Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Susmanın ve izlemenin erdem olduğunu, tanıklığın gerçeği, bilginin de acıyı çoğalttığını öğrenmiştim.
"Öleceğimiz gerçeği hakkımızdaki en önemli gerçektir.Yaşamlarımızda bundan daha ağır hiçbir şey yoktur..."
Reklam
O adamları ay ışığında bir kadın fısıltıyla öpseydi; o adamlar önleri sardunyalı pencerelerden rüzgârlara baksaydı; o adamların çatılarına her bahar leylekler yuva yapsaydı; o adamlar söğütlerin dibinden akan sularla menevişli, uzaklara aksaydı; o adamlara akşamlar birazcık gölge düşürseydi; o adamların kirpikleri bir vakitler hiç nedensiz nemlenmiş olsaydı; o adamlar yağmur altında yalınayak yollarda koşsaydı; o adamları uçurumun kıyısında birileri göğsüne gömseydi; o adamlar bir gün olsun güneşi serçelerle karşılasaydı; o adamların dilinde keder bir erguvan dinginliğinde dönseydi… Yaşlılar, bedenlerinde bir ince sızı, parklarda öpüşen çocuklarla gönenirdi. Kimse kendi rengini başkasının burcuna çekmeye çalışmazdı. Evler evlerin üstüne bir değirmen taşı gibi kurulmazdı. Herkes durduğu yeri biricik doruk, dünyanın tek gerçeği sanmazdı. Pencereler yıldızlarla ürpere ürpere sevişirdi. Aşkı ölümle kuşatılmış bir ülkede mutluluk, mutluluk sayılmazdı. Özgürlük insanın aldığı soluktan belli olurdu. Kimsenin eli kimseye ölüm için uzanmazdı. Doğanın büyüsü ile yüreğin gizi akla iyilikler katardı. Bir hüznü söylerken bile söz, insana güven ve incelik verir, bir gökyüzü genişliği ile dünyaya barış getirirdi.
Sayfa 100 - 1995Kitabı okudu
Yanan ormanlar,öldürülen insanlar,duyulan çığlıklar, hepsi bu ülkenin gerçeği.
Sayfa 286 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
Yalnızca dili gelişi güzel kullanmakla kalmadım aynı zamanda onu uydurdum; yarı bilincin gerçeği ve becerikliliğiyle, bilinmeyen duygularda kullandım.
Varlığın gerçeği yerine gölgesiyle uğraşma. Gerçek aşık aklıyla değil gönlüyle bu yolculuğu tamamlayabilir...
Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Susmanın ve izlemenin erdem olduğunu, tanıklığın gerçeği, bilginin de acıyı çoğalttığını öğrenmiştim ama çok hasret, çok acı, çok azab çekmiştim.
Sayfa 191
. İnsan doğar. On - on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgâh olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil. Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. O da gidip "Biz de çaldırdık cüzdanı, ne var ? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz? der. Böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. Kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna, büyüme denir. Yetişkin olma. Tam olarak, yetişkin uysallığı. Yapay bir haldir. Tasarlanmıştır. .
Sayfa 120
Oysa aşk ile yaklaşılan her şeyden sonuç alınabilir, ama şiddetle görülen her iş hedeften sapardı, bu gerçeği bilmiyor olamazlardı.
Sayfa 233
¶¶ Aklıyla her zaman şu gerçeği kavramıştı, mantık, düzen adalet diye bir şey yoktu ; çile, ölüm ve yoksullar vardı. ¶¶
Sayfa 66 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.