Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Sebastian son bir kez daha şiddetle sarsıldı, sonra hazzın sükûnetinden büyülenmiş bir halde Kaderin'in üzerine yığıldı. Onun için çok yeni olan solukları, kendisini hayrette bırakacak kadar düzensizdi. Ancak ona ne yaptığını fark edince yüzü kızardı, utandı ve gözlerini kaçırarak Kaderin'in üzerinden kalktı. Gelini ya da değil, o kendisi için bir yabancıydı ama onun kar­ şısında sanki toy bir delikanlıymış gibi kendini utandırmıştı. Daha da kötüsü, onu altında tutmak için tüm gücünü kullanmıştı. Onu nasıl incitemeyecekti ki? Mükemmel tenini nasıl berelemeyecekti? Gözleriyle karşılaşmaktan ödü kopuyordu. O ihanete uğramış bakışları görmekten... Fakat Kaderin onu kendine çekti ve başını hafifçe ona çevirip burnunu adamın boynuna sürttü. Kedi gibi, yanağını yanağına sürtüyordu. İlginç bir yöntem seçmiş olmasına rağmen, Sebastian onun şefkat gösterdiğini biliyordu. Şefkat. Bu, Sebastian için başka bir coşku sebebiydi. Çok uzun süredir ona dokunan olmamıştı. Kaderin dirseğinin üzerinde doğrulurken gümüşle koyu kestane rengi arasında titreşen yumuşak bakışlarla onu süzdü, tatmin olmuş bir ifadesi vardı. Kadının başını, titreyen ellerinin arasına aldı, göz kapaklarını ve burnunu öptü. Hayal edebileceği en güzel ve en tutkulu yaratıktı ve kendisine aitti. Konuştuğunda sesi boğuk çıkıyordu. "Sana adımı söylemedim. Ben Sebastian Wroth." Kaderin hâlâ transtaymışçasına, “Bastian," diye mırıldanınca Sebastian onu kucaklamak istedi. Gülümsedi. "Eskiden sadece ailem bana böyle hitap ederdi. Senin de öyle seslenmen beni memnun eder."
Sayfa 38
Reklam
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
AHMAKTAN KAÇIYORUM
Hazret-i Îsâ, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kaçmaktadır. Adamın biri, bu hâle hayret ederek ardından koşar ve seslenir: “–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok ki!” der. Îsâ -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşmaktadır ki, acelesinden adamın suâline cevap
Kendini değersiz hissetmek
Son zamanlarda bu hissi o kadar çok yaşıyorum ki. Çünkü çevremde sayısız insan var ama derdimi anlatsam ya anlamıyorlar ya da yokmuş gibi geçiştiriyorlar. Oysa ben içimdekileri birilerine anlatıp konuyu kapatmak istiyorum. Ama sanki kimse beni dinlemiyor gibi. Kimse benim yerimde olmak istemiyor gibi... Boşluktayım, yapayalnızım, bir girdabın
Reklam
"Murdoch!" Danii bir anda boşalmaya başladı, başını bir sağa bir sola atıyordu. Murdoch onu hiç bırakmadan, sırtını geriye atışını ve sert göğüs uçlarının tavana doğru kalkışını seyretti. Danii'den zevkin her zerresini sağıyordu ve hâlâ bu ödülden vazgeçmeye niyeti yoktu. İnlemelerini bastırarak, Danii yüzünü kavrayıp onu itince
Sayfa 314
“Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.”
Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.”
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Duygular insanın içinde kendiliğinden varolmaz. Onları Yaratıcı yaratır.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim." "Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..." "Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu. "Hadi şimdi bunu da käğıda
Sayfa 298Kitabı okudu
Reklam
İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben İşte şu begonya, işte yalnızlık İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda İşte yok oluşumdan doğan kent Hiçbir yere taşınıyorum, kendime sızıyorum yalnız Ben dediğim koskocaman bir oyuk Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki Yetişip
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.