Gabriel Garsia Marquez sevdiğim yazardır kendileri. Onunla ilk tanışmama hikayeleriyle başlamıştım. Açıkçası pekte beğenmemiştim çünkü bu güne kadar okuduğum türden farklı gelmişti bana. Kendime bir daha Marquez okumama yasağı koyduğumu hatırlıyorum. Ne büyük cahillik... Ta ki ölüm haberini verdiklerinde mühabirin eklediği ek bilgiye kadar...
Marquez`in ve eşinin " Yüzyıllık Yalnızlık" yayınlansın diye çektiği zorluklara değinerek " Eşi, evindeki eşyalardan ne var ne yoksa satmıştır..." demişti. Donup kalmıştım. Bu nasıl fedakarlıktır dediğimi hatırlıyorum. Ve Marquez`e koyduğum " ambargo`u" nasıl hemen kaldırdığımı. Benim için her kes için böyle fedakarlık yapılmazdı demek ki o farklıydı...
Neyse yine çok uzattım :)) Kitap yorumlayacaktım sözde :))
Kitap:
Anladığınız üzre Marquez biyografisi. İçinde Marquez`le röportajlar, arkadaşlarının onun için düşündükleri, eserlerini yazma tarihi onların hakkında geniş özet, çocukluğundan kısa kısa kesitler, siyasi görüşleri, kitaplarının sinema uyarlaması, Nobel konuşması, en tanınmış alıntıları ve en duygulandıran kısmı- ölmeden önce arkadaşlarına gönderdiği veda mektubu var.
Marquez`i seviyorsanız yakından da tanımak için bir göz atın derim.
Velhasıl, sevdiğim yazar hakkında bilgi sahibi olmam için bana bir şeyler katan,faydalı kitap.
Nobel ödülü aldığınfda yaptığı konuşmanın genişletilmiş hali ile başka ortamlatdaki birkaç konuşması var kitapta. Yazarlık serüvenini anlatmış bir bakıma. 93 sayfalık bir kitapçık.
Babamın BavuluOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20192,591 okunma
Merhaba 1000Kitap Üyeleri
Yaşlı Adam ve Deniz, Ernest Hemingway'in Nobel Edebiyat Ödüllü eseri. Ayrıca 100 Temel eserin içerisinde olan bir kitap. Hikâye yaşlı balıkçının Gulf Stream'in (Meksika açıkları) açıklarında büyük bir yelken balığı (kılıç balığı) ile karşılaşması ve onunla 5 gün süren mücadelesini anlatır. Bir Martı veya Küçük Prens
''Bildiğiniz gibi yazarlara en çok sorulan, en çok sevilen soru şudur: Neden yazıyorsunuz? İçimden geldiği için yazıyorum ! Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Hepinize, herkese çok kızdığım için yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği
Hiçbir şey bizimle bir kitap kadar kuvvetli konuşamaz.Bir kitap düsündüklerimiz ve hissettiklerimiz dışında bizden hiçbir şey beklemez.
2009 Nobel Edebiyat Ödülü konuşması
Orhan Pamuk evet bu ismi duyunca nedendir bazı kesimlerde bir soğuk duş gibi etki yaratıyor, nedendir bilmem. Böyle güzel cümleler, kelimeler,kurgular ve dahiyane edebiyat öğretici olmasından mı acaba ? Sorgulamak, irdelemek malum bazen farklı algılara yol açıyor. Neyse Kara Kitap gibi bir romanla Orhan Pamuk'u beğenince elimde olan uzun süredir
Savaştan sonraki çocuk dünyamız, kadınların dünyasıydı. Her şeyden çok aklımda kalan, kadınların ölümden değil, sevgiden bahsettiği. O en son gün sevdikleriyle nasıl vedalaştıklarını anlatırlardı, onları bir zamanlar nasıl beklediklerini, nasıl hala da bekliyor olduklarını… Yıllar geçmişti artık, onlar hala bekliyorlardı. ‘Bırak, kolsuz, bacaksız dönsün. Ben onu kollarımda taşırım, kolsuz da, bacaksız da…’ Ben galiba sevginin ne demek olduğunu çocukluğumdan beri biliyordum.
5harfliler.com/kaybedilmis-bir...
Orhan Pamuk, belgeselde de denildiği gibi bir kentin izindeki romancı. Ne kadar güzel kelime değil mi romancı? Roman sanatını yapan sanatçılara bana göre "yazar" kelimesinden daha çok yakışan bir kelime. İkisi de aslında aynı manaya gelse de romancı demek “yazar” kelimesinden daha bir güzel, daha bir anlamlı gelmektedir bana. Ya Orhan
Dünyada Yiddiş dilen bilen çok az sayıda insan için 40 yıl yazmak bir yazar için çok da tatmin edici bir durum olmasa gerek. Singer’i yazmaya zorlayan güç kalabalık nüfusa sahip bir halkın hayaletleri olmuştur: Polonya’da yaşadığı günlerden anılaşan insanların hayaletleri. İ.B. Singer şöyle diyor: “Eminim ki Yiddiş dili konuşan milyonlarca ceset
Nigâr Hacızade
Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor.
Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine: Svetlana Aleksiyeviç’in Nobel Edebiyat Ödülü
Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, 7 Aralık’ta ödül
İlk olarak şu fotoğrafa bir göz atın: idrlabs.com/misc_pictures/c...
Nobel Ödülü'nü kazanan ilk kadın, iki Nobel Ödülü alan ilk kişi ve çocuğu da Nobel Ödülü almış biri Marie Skłodowska Curie. Polonya'nın o dönemdeki ortamı ve kadınların üniversite okumaları konusundaki sıkıntılar sebebiyle çeşitli zorluklar yaşamasına rağmen hep tutkulu bir şekilde bağlı olmuş bilime karşı. Laboratuvar bulmanın zorlukları hakkında yazılanlar ve kullandıkları yerler düşünülünce başardıkları daha fazla takdiri hak ediyor.
Polonya'ya olan bağı hep sürse de üniversite için Fransa'ya gelmesi, çalışmalarını sürdürmesiyle birlikte Pierre ile evlenmesiyle oradan kopmak mecburiyetinde kalmıştır. Fransa'nın Curielere olan tavrı da hayli yorucudur. Tam olarak takdir görememişler, gerçek anlamda kıymetleri ölümlerinden sonra anlaşılmıştır.
Bir kadın olarak bilim dünyasındaki yeri, Nobel Ödülü alsa bile teşekkür konuşması yapması söz konusu değildir, hep tartışılmış ve yeterliliği sorgulanmıştır. İşi iyice abartıp başarıyı tamamen Pierre üzerinde tutmaya dahi gitmiştir mevzu. Her şeyi tek başına yapmaya çalışan, çalışmalarının sağlığını kötü etkilediğini kabul etmeyen bu kadının hayatından alınması gereken bolca ders var. En kolay dile getirebileceğim şudur: Bir kadın olarak bir yerlere varmakta zorluklarla karşılaşıyorsanız herkesin iki katı güçlü olmak zorundasınız.
Marie CurieNaomi Pasachoff · TÜBİTAK Yayınları · 200271 okunma
"Özgür değilsin, senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden daha uzun, hepsi bu kadar."
Bir çeşit kutsal kitaptır Zorba. Biraz budizm bile serpiştirilmiştir hatta içine. Tüm kutsal kitapların birleşimidir, hatta kadına bakış açısına bakınca daha bir haklı hissettiriyor bu cümle bana. Ama şöyle bir yanı var ki okuyunca mutlu eder insanı. Garip bir şekilde hafiflemiş ve keyiflenmiş hissedersiniz.
Muhteşem bir önsöz ile başlar herşey. Yazarımız Girit’e linyit yatağını işletmeye Makedonyalı Zorba isimli biri ile gitmesi ile başlıyor romanımız. Aleksis Zorba karakterimiz her şeyi yaşayarak öğrenmiş hayatta bildiği tüm şeyleri deneyimlemiş ve üzerine düşünmüş. Santur denilen yöresel bir müzik aleti çalmaktadır. Bizim Kanuna benzeyen bir müzik aleti. Kurduğu cümlelerin büyüüük bir kısmını evimin duvarına asmak yazmak ve her gün her gün okumak istedim.
Yine de kitaptaki tüm romanı ağzından dinlediğimiz kişinin (Nikos Kazancakis olduğunu biliyoruz) hayata bakış açısı, düşünme biçimi, kurduğu cümleler o kadar benimdi ki inanılmaz etkilendim. Özellikle "biliyordum, biliyordum ama, cesaretim yoktu. Hayatım yanlış yola sapmıştı, İnsanlarla olan ilişkilerimi bir iç konuşması haline sokmuştum. O kadar düşmüştüm ki, bir kadına aşık olma ile kitap okuma arasında seçim yapmam gerekse, kitabı seçerdim." cümlesi son zamanlar okuduğum en muazzam cümleydi.
Diğer bir bakış açısı ile Albert Camus’un Nobel aldığı yıl hangisini seçerdin diye sorsalar Mersault’u seçerdim ki Zorba’yı sevmediğim anlamına kesinlikle gelmez.
Ve büyüten kitaplar diye bir liste olsa kesinlikle içerisinde yer almalıdır.
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202015,9bin okunma
Dünya A.Ş….
Dünyanın nasıl bir şirket haline geldiğinin tarihsel ve ekonomik verilerle anlatılmaya çalışılması bu kitabın özü. Üretimin makinelere ve dış kaynaklara yapılandırılması sonucunda, kendi kendine yeten, kendi iç dinamikleri olan Dünya’ mızı nasıl Dünya A.Ş ye evirdiğimiz, Dünya A.Ş nin ortaya çıkışından fayda sağlayan elitlerin,