Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Çocukken bir arkadaşım vardı, sadece ön dişlerini fırçalardı. Arka taraftaki dişler nasılsa fazla gözükmüyor diye. O zamanlar garip geliyordu bu davranışı ama neden öyle yaptığını şimdi anlıyorum. Çürümeyi kimsenin taktığı yok aslında, çürümekten zevk alıyoruz. Yeter ki o çürükler görünür bir yerde olmasın. Bize bir şey öğretebilecek tek hoca var, utanç. Yirmi küsur yıl okuduk, yüzlerce hoca gördük, hangileri aklımızda kaldı? Bizi en çok utandıranlar! Bütün sınıfın önünde yüzün kızardığında aldığın dersi en süper okullarda bile alamazsın "
İletişim Yayıncılık
Ne kadar da günümüzü andırıyor...
“Ey Mü’minlerin Emiri! Biz, bize indirilen kitabı okuduk, anladık, ayetlerin neden indirildiklerine vakıf olduk ve bunlarla amel ettik. Ama daha sonra gelecek olanlar, Kur’ân’ı okuyacaklar, ama anlamayacaklar; bu sefer her biri bana göre deyip kendilerine göre görüşler oluşturacaklar. Böyle olunca da ihtilafa düşüp, birbirlerine girecekler.” Bu sözler Hz. Ömer’i daha da dehşete düşürecekti. [İbn Esîr, Usdü’l-Ğâbe, III, 293]”
Reklam
Çocukken bir arkadaşım vardı sadece ön dişlerini fırçalardı. Arka taraftaki dişler nasılsa fazla gözükmüyor diye. O zamanlar garip geliyordu bu davranışı ama neden öyle yaptığını şimdi anlıyorum. Çürümeyi kimsenin taktığı yok aslında, çürümekten zevk alıyoruz. Yeter ki o çürükler görünür bir yerde olmasın. Bize bir şey öğretebilecek tek hoca var,
Sayfa 59 - İletişim yayınları
Haydar Ergülen'den Kitaplarla Yolculuk yazısı...
Henüz değil ama, kitap da yakında kadimlerden, kutsallardan biri olarak hatırlanacak, "Bir zamanlar ağaçlardan kağıt, kağıtlardan kitap yaparlardı!" diyeceğiz. Biz onların asıl tutkuyla, sayfalarını ardımızdan atlı kovalıyormuşcasına hızla, cümleleri yutar gibi oburca okuduğumuzu da iştahla anlatacağız elbette. Kitaplar bize bu iştahı, anlatma doymazlığını vermediyse, niye okuduk değil mi?
Sayfa 14 - Şubat, 13. Sayı, 2018, Masa Sanat
"Aptal mıdır nedir ? Boyuna kitap okuyup düşünür .Biz de çok okuduk ,ama faydası olmadı .
Sayfa 25 - Yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
Bugun bu masalı okuduk yavrularımla :) onlar da birer küçük kara balık:)
"Ben bu amaçsız gezip dolaşmalardan bıktım artık," dedi. "Bu küçücük yerde dolaşmaktan çok sıkıldım. Her gün aynı şeyi yapıyoruz. Yaşam; doymak, uyumak mi yalnızca? Hayatta başka şeyler de olmalı. Ama bizim başka hiçbir şey yaptığımız yok. Bu küçücük yerde dolanıp duruyoruz.
Sayfa 9
Reklam
Erdal Öz (26 Mart 1935 ¤ 6 Mayıs 2006)
“Ulan biz de okuduk,” dedi yüksek sesle. “Biz de yüksek okul bitirdik, ne yani!” Kızgındı. Vurmasını bekliyordun. “Bize de sizlere okutulan kitapları okuttular. Bir sürü kitap okuduk. Biz de biliriz kitabın değerini.” Bunları derken, ortadaki kitap yığınına yaklaşmıştı. Ter kokusu, ahır kokusu uzaklaşıyor diye sevinmiştin, ama... “Sizin kafanızı bozmuşlar, kafanızı!” diye bağırdı ve, birden, yığının ucunda, tam önünde duran kırmızı ciltli kalınca bir tarih kitabına olanca gücüyle bir tekme yapış­tırdı. Kitap, yeri sıyırarak kaydı, kapının yanında, duvarda patladı. “Ya bu kafayı değiştirirsiniz ya da kafanızı koparırız, anladın mı?” Köşede, duvarın dibinde kırmızı cilt kapağından kopup ayrılan, iki yana açılıp kalan sayfalar, birbirinin üstünden fısıltıyla kayıp kapandılar. O anda dünyanın bir köşesinde, akşamın o ayrılık saatinde bir çiçek sessizce taç yapraklarını kapatıp sonsuz uykulara daldı; bir günlüğüne doğmuş, bir günlük doyumsuz yaşamını tamamlamış küçücük bir çiçek boynunu büküp öldü. Sonra o ayrılık saati gelmiş olmalı ki, her şeyin altüst edildiği odalardan çuvallara tıkabasa doldurulan kitaplarla birlikte seni de alıp götürdüler.
Sayfa 18 - Can Yayınları - 1975 Orhan Kemal Roman ArmağanıKitabı okuyacak
“Bir ara,” dedi Pete, “bizi ziyarete gelmelisin. Hâlâ,” dedi, “çok genç görünüyorsun, yaşadığın bir sürü kötü tecrübeye rağmen. Evet evet evet, hepsini okuduk. Ama hâlâ çok gençsin tabii.”
''Beceremedik... Batırdık... O'nu çocuklarımıza anlatırken, asıl biz ezbere eğitim vererek öğrettik O'nun hayatını... Öğretmenimizi anlayamadık. Öğretmen gözüyle, bir eğitimci gözüyle bakamadık. O'na olan sevgimiz gözümüzü kör etti. Ezberledik O'nu sadece... Bir ezber, başka bir ezberin oluşmasına yol açtı. Bizim için bunca yaptıklarından sonra, işte O'na teşekkürümüz! Bize emanet etti ama sahip çıkamadık... İçi boş bir sevgiydi sadece yaşadığımız. Bir kitap gibiydi oysa O'nu sevmek. Biz sadece kapağının ışıltısında kaldık. İçinde yazanları ne okuduk ne anladık... Biz de çarpım tablosu ezberlemiş çocuk gibiyiz... Birbirimizden farkımız yok... Yaşadığımız ne varsa, yaşamaktan korktuğumuz ne varsa, beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz ne varsa; hepsi sizin eseriniz. En çok O'nu sevenlerin eseri... O'nu anlamayanların, O'nu ezberleyenlerin eseri... Bizim eserimiz...''
Sayfa 232Kitabı okudu
Evet geri kalmıştık ama geri kalmamıza din sebep olmadı. Geri kalmamıza dini anlamayan Müslümanlar sebep oldu. İslamiyet sırf namaz ve oruç zannedilmiş. Kur'an'ın ilim öğrenin diyen ayetlerini dinlerken ağlamış, sonra da yan gelip yatmışız. İlim ve ticaretin sadece ayetlerini okuduk, tatbikatını başkalarına bıraktık. Halbuki İslamiyet bunları yaşamak, yaşatmak dinidir.
Sayfa 15 - Timaş
Reklam
Çocukken bir arkadaşım vardı sadece ön dişlerini fırçalardı. Arka taraftaki dişler nasılsa fazla gözükmüyor diye. O zamanlar garip geliyordu bu davranışı ama neden öyle yaptığını şimdi anlıyorum. Çürümeyi kimsenin taktığı yok aslında, çürümekten zevk alıyoruz. Yeter ki o çürükler görünür bir yerde olmasın. Bize bir şey öğretebilecek tek hoca var,
Ihlara vadisinin kenarında, başı dumanlı Hasan dağının kıyısında, Aksaray’da dünyaya geldi, 1988 yılında, Güzelyurt kasabasında. * 1924’teki mübadele sırasında bugünkü Makedonya topraklarından göçen Türkler yerleştirilmişti oralara… O nedenle sarışındır hep Güzelyurt’un insanı, tıpkı Mustafa Kemal gibi… Enes de öyleydi. * Kendini bildi
1 Mart 2016 Sözcü - Bordo
Geri152
794 öğeden 781 ile 794 arasındakiler gösteriliyor.