' Hayal denizine o kadar garkolmuştu ki, artık bir şehzade olduğunu düşünmeye başlamıştı. Öz babası olan padişahın, entrikalardan korumak için onu saraydan uzaklaştırdığına inanıyor ve günün birinde gelip kendisini bağrına basacağını düşünüyordu. '
Gamze Öztürel✓ Arkadaşım sayesinde okuma teşrifinde bulundum bu kitabı , ilk alıntıyı görünce çok sevmiştim zaten, fakat merak etiğimi hep öne sürmüştüm, Gamze de merakımı gidermekten ziyade, beni bu kitabı alıp okumama teşvik eden biridir, Bana anlattığı tek şey şu "ben sana en güzel alıntıları bırakıcam,Ve sırf sen paylaş diye de onları
Özgürlüğe hasret, hapishanede büyüyen, yaşadıklarını çocuk saflığıyla yansıtan zeki bir küçük adam. O kadar içten anlatıyor ki kendinizi aniden o koğuşta, o avluda buluyorsunuz. Her sorguladığı olaydan çıkarılabilecek oldukça fazla anlam var. Okuyun, okutun…
Kendini çok çaresiz hissetti;
birdenbire öyle korkunç bir şekilde yalnız, onu anlayan ve kendisinin de anladığı her şeyden o kadar uzak hissetti ki şiddetli hıçkırıklar içinde yüzünü yastıklara gömdü..
Herkese merhaba bugün öyle bir kitapla geldim ki ağlamaktan içim çıktı diyebilirim. hiç okumadığım bir yazarın kitabı
Ayfer Savaş Aydın tarafından yazılmış bir kitap Rıza
Yazar ımız kanser illeti ile tanıştığı zamanlarda bir Kitap yazmaya karar veriyor ve aklına kendisi 8 yaşındayken ölen dayısı Rıza geliyor. Çünkü o da aynı hastalıktan hayatını kaybetmiş ve böylece geçmişle şu an paralel olarak kitabımıza başlıyoruz.. Sık sık mektuplarla karşılaşıyoruz ,Rıza'nın sevgilisine ,ailesine ,arkadaşlarına yazdığı mektuplar ;onların Rıza'ya yazdığı mektuplar var..
Rıza doğduğunda belli aslında ne kadar önemli bir insan olacağı ,herkes tarafından çok sevilen ,çok akıllı ,nazik bir insan . Annesi doğduğunda bir rüya görüyor .O belki bir şeylerin işareti .Ama tabii ki hiçbir anne gibi konduramıyor bunu oğluna ..
Rıza'nın çocukluk hayatını okuyoruz, gençliğine geliyoruz ,Fatoş'a aşık oluyor.. Fatoş'la aşklarını okuyoruz daha fazla anlatmak istemiyorum okuyacak olanlara saygısızlık olur bu ..
Ben de babamı kanserden kaybettim, bilmiyorum bu yüzden mi çok dokundu ama gerçekten ağlaya ağlaya okudum kitabı.. Gerçek bir yaşam öyküsü olması zaten insanın içine işliyor ..
"Yaşadığımız, kokladığımız, gördüğümüz, dokunduğumuz her anın bir daha gelmeyeceğini hissettiğimiz anlar o kadar az ki. Yaşamı böylesine özel, böylesine benzersiz kılan şey, her şeyin yalnızca bir kez olması."
Annenin kızına empatisi öyle boyutlara varabilir ki, kızının âşık olduğu adama anne de âşık olur ve bu duygusal durumun ruhunda şiddetli bir tepkiye yol açması, uç durumlarda ağır bir nevrotik hastalığa sebep olur. Her halükarda, kayınvalidenin damadına gönül verme eğilimi çok sık rastlanan bir durumdur ve bu eğilimi ya da bunu şiddetle reddetmesi, ruhunda tezat güçlerin çatıştığı bir fırtınaya yol açar. Kayınvalidenin toplumda ayıplanan aşk duygularını iyice baskılamak için bunun tam zıddı duyguları öne çıkararak damada bir o kadar acımasız ve sadistçe davranması da sık rastlanan bir tutumdur.
Pythagore'un öğrencileri, üstatlarının mezhebine zımni bir imanla bağlıydı. "O böyle söyledi" formülü, onlar için bütün sorunların çözümüydü. İnsanlar çoğu kez bu kadar az akıl ve muhakemeyle hareket ederler. Din konusunda, bir imam, bir rahip, bilgisiz bir papaz, düşüncelerin hakimi olur. İnceleme ve düşünme gibi, kendisi için genellikle zahmetli bir çalışma olan insan anlayışının güçsüzlüğünü, kutsal inanç hafifletir. Bizzat incelemekten, başkasının sözüne inanmak daha kolaydır. İnceleme ve araştırma, yavaş ilerlediğinden ve zor olduğundan, gerek ahmak cahillerin, gerek fazla ateşli ruhların aynı ölçüde hoşlarına gitmez. Hiç kuşku yok ki, imanın yeryüzünde bu kadar taraftar bulmasının nedeni budur.
İnsanlar ne kadar ışıksız, kültürsüz ve akılsız olurlarsa, dinlerine o oranda bağlılık gösterirler.