Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"kafka’nın değişim eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek için çabalarını kaçımız düşündü ki, yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz? kaç kişi sanat adı altında mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? kız çığlıklar içinde kaçarken mozart onun peşinde koşuyordu. üstü
150 syf.
·
Puan vermedi
İlginç sorularla karşımıza çıkıyor yine Milan Kundera. Teknoloji ile değişen algımızdan söz ediyor. Günümüz politikacılarını, bilim insanlarını, "dansçıları". başkalarınca görülmeden varolamayan insanları anlatıyor. Romanın sonunda farklı yüzyıllarda yaşayan roman kişilerini karşılaştırması ve hatta anlatıcıyla eşinin de onları görmesiyle bir kurgu evreninde olduğumuz hatırlatır yazar. Ya da romanın bir bölümde dediği gibi: " Her şey düzenlenmiş, ayarlanmış, yapay, her şey bir oyun, hiçbir şey içten değil ya da başka bir değişle her şey sanat. Öyleyse: geciktirme, kesintiizliği uzatma sanatı, daha iyisi esrime, coşku durumunda olabildiğince uzun kalma sanatı."
Yavaşlık
YavaşlıkMilan Kundera · Can Yayınları · 20181,263 okunma
Reklam
Adına yaşam kavgası denen kavgayı karnımızı doyurmak ve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyi öldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle, bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararına aykırı davranışlara dek götürebilir. "İnsanlık", bir kavram olarak bulunmadan ve sulandırılmadan çok önce, kitle olarak vardı. Bu kitle vahşi, coşkun, kocaman ve sımsıcak bir hayvan gibi hepimizin içinde derinlerde bir anafor gibi kaynar. Kitle, yaşına karşın, dünyanın en genç hayvanı, en öz yaratığı, ereği ve geleceğidir. Onun üzerine hiçbir bilgimiz yok; hala bir birey olduğumuz varsayımıyla yaşamaktayız. Kimi zaman kitle, gök gürültüsünden örülü bir fırtına içinde her damlanın yaşadığı ve aynı şeyi istediği coşkun bir okyanus gibi saldırı üzerimize. Bu saldırının hemen ardından parçalanıp gitme alışkanlığını henüz koruduğu için, fırtına geçince yine biz olarak, zavallı ve bırakılmış şeytancıklar olarak kalırız. Bir zamanlar bu denli çok, bu denli büyük, bu denli bütün olduğumuzu anılarımıza sığdıramayız bir türlü. ... Bir gün gelecek, kitle artık parçalanamaz olacak; belki de önce bir ülkede başlayacak, sonra orayı çıkış noktası yapıp çevresinde ne varsa yutarak ilerleyecek; ta ki artık Ben, Sen, O kavramı değil, ama yalnızca kitle var olacağından, kitlenin varlığına ilişkin tüm kuşkular ortadan kalkana dek.
Sayfa 460Kitabı okudu
246 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Asimov polisiye kitap yazabilir mi? Evet yazabilir. Eğer yazarsa kült polisiye yazarlarına taş çıkaracak nitelikte kaliteli yazar üstelik. Bu kitap bu türün zekice kurgulanmış örneklerinden biri. Güneşin Tanrıları, Ölü Gezegen kitabının ardından gelen ikinci Robot Serisi kitabı. İlk kitaptan aşina olduğumuz Elijah Baley ve Daneel Olivaw yine bir
Güneşin Tanrıları
Güneşin TanrılarıIsaac Asimov · Altın Kitaplar · 1984715 okunma
“...Olduğumuz gibi görünüp Göründüğümüz gibi sarhoş olacağız; Uzaklaştıkça yollar, biz yaklaşacağız. Denize baktığımızda masmavi Yaşadıklarımızda boğulacağız. Ya da ne bileyim işte; Sıradanlığına bırakıp her şeyi 'Yarısına gelmeden döneceğiz yolumuzdan Ama hiç eksik olmayacak bir özlem solumuzdan...' ”
Sayfa 66 - Sözüm O'na
Reklam
Düşünüyorum da, Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek. Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, Naif yönlerimizin keşfedilmesi, Cesaretsizliğimizin anlaşılması, Korkularımızın paylaşılması Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız Ve ne kadar güçlü korunuyoruz,
E-Kitap - Elektronik teknoloji, televizyonlarla, telefonlarla günlük hayatımıza çok fazla girmiş durumda. Bunlar yetmezmiş gibi bir de e-kitap teknolojisi ile elimizdeki kitap okuma zevkine müdahale ediyorlar. Kitabın kokusuyla, dokunuşuyla bir bütün olarak alışkın olduğumuz varlığını; ışık, radyasyon, elektrik, manyetik alanla bütün olmuş cihazlarla değiştirmek istiyorlar. Kapitalist para kazanma hırsıyla uyuşan bir durum. Bu cihazlarla kitap okumak bazılarımıza cazip gelse bile sağlık açısından uzak durmak en iyisi. Tabi sadece kitap okumak olarak değil, bu tip elektronik cihazlarla haşır neşir olmak sağlık açısından her zaman sorun yaratma riski taşıyor...yazarvar.blogspot.com.tr/2014/12/e-kitap...
"Her şeyi olduğu gibi görmeyiz, olduğumuz gibi görürüz." Anais Nin
"Her birimiz, kendi hayatlarımızdaki saldırganlık, milliyetçiliğimiz, bencilliğimiz, Tanrılarımız, önyargılarımız ve ideallerimiz -ki hepsi de bizi ayıran faktörlerdir- yüzünden bütün savaşlardan sorumluyuz. Ve ancak zihnimizde değil sahiden, aç ya da acı çekmekte olduğumuzun farkına varır gibi sahiden, sizin ve benim, bütün bu süregelen kaostan, dünyadaki sefaletten, günlük hayatımızda ona katkıda bulunduğumuz, savaşları, ayrımları, çirkinliği, vahşeti ve açgözlülüğüyle bu korkunç toplumun bir parçası olduğumuz için sorumlu olduğumuzu idrak ettiğimizde - ancak o zaman harekete geçeceğiz."
Reklam
"Ama bir insanı vurmak, koca adamlar olduğumuz halde kardeşine el kaldırmak gibi bir duygu veriyor."
Sayfa 466Kitabı okudu
1941 Mart'ının bir akşamında, yazar Virginia Woolf eve sırılsıklam gelir ve intihara teşebbüs eder, fakat başarısız olur. Maalesef, yaşamın yüküne dayanamayan Woolf, birkaç gün sonra, 28 Mart 1941'de intiharı yeniden dener ve bu defa başarılı olur. Ruh sağlığıyla ilgili problemlerinden kaçmak için ölümü seçen Woolf'un cesedi Ouse Nehri'nde bulunur. Yazarın ceketinin cepleri ağır taşlarla doludur... Yazarın bu yürek parçalayan son mektubunu, öldüğü gün eşi Leonard bulur. İşte o mektup: "En sevdiğim, Yine delirecekmişim gibi hissediyorum. Bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum. Bana verebileceğin en büyük mutluluğu verdin. Kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptın. Bu kadar şeyden sonra iki insanın birlikte daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Ben artık savaşamayacağım. Biliyorum, senin hayatını mahvediyorum, bensiz daha mutlu olacaksın. Görüyorsun bu mektubu bile doğru düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçlu olduğumu söylemek isterim. Bana karşı inanılmaz sabırlısın ve iyisin. Şunu söylemek istiyorum -aslında bunu herkes biliyor- eğer biri beni bu durumdan kurtarabilecek olsa bu sen olurdun. Her şey beni terkedip gitti ama senin iyiliğin hep benimle kaldı. Artık senin hayatını mahvetmeyeceğim. Kimse bizim seninle mutlu olduğumuz kadar mutlu olamazdı."
Sözcüklerle dolu bir okyanusta yaşıyor olmamıza rağmen, onların insanları yüceltme ya da alçaltma, teşvik etme veya cesaretini kırma, yardım etme ya da incitme gibi konularda sahip olduğu gücün pek farkında olduğumuz söylenemez. Ancak mücevher değerindeki bu kitapta, bir baba, ödül almış bir öğretmen ve Yaşama Dair En Büyük Dersler adlı klasik eserin yazarı olan Hal Urban, dili bizim ve çevremizdeki insanların yaşamlarında değişim yaratacak şekilde kullanmanın basit ve pratik yollarını gösteriyor.
416 syf.
5/10 puan verdi
Kitap her şeyden önce, bir Marsta hayatta kalma rehberi. Elim bir kaza sonucu Marsta öldü diye bırakılan astronot Mark Watney, Uzay Yolu'ndan aşina olduğumuz kaptanın seyir defteri gibi her sol yaptıklarını (1 Sol=24 saat 39 Dakika) kayıt altına alıyor. Mars'ta geçen bölümlerde atmosfer arıtıcının temel çalışma sistemlerinden, yüzey araçlarının hangi yağı kullandığına kadar her türlü detay var. Hatta o kadar ki yeterli ekipmanla evde kendi imkanlarımla su yapabilecek teknik bilgiye sahibim. (Şaka diyorum, bunun için Mars atmosferi lazım. Atmosfer varsa gerisi kolay) Doğal olarak karakterin sinirleri bozuk. Gerginliğinden ileri gelen esprili bir bakış açısı var. Bulunduğu ortamla sürekli tşk (aklınıza kötü bir şey gelmesin Mars'ta kullanılan bir deyim bu) geçiyor. Yer yer Marslı Crusoe, yer yer Marslı bedevi konumunda. İyi haber, marsta yaşayan tek canlı Mark, ayı yok. Detaylı yorumum için: ucalisan.blogspot.com.tr/2015/01/marsl.html
Marslı
MarslıAndy Weir · İthaki Yayınları · 20228,6bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.