarak alır.
Reklam
Melekleri görürsün ki Rablerine hamd ile tesbîh ederek arşın etrafını kuşat- mışlardır.] ve emsâli âyât-ı kur’âniyyedir. Bu sûrette Hak mahmûd ve halk hâmid olur; ve bu vecihde üç sûret vardır: Kavlî, fiilî, hâlî. 1. Hamd-i kavlî: Enbiyâ (aleyhimü’s-selâm)ın lisânı üzere Hakk’ın ken- di nefsine senâ ettiği şeyle abdin lisânen hamdidir. 2. Hamd-i
es-SİYÂSETU'Ş-ŞER'İYYE İbn Teymiyye -İbn Âbidin:Siyâset;halkı dünyâ ve âhirette kurtulacakları yola irşâd etmekle,onların iyiliğine ve faydasına çalışmaktır. -Hâşiye-i Miskin;Siyâseti zâlime:Halkın haklarına zıt olan bir siyâsettir.Siyâseti âdile:Halkın haklarını zâlimlerin elinden kurtaran,zulüm ve fenâlıkları defedip savan,fitne ve fesad ehlini
'Ne sebeble olursa olsun hayatınızın üzerine kara kara düşünmeyin. Temizlemenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.'
Uydularını semalarımızdan uzak tutabilmek için Lonca'ya rüşvet olarak anormal büyüklükte bir bahar ödemesi yapıyoruz, böylece Arrakis'in yüzüne ne yaptığımızı hiç kimse gözleyemiyor." Paul'ün, Arrakis semalarında bu sebeble uydu bulunmuyor olsa gerek dediğini hatırlayarak sözlerini tartarak söyledi: "Peki Arrakis'in yüzüne görülmemesi gereken ne yapıyorsunuz?" "Değiştiriyoruz... yavaş yavaş ama kesin bir şekilde... onu insan yaşamına uyduracak şekilde. Bizim kuşağımız bunu görmeyecek, çocuklarımız da, çocuklarımızın çocukları da, onların çocuklarının torunları da... ama gerçekleşecek." Yarı kapalı gözlerle havzaya doğru baktı. "Açık su, uzun yeşil bitkiler ve damıtıcı giysileri olmadan özgürce dolaşan insanlar."
Sayfa 458Kitabı okudu
201 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.