Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Epsilon yayınlarından çıkmış 152 sayfalık eser 5 bölümden oluşmaktadır. Richard Bach tarafından 1970 yılında yayınlanmış olan kitapta 4. Bölüm hikâyenin güzelliğini bozduğu için yayınlanmamış, ta ki 2014 yılına kadar. Kitaptaki son söz kısmı bunu açıklamaya ayrılmış. Eser,yer yer masalsı öğeler taşıyan öyküleyici anlatım biçimiyle fabl türünde
Olamaz ya böyle bir kitap edebiyat dünyasında yerini alamaz! Hayır anlamıyorum kitap okumak iyidir faydalıdır dedik ama cidden bunu okuyan gençlik değil fayda görmek daha çok zarar görecektir..
Hani kitaplar için şu kitleye, şu yaşa hitap ediyor deriz ya bu kitap kimseye hitap etmiyor. Zaten bu şekilde günlük sohbet havasında yazılmış bir kitabın
Yazardan okuduğum ilk kitap ve kalemine hayran kaldım. Sade, anlaşılır ve akıcı bir üslupla ele aldığı Bülbülü Öldürmek eserinde yazarımız; Maycomb adlı eski bir kasabada avukat olan Atticus ve iki çocuğunun hayatından kesitler sunuyor. Belirli bir yerden sonra kitap sizi içine alıyor ve olayları kitabın anlatıcısı olan küçük kızın gözünden
Kötü anlamda eleştirdiğim bir kitap oldu, kitabın sevenleri görmezden gelsin bence. Sevdiğim kitapların gömülmesinden nefret eden biriyim ve hemen o tarz yorumları geçiyorum siz de öyle yapın canınız sıkılmasın.
Yağmur'un bir an önce yazmaya ara verip karakter derinliği üzerine çalışması gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar yayınlanan tüm
Zweig yine bildiğimiz Zweig...Her yeni kitabını okumaya başladığımda kendi kendime işte bu diyorum.İşte bu! En beğendiğim kitabı bu olsa gerek.Ama istisnasız kitaplarını okurken, okuduğum kitabın en iyisi olduğunu düşünüyorum:)) Seçim yapmak öyle zor ki...
Ben bir Zweig hayranı olarak, bu eserini de çok beğendim. Kitabın içindeki ölçülü betimlemeler beni çok etkiledi.Roman değil de sanki bir film izler gibi, tüm karakterleri ve yerleri gözümde canlandırdım.
Olay kurgusu çok sadeydi fakat bir o kadar da büyüleyici. Nasıl yazdın bu eserleri Zweig diye sorasım geldi:))
1931 yılında Paris'e gezmeye gelen isimsiz kahramanımızın ağzından bire bir anlatıyor yazar olayı.Kahramanımız , ilk kez gittiği şehirde, bir kafede etrafı meraklı gözlerle izlerken, kadrajına değişik kıyafetli bir adam takılıyor. Bu adamın bir yankesici olduğunu uzun gözlemleri sonrasında anlıyor.Adamı takip ediyor.Sonunda da yankesiciyle yolları bir müzayede salonunda kesişiyor.
Konu basit olsa da konunun derinliği insanı kitaba bağlıyor. Kısa bir eser olmasi da tabi okumayı kolaylaştırıyor.
Okumak isteyen herkese şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Yazarımız #emretimur 'un kaleminden #varoluşçu roman serisinin son kitabı #us ile geldim bugün sizlere .Diğerlerinden farkı ;Bir olay örgüsü olmamasına rağmen hayatımızın her alanına el atması.
Felsefe;yavaşlamak ,hatta durmaktır diyor.Ne kadar hızlı yaşıyoruz değil mi? Us'umuzu çalıştırıp her detaya anlam yükleyebilirsek hayatımızın
Sana bir şey diyeceğim,
Ben sende çocukça,
Duygularım kalbimin sokaklarında,
Şımarınca elde durmuyor her şey,
İşte anla beni,
Aşk bu kadar basit değil.
Ne kadar güldük seninle,
İstemsizcesine gülümsüyorum ey storytel neden bu kitabı polisiye kategorisine ekleyip salt polisiye okumak isteyenleri mahvettin
Gelelim bana Kobo Abe okumaları yapmaya devam ederken virane harita ile başladım. Öncelikle Kobo Abe evreni diye tanımlayabileceğim evrenle karşılaşınca artık şaşırmıyorum. Olay aslında basit kayıp bir adam onu arayan karısı, karısının abisi ve dedektifimiz ama işte Kobo Abe o kadar basit bir adam değil!!!! Kitap boyunca hamamböceği yiyen adamlar,yakuzalar,evlenecek olan fahişeler, yalan söyleme hastalığından muzdarip olan nevrozlu adam,tamamen farklı farklı kadın manzaları ve rahatsız eden KAYBOLMA DÜRTÜSÜ...
Kitabı dinlerken /okurken (ben Gürsü Gür sesiyle dinledim) net bu hissi buram buram hissediyorsunuz kaç kez kendinize bu hayattan kaybolsak demedik ki... işte Kobo Abe muhteşem kalemiyle KAYBOLANLARIN ve ONU ARAYANLARIN psikolojisini yani kısaca o hisleri size hissettiriyor kesinlikle tavsiye ederim.
İlkel kabilelerin kadınları aya bakmazlar, ay kendilerini hamile bırakmasın diye gece sırtüstü yatarken de karınlarına tükürük sürerler. Böylece ay tarafından hamile bırakılmaktan korunduklarına inanırlar.
Merhaba Değerli Okurlar,
Bir David Graeber Klasiği bitirmiş olmanın sevinci var içimde. Bu kitap okuduğum birçok kitaptan ayrı bir konumda artık benim için.
Şaşırtıcı tarih bilgilendirmeleriyle kitap adete insanı içine çekiyor ve bu kadar bilgi dolu bir kitabın , insanı zihni olarak yormayan anlatımı ise yazarın ayrı bir yeteneği olarak
Modern Kore edebiyatından Çukur!
Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır.
Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
– Ama senin için geçerli değil bu. Senin korkacak bir şeyin yok. Sen gece vakti bile köşe bucak gözü kapalı gezebilirsin, bu kuyuya asla düşmezsin. Senin yanındayken benim de korkacak bir şeyim yok.
– Gerçekten mi?
– Gerçekten.
– Nasıl bilebilirsin ki bunu?
– Biliyorum işte, o kadar. (Elimi sıkı sıkı tutuyordu. Bir süre öyle, sessizce yürümeyi sürdürdük.) Ben ellerin birbirine temasıyla her şeyi anlarım. Bunun mantıkla filan ilgisi yok, hissederim, hepsi bu. Örneğin, senin yanındayken, şimdi olduğu gibi, hiçbir şeyden korkmam. Başıma kötü ya da can sıkıcı şey gelemez.
– O halde çok basit. Hep böyle kalırız olur biter.
– Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
– Elbette.
Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Yazarı uzun yıllardır okuyamıyordum ve kendisini okumak da pek mümkün değil çünkü baskılarını bulmak da elektronik ortamdan tedarik etmek de mümkün değil. Her geçen gün kalan eserlerini bulmak zorlaşıyor. Bulduklarımızı da değerlendiriyoruz tabi. Yine bu eserinde de büyük bir beklenti içindeydim ki nasıl olmayayım?