Merhabalar bugün herkesin ayılıp bayıldığı ama benim sevmediğim bir kitapla geldim.
Tam olarak sevmedim diyemesem de herkes kadar sevemedim demek çok doğru olacak. Kitapta her şey aşırı yavaştı. Karakterler aşırı geç konuştu. Jason çok tatlıydı kesinlikle Olive ise iyi bir karakterdi ama fazla aşıktı.
Tabir uygunsa aptal aşık demek çok doğru olurdu. Bu çift iki yüz elli sayfayı çok boşa geçirdi. Olive her elli sayfada bir sarhoş oldu saçmaladı, Jason ise pantolonunu kapalı tutmasını herkes hakkında uyarısını aldı.
Konu güzeldi hatta ben ilk başta bilenlerin çok iyi bileceği meşhur Disney Filmi "Starstruck" gibi bir şey okuyacağımızı sanmıştım ama olmadı. O yüzden üzgünüm ben sevemedim.
Ama seven herkese saygım sonsuz. Okumayı düşünenlerde beklentilerini düşük tutarak başlasınlar bende.
Kitapta smut sahneler var ama rahatsız olmayan on altı yaşından büyük herkes okuyabilir bence.
Keyifli okumalar dilerim.
Kitabın ders çalışırken bir alıntısına denk geldim o anki ruh halimle uyumlu olduğu için mi yoksa kitabın gerçekten etkileyici olduğundan dolayı mı bilemedim bu kitabı kesinlikle okumalıyım dedim. Zor zahmetle ulaştığım kitaba başladım. Halide Edip Adıvar’ın aşk konusu ile yazdığı ilk kitaplarından daha sonra milliyetçilik fikrine yöneliyor zaten
Kitabı sevmek zorunda değilsin, biliyorsun. Ama okumayı sevmemek diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Bence asıl mesele okumaktan hoşlandığın şeyi bulmakta.
“Hayatı yaşamıyorsan başkasını değil, kendini kaybettiğin için aslında.”
Bu kitap uzun zamandır aklımda olan, okumayı beklettiğim bir aforizmaydı. Daha fazla bekletmeyip okuduğum için mutluyum çünkü insanı boğan düşüncelerine teselli olacak bir sürü gerçekle yüzleştiriyor. Aslında duymayı beklediğimiz çok basit cümleler var ve bu kitapta tam da o cümlelerin yardımıyla buruk tarafımızı biraz da olsun sarabiliyoruz.
“Başkasının seni sevdiğini ne kadar hissettiğini bir kenara bırak, sen kendine sevildiğini en son ne zaman hissettirdin?”
Kitabın başlarında diyordu ki hayatımıza aldığımız herkeste kendimizden bir yansıma buluruz. Fark ettim ki kendimize vermek istediğimizi sevgiyi -sanki hakkımız değilmiş gibi- parça parça çevremizdeki insanların özelliklerini severek yapıyoruz. Günün sonunda kendimizi sevmek için bilerek ya da bilmeyerek çabalıyoruz. Belki de başarısız oluyoruz.
Bu nedenle kendimize olan sevginin önemini birçok kez vurgulaması çok güzeldi. Her şeye rağmen umut aşılayan, sıcak, buruk, hayattan bir kitaptı.
“Tek gerçek var, o da zamanın dolduğunda dünyada olmayacağın… Böyle bir gerçek varken hiçbir şey sandığın kadar gerçek değil aslında.”
Yaşamak, istediğimiz şekilde özgürce yaşamak… Her kelimesinde ince bir ruh saklıydı. Uzun lafın kısası çok sevdiğim bir kitap oldu. Herkesin okuması gerekiyor. Sadece güzel olduğu için insana farkındalıklar kazandırdığı için de.
uzun bir süredir listemde olan fakat unuttuğum bir kitaptı. yazarın diğer kitabı
Her Bir Sır'ı okuyup sevmişken bunu da okuyayım istedim ve iyi ki de okumuşum. açık konuşmam gerekirse bu tarz kapaklar hoşuma gitmediğinden bir önyargım vardı kitaba karşı ama o kadar iyiydi ki bu denli sevmek bana da sürpriz oldu. bana her duyguyu yaşattı, okurken kafayı yedim kadın karaktere de bolca sövdüm... ters köşe o kadar iyi düşünülmüş ki kitabın son yüz sayfası falan bana ayrı bir keyif verdi. ortaokul/lise dönemimde psikoloji okumayı çok istiyordum ve sürekli araştırmalar da yapardım bu yüzden bu tarz konulara ilgim var kitaba bu puanı vermemin en büyük sebebi de bu. kendimi o zamanlara dönmüş gibi hissettim içimi bir sıcaklık, heyecan kapladı. daha en başından bir psikolojik rahatsızlığı olduğunu anlamıştım ama bunu tahmin ettiğimi söyleyemem. yazar öyle ele almış ki bunu böyle bir şeye pek de ihtimal vermemiştim. durumlar oldukça can yakıcı Layana, Brant, Lee hepsi için ayrı ayrı üzüldüm... biraz daha konuşursam spoiler veririm diye korkuyorum bu türde okumayı seviyorsanız gözünüz kapalı okuyun bence bir şansı mutlaka hak ediyor. kapaktan da anlaşılacağı üzere çok fazla smut sahne var artık can sıkıcı olmaya da başlıyor bunu bilerek okuyun derim.
Karanlık YalanlarAlessandra Torre · Yabancı Yayınevi · 2015515 okunma
Bir hedef bulacaksınız, o uğurda çalışacaksınız, hedefinizi gerçekleştirmek için bir yol arayacaksınız, yol yoksa da o yolu yapacaksınız. Hedef bulmak, yol açmak ve aynı yoldan geri dönmemek.. Hayattaki gayemiz budur!
İlber Ortaylı 'nın en beğendiğim eserlerinden biri oldu kuşkusuz. İnsanın yaşamına anlam katma çabalarında atılması geren adımları
Odaklanma sorunumun zirve yaptığı şu dönemde bitirebildiğim ilk kitap oldu. Kitabın son derece ilgi çekici bir konusu var. Anlatım tarzıyla sizi sıkmıyor, ağır bir dili yok ve betimlemelerle sizi boğmuyor yazar.
Özeti ayrıntılı anlatacağım. O nedenle spoiler içerecek yazım.
Ana karakterimiz Charlie Gordon 32-33 yaşlarında zeka geriliği olan
2024 Ramazan ayında bir grup arkadaşla okumaya başladık. Günde 3 esma okuyarak tamamladık. Haftada bir de çevrimiçi buluşup seçilen birkaç esma üzerine sohbet ettik. Nasıl iyi geldi anlatamam.
Eserin dilinden bahsetmek istiyorum öncelikle. Biraz arapça çekimlerine vakıf olan birisi yazarın kullandığı kalıpları anlayacak ve kelime köklerini
Kitabı sevmek zorunda değilsin, biliyorsun. Ama okumayı sevmemek diye bir şey olduğuna inanıyorum. Bence asıl mesele okumaktan hoşlandığın şeyi bulmakta.
"Böyle Bir Sevmek" Attila İlhan'ın ilk defa 1979'da yayımlanan sekizinci şiir kitabıdır. Kitabın şiir kısmı beş bölümden oluşuyor. Daha sonrasında şairimizin "meraklısı için notlar" ve "meraklısı için ekler" adını verdiği iki ayrı bölüm de mevcut kitapta. İlk sayfayı açıyorsunuz ve karşınıza Fuzuli'nin şu anlama gelen sözleri çıkıyor: "Bana hakir gözle bakma, kimseye minnetim yoktur. Fakirim ama padişah gibiyim/ dilenciyim ama muhteşem bir dilenciyim."
Kitabı okumaya başlar başlamaz beni etkisi altına aldı. Şiirlerin geneli hem içerik, hem de söyleniş yönünden çok farklı. Ben çok etkilendim bütün şiirleri okurken. Eğer siz de şiir okumayı ve Attilâ İlhan'ın kalemini seviyorsanız, bu kitabı öneririm.
Böyle Bir SevmekAttila İlhan · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20222,885 okunma
Muhsin Yazıcıoğlu Mekanı cennet olsun.
Bu kitabı Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatının yıl dönümünde okuruz diye almıştık
sule ERDEM ile . Sayende okuduk çünkü sen aylar önce aldığımız kitabı günü geldiğinde yanında getirmeseydin bu okumayı en azından şimdilik gerçekleştiremezdim. Yad etmiş olduk. Güzel oldu.
Mekanı cennet olsun inşallah.
Hiç kimsenin o
Kibele Edebiyat Antolojisi-2
Sözcüklerin Dansı
"Yol seni ulaştıracak sana. Her yol bir sonraki adımımızın başlangıcıdır, bizler adımlarımızın toplamıyız, nihayetinde kendimize ulaştıktan sonra tamamlamış olacağız yolu."
46 yazar 46 farklı öykü. Serinin ikinci kitabında bu 46 yazar gerçekten de sözcükleri dans ettirmişler. Her bir öyküde yaşanmışlıklar, yaşanamamışlar, acı, isyan, öfke, engellenmişlik var. Kimi zaman sorgulayacak, kimi zaman sinirlenecek kimi zaman hayal kırıklığına uğrayacak kimi zaman da duygulanacaksınız.
Öykü okumayı seven biri olarak ben bayıldım. Eğer öykü okumayı seviyorsanız mutlaka okuyun derim. Bu projenin devamının gelmesini de sabırsızlıkla beklediğimi belirtmek istiyor ve size biraz da #alıntı bırakıyorum.
️Hayat, karmaşık olduğu için mi bu kadar güzel ve bir bu kadar da çekiciydi? Belki de karmaşık olmayan ve kolayca çözülen bir hayat, insanların gözünde değerini kaybedebilirdi.
️Hep böyle yaptık, hep kaçtık. Musluklarımız açık, ama sularımız hep kesik. Zamanla konuşmayı da unuttuk zaten. Dinlemeyi, anlamayı. Kesik sularımız gelince musluklarımız korkutucu seslerle püskürdü sonra, ortalığı çamura bulayarak.
️Sevmek vicdani bir zorunluluk değil ki sayın efendim, sevmek insani bir başkaldırı...
️Analı babalı olup hem öksüz hem yetim olmak daha da beter.