Sezai Karakoç'a ait ilk defa bir şiir kitabı okudum.
Oldukça da hoşuma gitti.
Özellikle ilk sayfalarda geçen ;
"Her evde kutsal kitap asılıydı
Okuyan kimseyi görmedim" kısmı.
Ne acı!
Kutsal görüyoruz, saygı gösteriyoruz ama benimseyemiyoruz.
İçinde saklı olan manalara kulak kabartıp, göz gezdirmiyoruz ama en süslü kılıfı alıyoruz üzerini kaparken. Kendimizce o zaman belli oluyor verdiğimiz değer.
Ve yine aynı sekilde geçen başka bir mısrada ;
"İçindeki ölüden çok
Dışındaki taş örtüsüne önem verilen kabir sefaleti " diyor Sezai Karakoç.
Ne kadar kalıpçı bir karaktere ve yüzeysel bir iman anlayışına sahip olduğumuzu gösteriyor.
Okunmayan , okuyunca da anlam arayışına girmeyip saklı bir hazine olduğundan habersiz nasıl Kur'an-ı Kerim'i asıyorsak duvarlara , ölüye fayda sağlayan şeyin bir mermer soğukluğu değil de salih amel olduğunu bilmiyoruz. Çünkü amel gizliden niyete bağlı yapılırken, süs, çerçeve vs. herkesin göz önünde oluyor. Toplum olarak gizli sevaptan çok , aşikare yapılan riyalar peşinde oluyoruz.
Kitap ayrıca Kur'an'da geçen birçok kıssayada değinmiş.
Hatta sahabelerin hayatlarının İslam , dostluk , fedakarlık adına ne gibi duruşlar sergilediğini de gördük.
Güzel bir hatırlatıcı oldu bu kitap.
Ruhlarımızın iyileşmesi duasıyla..