Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Emre ????

Emre ????
@neizvesteus
Fırtınadır o isyancının aradığı Sanki fırtınada dinginlik bulacak. —M. Lermontov
170 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Kar Leoparı (Snejnıy Bars)
Bir Dağcının Güncesi, pek çok ilklere imza atmış başarılı bir dağcı, aynı zamanda 99 depreminde adını duyuran AKUT'un kurucusu Nasuh Mahruki'nin 1992-1994 yılları arasında yazdığı günlüklerin kitaplaştırılmış hâlidir. Yaptığı tırmanışlar ve edindiği tecrübeler okuyucunun ve diğer dağcıların tutkusunu artırıyor. Türkiye'de öğrencilik hayatında amatör olarak dağcılıkla ilgilenen Mahruki, üniversitenin son yılında Rus misafir öğretim görevlisi Dimitri Korotkin ile tanışır ve Tien-Shan Dağları'na bir ekspedisyon etkinliğine davet alır. Bu davet onun hayatını değiştirecektir. Nasuh kendini gerçekleştirmek ister, ilk amacı Khan Tengri'dir (7010m). Nasuh Mahruki'nin sevdiğim yanı yaptığı işin felsefesine sahip olması. Beden kuvvetinin yanı sıra zihni de çok güçlü bir adam. Günlüğüne yazdığı felsefi düşünceler ve alıntıladığı sözler kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Dağı bir düşman olarak görmez, dağ dostudur. Dağı fethetmez, sadece zirvesine çıkar, dostu lütfederse. Nasuh dağı yaşarken, dağ da Nasuh'u yaşar. Nasuh'un tek rakibi kendisidir, kendini yenince bir üst benliğine ulaşacak ve mücadele hep devam edecek. Dağcılıkla ilgilenmeyen insanlar da zevkle okuyabilir.
Bir Dağcının Güncesi
Bir Dağcının GüncesiNasuh Mahruki · Alfa Yayınları · 2016213 okunma
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Kendi yaşantılarımın ve gelişim evrelerimin Tolstoy'un hayatıyla benzerlik göstermesi, ona özel sevgi hissetmeme sebep olmuştur. Bu üçleme hiç de yabancı değil benim için. Öyle ki, büyükannenin üniversite sınavı öncesi vefatının zihinde şimşekler çaktırması, ani sinir patlamaları, olmadık kişilere duyulan aşklar, sosyal hayatta ve aile ilişkilerindeki başarısızlık, mal mülkten duyduğu rahatsızlık, çocuklukta doğmuş adalet ve eşitlik duygusu, kendi özel hayatımla yakından ilgili konular. Üçlemenin en çok İlkgençlik kitabını sevdim, düşüncelerin yeni filizlendiği dönemler. Gençlik'te ise büyümüş olmanın verdiği depresif mutluluk var ve felsefeye İlkgençlik'e göre daha az yer verilmiş. Yazarın psikolojik gözlemleri oldukça gerçekçi, 10 yaşında, 14 yaşında bir çocuğun tepkileri, hayalleri, düşünceleri oldukça başarılı yansıtılmış. Tolstoy'u yakından tanımanız için okumanızı tavsiye ederim. Askerlik anılarından edindiği tecrübelere dayanarak yazdığı Kafkas Tutsağı bir sonraki kitabım olacak.
Gençlik
GençlikLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20212,770 okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Beşinci perdenin vazgeçilmez kişisi
Eserden önce Peçorin'in ayak seslerini duydum. Onunla özel bağlar kurabileceğimi ilk bakışta hissettim. Huzursuz, soğuk, kötücül, bencil bir karakter. Aşkı aramış bulamamış, umudunu yitirmiş ve vazgeçmiş. Hayatı boyunca başkalarına ister istemez acı çektirmiş, uğursuz bir insan. Zevk için insanların duygularıyla oynayabilecek kadar ölçüsüz biri. Benim en çok etkilendiğim sahne, (spoiler) Peçorin'in dörtnala Vera'nın peşinden koşması, yapamaması, soğuk çimende yere çöküp hayvan gibi çaresizce böğürerek ağladığı yer oldu. Peçorinler böyledir. İstemeyerek fakat pişmanlık hissetmeden indirirler celladın baltasını, ama içten içe bunun yükü altında ezilirler. Bahtsız, kaderin sanki dalga geçtiği bir insan Peçorin. Sahi nedir Peçorin'in gelecekten beklediği? Aşk mı? Huzur mu? Ne fark eder ki onun için, ölecek olduktan sonra... Doğa tasvirleriyle, psikolojik tahlillerle zevk alarak okuduğum bir roman oldu. Eğer siz de Peçorinle akrabaysanız, daha derin bağ kurarsınız. Lermontov'un da bir Peçorin olup olmadığından şüpheliyim, Hançer'i okumak gerek.
Zamanımızın Bir Kahramanı
Zamanımızın Bir KahramanıMihail Yuryeviç Lermontov · Can Yayınları · 20184,422 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
128 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Ah bir bilsek, ah bir gitsek... Hepimizin içinde memleket hasreti vardır. Memleket dediğimiz şey doğup büyüdüğümüz yer de olabilir, hep gitmek istediğimiz ama bizim bile neresi olduğunu bilmediğimiz hayali yer de. Karısı tarafından manevi olarak sürekli yıpratılan bir subay, nihilist bir askeri doktor, karısı tarafından sevilmediğini bilen sadık aşık öğretmen, bencil bir kadının kölesi olan akıllı ahmak bir genç... Dünyanın en zor şeylerinden biri de bulunmak istemediğimiz yerde bulunuyor oluşumuzdur. Hayat bizi yorduğu anlarda şöyle bir soluklanıp "Ah bir gitsem..." diye düşünürüz. Öyle bir yere bazen hiç gidemeyecekmişiz gibi gelir, ama umut etmekten alıkoyamayız kendimizi, sabreder dayanırız. Ne acı. Bu arada kitabı okurken Natalya karakterine dikkat edin. Evlilikten önce utangaç, evlilikten sonra cadaloz. Evlilik öncesi yeşil kuşağı eltisi tarafından eleştirilmişti, evlilik sonrası da o eleştiriyor. (Sf. 28-113) Yaşlı kadını evden kovmaya varacak kadar egoist. Hayatta tek amacı okumadan evlenmek, altın bilezikler kolyeler takmak, çocuk yapmak ve eğitim vermeden büyütmek, kaynanayla kavga etmek, sağı solu çekiştirmek, internette gösteriş yapmak, affedersiniz ama resmen dişiliğini kullanıp hava atmak olan bu insan müsveddelerini barındırıyoruz ve saf/çıkarcı erkekler de onlara değer veriyor, el üstünde tutuyor. Bu nasıl bir aile! Toplumu böyle ailelerin oluşturmasına neden karşı çıkmıyoruz?
Üç Kız Kardeş
Üç Kız KardeşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20167,4bin okunma
222 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Köylüye yabancı kentliler, halka yabancı burjuva ve siyasiler... Fakir köylünün para kazanma umuduyla şehre göç etmesi, hamallığın altında ezilen küçük bedenler, farklı sınıfların arkadaş olamaması, köylüyle şehirlinin dilinin farklı olması ve tabiri caizse birbirlerini uzaylı gibi görmeleri, dedikoducu toplum, kokuşmuş bürokrasi, ezilenler ve ezenler... Kitapta ve dışarıda bunları yaşıyoruz. Çarpıcı bir Türkiye portresi. Batıcılık... İyi olanı almak iyidir fakat lütfen Batılılaşırken kendi milletinize uzak kalmayın. "Yok canım, ne münasebet! Frenklere karşı bağdaş kurup oturtmak olur mu? Herifleri kendimize güldürürüz!" Kendinizi küçük görmeyin, her insan eşittir. Kimsenin gözüne girmeye çalışmayın, kimseyi de hor görmeyin. Sadece insan olduğunuzu ve üç beş gün insanca yaşamak gerektiğini, sonra yine insanca ölmek gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. Hayat zor değil insanlar zorlaştırıyor. Kolaylaştırın. Çalışanınıza bağırmayın, dedikodu yapmayın, paranın kulu olmayın. Bu hayatta bunlardan çok daha yüce şeyler de var, onların peşine düşün. "Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır." İyi olun.
Kağnı - Ses - Esirler
Kağnı - Ses - EsirlerSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 20196,3bin okunma
Reklam
226 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Türkiye yine bildiğimiz gibi
1940'lı yıllarda yazılan bu toplumsal ve siyasi eleştirileri, yazıldıkları dönemi bilmeden okusaydım günümüzde yazıldığını düşünürdüm. "Bir ülke hiç mi iyi yönde değişmez?" sorusuna "evet, hiç değişmez" cevabını kitabı okuyunca alıyoruz. Refahta, eğitimde, ekonomide, özgürlükte yine sınıfta kalmışız. Partiden partiye değişmiyor maalesef, siyaset her yüzüyle iğrenç. Zenginler hep zengin, fakirler hep fakir. Aynı terane. Kim çıksa "halktanız" diye, halk her seferinde saflığıyla inandı ve aklını bu fırsatçılara emanet etti. Bu açgözlüler de emanete hıyanet edip halkı oynattı. Maho bizi İstanbul'un göbeğinde bıraktı! Her Türk vatandaşının bu kitabı okuması gerekir diye düşünüyorum. Türkiye'nin hiçbir zaman değişmediğini, bir adım bile ilerlemediğimizi çarpıcı şekilde öğrenmeliyiz, utanmalı ve artık "gerçek" şeyler yapmalıyız. UTANMALIYIZ. Sabahattin Ali "komünist" ya da "bolşevizm" yanlısı olduğu için öldürülmedi, gerçeği konuştuğu için öldürüldü. Cesareti ve namusluluğu için Sabahattin Ali ve hakikatin peşinde olan arkadaşlarına bir Türk genci olarak canı gönülden teşekkür ederim, bu millet için uğraştınız.
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler
Markopaşa Yazıları ve ÖtekilerSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 19982,326 okunma
195 syf.
·
Puan vermedi
·
7 saatte okudu
Eser 1935-1948 yılları arasında Sabahattin Ali'nin eşi Aliye Ali'ye yazdığı mektuplardan oluşuyor. S. Ali'nin siyasi yönünü henüz okumadım, sırada Markopaşa Yazıları var. S. Ali'nin gerçekten iyi bir eş ya da iyi bir baba olup olmadığını bilemem, fakat mektuplarındaki üsluptan anlaşılıyor ki aşk dolu duygularla yazılmış, okurken hep gülümsedim. Bir mektuba baktım, bir kapak fotoğrafına. Çok güzel bir aileler, çok güzel bir eşi ve kızı var. Yanda S. Ali ile göz göze gelince "pardon abi" diyorum her seferinde. S. Ali zengin bir adam değil, bir öğretmen. Elinden geldiğince eşini kızını mutlu etmeye çalışan sadık bir baba. Keşke böyle trajik bitmeseydi hikâyeleri... Mektupları okurken o günlerin atmosferinde yaşayacak, saf aşk ve hasretin sizi sardığını hissedeceksiniz.
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,3bin okunma
152 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Kitabı okumuş olanlar bu incelemeyi gönül rahatlığıyla okuyabilir. Kitabı okumamış olanlara tavsiyem ise kitapta yer alan "Sunuş" bölümünü en son okumalarıdır. George Orwell bu kitabında çarpıcı bir şekilde 1930'lar Sovyet Rusya'sını ve daha nice rejimleri eleştiriyor, 2010'lar Türkiye'si dahil. Buram buram yozlaşma kokan bir
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020245,7bin okunma
77 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
İnsan kendini mat edebilir mi?
Stefan Zweig insanı, çevreyi, psikolojiyi bilen biri, bu da onu çok başarılı ve etkileyici bir öykü yazarı yapıyor. Zweig öyküleri okumaktan çok zevk alıyorum; trajik olayları karakterlerin gözünden gerçekçi şekilde anlatır ve onların psikolojilerini beraber yaşamamızı sağlar. Bence bir öykü/roman insana tokat vurmalı, onu sarsmalı ve düşüncelere sevk etmeli. Evde, dışarıda öylece otururken kitabı hatırlayıp o ruh haline tekrar bürünüp yaşayabiliyorsam, bu kitap beni sarsmış demektir. Dr. B. Nazilerin fiziksel değil psikolojik şiddetine maruz kalmış, sarayın ve önemli şahsiyetlerin mal varlıklarını denetlemekle görevli bir adamdır. Naziler tarafından esir tutulup sorguya çekilir ama kaldığı oda bir otel odasıdır ve yemeği suyu karşılanır, temizdir. Tek sorunu, konuşacak ve görecek hiçbir şeyi yoktur. Yapayalnızdır. Bir ara şansı yaver gider ve bir kitap çalar, satranç kitabı. Gerisini siz tasavvur edebilirsiniz. İnsanoğlunun, aklın, ruhun sınırı yoktur. Delilik, dâhilik... Aynı madalyonun iki yüzü. Tıpkı Dr. B. gibi ben de deli olup olmadığımı bilmiyorum. Tek bildiğim, kendi kendime satranç oynamak zorundayım, Zweig'ın dediği gibi "kendi gölgemin üstünden atlamaya" çalışıyorum.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,6bin okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bu incelemede bütünlük yoktur. Albert Camus ile bu eserle tanışmış oldum ve daha da tanımaya niyetliyim. Bir arkadaşım Meursault karakterine çok sinirleneceğimi ve eseri sevmeyeceğimi iddia etmişti, tabii geçen sene. O dönemlerde okusaydım belki de gerçekten öyle olabilirdi, muhtemelen karakteri de anlamazdım ama şimdi okuyunca karakteri
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,3bin okunma
Reklam
105 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Güçlü bir taşlama, adeta meteor yağmuru
Bu incelemede bütünlük yoktur. Sadık Hidayet bu hicivde hiç acımamış gerçekten. Hacı Agalar aramızda. "Ya melek gibi adamdır, namazında niyazındadır," dediğiniz amca var ya, belki de bildiğiniz amca değildir, hiç emin olmayın. Hacı Aga'yı tanıyalım, zaten tanıyoruz gerçi. Hacı unvanını hacca gittiği için almamıştır. Babası hacca
Hacı Aga
Hacı AgaSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 20172,177 okunma
102 syf.
·
Puan vermedi
Bu inceleme bir bütünlük içermez, rasgele düşünceler yazılmıştır. Spoiler niteliği taşıyabilecek bilgiler mevcut. Kitabı okuduktan sonra tekrar köylü kafasından nefret ettim. Dipsiz bir karanlık, cehalet bulutu örtmüş köyleri. Töre ve intikam işlenmiş kitapta. Okurken Yaşar Kemal'in çocukluğu hakkında bilgi sahibi olunması gerekir. Yaşar
Yılanı Öldürseler
Yılanı ÖldürselerYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202019bin okunma
1088 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Topluma merhametli bir tokat: Karamazov Kardeşler
Ben bu kitabı inceleyebilecek en son insanlardan biriyim, ama susup oturamam. Kitap okuma alışkanlığını Suç ve Ceza eseriyle edinmiş sayılırım, beni en çok etkileyen eserdi, ta ki Karamazov ailesi ve hazin öyküleriyle tanışana kadar. Bu eserde boşuna söylenen tek sözcük yok, gerçek olmayan hiçbir şey yok. Hatta bana kalırsa bu eser yarım kalmış
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202034,5bin okunma
164 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
İlk edebi romanımız İntibah, Namık Kemal tarafından Türkçenin de komşu diller kadar edebi tarafı bulunduğunu ve güçlü olduğunu ispat etme amacıyla kaleme alınmıştır. Namık Kemal önsözünde şöyle demiş: "Dil öyle taş kovuğundan yetişen incir ağaçları gibi kendi kendine olgunlaşmaz. Yüzyıllarca fikirleri eğitmeye hizmet için ömrünü vermiş birçok edebiyatçı, filozof gerekir ki bir dil, düzene zenginliğe ulaşabilsin." Bu öncü ruhun ateşi beni mest etti. Ardından gelen nice Türk yazarların şairlerin eserlerini okusaydı acaba neler hissederdi diye düşündüm. Romanın konusuna gelirsek, ahlaklı bir adamla ahlaksız bir kadının aşkını ve sonuçlarını anlatır. "Ayetle ve hikmetle ispatlandığı üzere bütün mahlûklar, erkek-dişi olarak çift yaratılmıştır. Bundan ötürü evrene muhabbetle bağlıdırlar, dünyayı sevmek fıtratlarında vardır. Bunun için insan her şeyden fazla aşka meyleder." diyen Namık Kemal, eserini romantizm akımıyla yazmıştır. "Sanki kader ressamı her zaman birbirine musallat olagelen ve birinin ötekinin pençesinden hiçbir zaman kurtulamadığı vefa, ihanet ve intikam karakterlerini dikkat çekici bir tablo üzerinde bir araya getirmişti."
İntibah
İntibahNamık Kemal · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,3bin okunma
520 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Martin Eden, parasını denizden çıkaran serseri bir delikanlıydı, ta ki ruhsal devrimine sebep olacak kızla tanışana kadar. Bu aşk onu öylesine sarıp sarmalar ki, kendi hayatını bunun üstüne kurmak için gece gündüz çalışır. Bu kitap, aşkı için çalışan bir yazarın öyküsü; fakat her şeyden önce bir serseri-yazarın öyküsü. Mevcut olduğu işçi sınıfıyla aşık olduğu kızın ait olduğu burjuva sınıfı arasında kalan, kendisiyle çatışan Martin Eden'ın öyküsü. Kitabın bazı yerlerinde sıkılsam ve konunun uzun tutulduğunu düşünsem de, aslında yanılmışım. Çünkü kitabın odak noktası Martin Eden. Onun iç dünyasına girebilmemiz için onunla yaşamamız gerekiyor. Bu bakımdan başarılı buldum. Ben en çok kitabın sonlarında zevk alırım, bunda da öyle oldu. Bir şarkı açıp geçmişi karakterlerin gözünden düşünür ve iç geçiririm, bu duygu beni mest eder. "Böylesine bir hayat sevgisinden, Kurtuluruz korku ve umuttan, Ve şükrederiz Tanrılara Şayet tanrı diye bir şey varsa. Hiçbir hayat sonsuza kadar sürmez, Hiçbir ölü dirilmez, En yorgun nehirler bile Denizle birleşir güvenle." —Algernon Charles Swinburne
Martin Eden
Martin EdenJack London · İndigo Kitap · 201890,4bin okunma
38 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.