Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
"Çember, çemberi çizen için komedi, içindeki içinse dramdır ama eğer biri kendini çember içine almışsa bu trajedidir."
Benim penceremden ise;👇
Iki sekilde Çemberdesindir. Içine alınmışsan cinayettir, ölüme terktir, zulümdür, ölümü seyreden düşman icin eğlence unsuru olabilir. Ama kendini çembere almışsan bu da iki şekildedir. Ya her şeyden tehlikeden kaçıştır ya da dış dünyadan izole seklidir...bir güvendir, korkudur, umuttur çokça da intihardır, ölüm girdabıdır. Bu çember metaforundaki en çarpıcı şey ise saygıdır.nereye gidilirse gidilsin içerisinde olmaktan öteye gidilmeyen kavşaksız bir yer. Diak
Nermin Yıldırım 2019’un mart ayında Camino de Santiago’nun Portekiz ayağının kıyı rotasını bir arkadaşı (romanda da aynı ismi taşıyan Ogo karakteri) ile beraber yürümeye başlar.
i.hizliresim.com/lnzjz0h.jpg
Sırtında
Yazacaklarım karnı tok bir insanın yazdıklarıdır. Bunları okuyacak olanlar da toktur. Kitabın verdiği gerçek açlık duygusunu hiçbirimizin gerçekten anlamasına imkân yok. Bu yüzden açlık hakkında beylik laflar etmeyeceğim. Ama birazcık empati bizi kurtarır.
Kitabın konusu kısaca şu şekildedir: “Açlık romanı, yazar olmak amacıyla Kristina’ya
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş,
“Biz iki insanız, iki minik hayat kıvılcımı; dışardaysa gece var ve ölüm çemberi. Biz onun kıyıcığına oturmuşuz, tehlikeler ortasında korunmuş…kalplerimiz birbirine yakın olmuş…”
Turgut Özben evli ve iki kız çocuğu babası, mali durumu iyi düzeyde olan bir yüksek mühendistir. Bir kişiyi tanıtırken mesleğini cümlenin sonunda belirtmemiz elzemdir. Çünkü cümlede vurgu yüklemden önce veya yüklemdedir; yani sondadır.
Turgut bir gün üniversiteden arkadaşı Selim Işık'ın kendi isteğiyle hayatına son vermesini haber alır. İntihar,
Cengiz Aytmatov'un okuduğum ilk kitabı, Gün Olur Asra Bedel. Dünyaca ünlü Kırgız yazar, Cengiz Aytmatov'un atasözleri, masalları, efsanaleri, türküleri ile Sarı-Özek bozkırında uzuuun bir yolculuğa çıkmamı sağlayan
Sıfır Virgül Beş 'e çok teşekkür ederim. :)
• Yazarın 1980 yılında kaleme aldığı eser; sıcağı bunaltan, soğuğu okuyucusunun da içine
"ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
İki insanız... Küçücük iki hayat kıvılcımı... Dışarda ise gece ve ölüm çemberi. Bu çemberin hazır bekleyen tehlikesinin tam kenarına geçip oturmuşuz...
İnsanlar görüyorum., yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu., bir uçurum ki uçsuz bucaksız.. Uçurum değil, bir ejderin ağzı.
Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat kat.. Yüz yıllardan beri kâbusa,
Pek konuşmuyoruz; ama birbirimize karşı öylesine muhabbetle doluyuz..Biz iki insanız, iki minik hayat
kıvılcımı; dışardaysa gece var, ve ölüm çemberi. ..
____