Bayram günleri kendimi, sebepsizce bir boşlukta bulurum. Sanırsınız rüzgarlı bir havada atılmış bir poşetim, hiç hükmüm yok. Sanırsınız denize atılmış bir taşım, derin bir yerdeyim ama nerdeyim bilmiyorum. Sanırsınız bayramda kapıyı çalan çocuklara verilen şeker gibiyim, nereye gittiğimi bilmiyorum. Bayramın gelmesini bundan dolayı pek heyecanla
Eskiden çocuk gelişimi konusunda uzmanlara pek ihtiyaç yoktu. Zaten çocukların da bugünkü türden problemleri yoktu. Misal:
-Sabahtan akşamlara kadar tablette oyun oynamak.
-7/24 kulaklıkla dolaşıp, etrafa az önce uzaydan gelmiş de "Nerdeyim ben!?" der gibi bakınmak.
- Filmlerde izlediği ya da kitaplarda okuduğu zombi, cadı, testereli psikopat, büyücü vs. gibi karakterlere büyük hayranlık duymak.
-Eski zamanlarda yaşayan bir çocuğun yanında bahsedildiğinde bile gece tuvalete kalkınca korkup annesini babasını çağırtan hortlaklı, çirkinli ne kadar suret varsa odasının duvarına asmak.
-Ne diyorsanız tersini yapmak ve bunu da özgüven sanmak.
Aslında, bir başımayken kendi kendime söylediğim sözler de doğruymuş…
Sahi, unuttum.
Neydi adım?
Yalnızlığımı unutmak için daha sesli konuşuyorum...
Nerdeyim?
Bu kaldığım tenhada gürültüler koparan kim?
Bu kaçıncı gece böyle rüyasız geçiyor?
Kendime tanıdığım zaman bitmek üzere...
Gittin.
Biliyorum; gelseydin, sana sus’tuklarımı gene sus’acaktım.
Hem benim uzun bir cümlem yoktu senden önce: ……. ahh!..
Kedimin gözlerine döndü gözlerim.
Aynalarda yüzümü görmem için önce bir başkası olmam gerek.
Hep böyle odaların eşiğinde kalan ben, çokça daldım kendime.
Şimdi kim merak eder ki beni?...
Murat Özyaşar
Sahaf diye çıktık bit pazarı da gezdik :))) acilen Yunanca öğrenmem lazım şu güzelim kitaplardan 1-2 tane de olsa okumak için:)))) Neyse neyse... cümleten iyi akşamlar:)))
Gazzeliler ölmüyor!
Zira ayet var:
“onlara ölüler demeyiniz”…
Bu gece insanlık ölüyor, bu gece kimliğinde “müslüman” yazıp da hala suya sabuna bulaşmaktan ödü kopanların vicdanı ölüyor, bu gece içimizdeki rehavet ölüyor
ve yeniden diriliyoruz!
Olan ve olacak olması gereken bu!
Dirileceğiz!
İslam devleti liderlerinin durumu, Arapların sessizliği
3 sarhoş yoldaş...
Öncelikle dostlar, bu kitap argo dille yazılmış. Yazarımız bayağı açıksözlü. Çevirmen de olduğu gibi aktarmış.
Kitap sürükleyici mi evet, ancak bir bölüm var ki spoiler vermeden anlatalım;
Okeye dördüncüyü sizi ele alan bu nadir dumanlılar, bir yere kadar size eşlik eder. Sonra hikaye kilit bir noktayla, yahu ben nerdeyim büyükannem nerde bunlar kim? dedirtecek kadar yabancılaştırır. Ordan kasmadan çıkabilirseniz, ki imkanı yok, devamında başınızı okşayıp; ya ekmek almaya gittim sadece der ve kalan bölümlerde sizi doyurur.
Eleştirilecek çok bölüm var. Kıyısından anlatacak olursam, Alex' in topluma tekrar kazandırılmaya çalışılması gibi, diyeceklerim spoilera göz kırpar sevgili okurlar, bize de helvasını yemek düşer.
O yüzden hikayeyi öldürmeden size teslim ediyorum.
Okuma amacım, eh klasik kitap zenginliği diyelim.
Okurken birçok yerde elinizle ağzınızı kapatacağınız keyifli okumalar...
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma
Erich Maria Remarque tarafından Birinci Dünya Savaşı ndaki şiddet dalgasının, üniformalarının içinde kaybolmuş, yüzleri silikleşmiş, adları unutulmuş askerlerin hikayelerinin Paul adlı askerin ağzından oldukça başarılı bir şekilde anlatıldığı bir eser Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.
Kitabın önsözündeki giriş cümlesinde anlatılanlardan çok
~~Süpriz bozmayan ipucu içerir~~~
Nazan Bekiroğlu ile 3.karşılaşmamız.
Yeni bir yolculuk yapmaya azıcık zorlanmış olsam da halimden memnun bir şekilde başladım okumaya. Kitabın ilk sayfaları attığım bir adımla ansızın çukura düşmüşüm gibi hissettirdi. Nerdeyim, ne anlatılıyor ,hangi dili konuşuyor anlayana kadar biraz ilerlemiş, çeşitli çiçek