Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İki yanına baktı, kimseler yoktu, ceketinin koluyla çabucak gözyaşlarını sildi. Hep de mendil almayı unuturdu.
– Ya deliler arasında kaldık ya da ben deliriyorum. + Aslını istersen, iki varsayım da geçerli.
Reklam
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 saatte okudu
Öncelikle kapaktan biraz söz etmek istiyorum. Kapağın tasarımına bayıldım. Renkler birbirleriyle çok uyumluydu. Kitap hakkında ip ucu veren kapakları hep sevmişimdir ve Malamander da bunlardan birisiydi. Kapak benden tam puan aldı. Kitaba gelirsem,  11  yaş üstü diyebileceğimiz bir kitaptı. Aslında Malamander dışarıdan çocuk kitabı olarak gözükse de herkese hitap edebilecek bir kitap. Kitaba karşı bir önyargınız varsa diye söylüyorum. Konusunna gelirsem, ilgi çekiciydi. Yakın zamanda efsanevi ve gizem uyandırıcı bir kitap okumamıştım. Her sayfayı heyecanlı ve meraklı bir şekilde çevirdim. Çok sürükleyiciydi zaten on iki saat gibi bir sürede de bitirdim kitabı. Karakterlerin çoğunu sevdim hatta Malamander'i bile. Violet'in dediği gibi "O gerçekten bir canavar mı? Yani tamam, evet, o bir canavar, ama bu onun kötü olduğu anlamına gelmiyor." Çok doğru bence. Kitapta canavar olmasa bile çok kötü diyebileceğimiz karakterler vardı ve ben onları sevmedim. Kitabın geçtiği evreni yani Tuhaf Deniz Kasabası'nı çok sevdim. Çok eğlenceli ve gizemli bir yerdi. Kitap da poster bulunuyor ve posterin arkasında da Kasabanın bir haritası var. Aynı şekilde kitabın kendisinde de harita var. Kitaplarda haritanın bulunması, olayların geçtiği yerleri daha iyi hâyâl etmemizi kolaylaştırıyor bence. Kısaca kitabın dilinden de bahsediyim. Kolay okunan bir kitaptı. Puntolarının çok minik olmaması beni mutlu etti açıkcası aksi taktirde okurken zorlanıyorum. Kısacası ben kitabı beğendim. Kesinlikle herkese öneriyorum. Kitap fantastik-macera ve efsanelerden oluşuyor. Bu tarz kitapları seviyorsanız hiç kaçırmayın keyifli okumalar.❣
Malamander
Malamander
Malamander
MalamanderThomas Henry Taylor · Genç Timaş · 20202,519 okunma
Allah şahit, seni on iki yaş altı bir çocuğun masumiyetiyle sevdim. Namahremim değildin diye öptüm gözlerinden. Gözlerimden öpme ayrılmayalım, niye demedin?
348 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Aslında birkaç gün önce bitirdiğim Lontano'nun devam kitabı olan Kongo'ya Ağıt ile devam edecektim ama Kongo'ya Ağıt kargodayken, ben de iki günlüğüne sahile kaçmışken bekletmeden Mucizeler Adası'nı okumak istedim. Esasında Mucizeler Adasını alırken planım ağustos ayında, deniz kenarında keyifle okumaktı ama şimdi öyle yapmayıp hemen okuduğum için
Mucizeler Adası
Mucizeler AdasıAyşegül Çiçekoğlu · Pika Yayınları · 2021103 okunma
25 Nisan 1988 Mithat Cemal, bir şair Ispartalı Hakkı'dan açar. Hakkı Bey, Mehmet Akif kendisine şiirlerini okuduğu vakit, suratını asarmış. Akif de onunla yeni tanıştığı için bu somurtmayı çokça beğenmeden gelen baygınlığa yorar ve içinden şöyle geçirirmiş: "Bu Ispartalı Hakkı günün birinde kendini tutamayacak, şiirlerimin önünde şark diye düşüp bayılacak." Gelgelelim işler hiç de öyle olmamış. Akif, bir gün ona yeni bir gazelini okuduğu vakit ipini kendi eliyle çekmiş: - Beğendin mi Hakkı? - Beğenmedim Akif. - O kadar da mı fena? - Yazdığın şeyleri sen beğeniyor musun Akif? Bu gazellerle eninde sonunda bir Muallim Naci olursun. Oysa edebiyat bu mu? Uygar memleketlerin edebiyatından haberin yok. Bak, ben senden on yaş büyüğüm. Konya'nın bir köyünden İstanbul'a gelmiş bir adamım. Öyleyken, sabah Mekteb-i Hukuk'a gidiyorum. Öğleden sonra Emniyet Sandığı'nda kâtiplik yapıp ekmek paramı çıkarıyorum. Gece de Fransızcaya çalışıyorum. Ben, şu köylü adam, bu yaşımda Fransızca öğreniyorum. Boileau'dan çeviriler yapıyorum. Sen kalkmış Naci'nin arkasından koşuyorsun. Bu çağda bu gazeller ayıptır. Sen bu şairliği bırak da ilkin bir dil öğren. Ondan sonra şair mi olacaksın, bilgin mi seninle oturur karar veririz. Diyeceğim, Ispartalı Hakkı ağzını kiraya vermiş bir labalubacıymış. Us taşına düşen her şeyi şappadak söylermiş. Hele aklı kıt bir adam gördü mü, kendini ancak bir, iki kez tutar, sonra patlarmış. "Zâtiâliniz aptalsınız efendim."
Sayfa 172 - SelKitabı okudu
Reklam
Yalan söylemeksizin öksüz ve ailesiz olduğumu anlattım. Ama babamın ölümüne gelince, göz kamaştırıcı bir betimleme yaptım: Nil'de batan bir geminin otuz yolcusuyla birlikte boğulmuş ve timsahlar tarafından parçalanmıştı. Gözleri dolacak kadar etkilendi öykümden! Hüznü birden öfkeye dönüştü: - Nil mi? - Evet. Nil. - Demek ki Nil kıyısında oturuyorsunuz? - Elbette, uykum geldiği zaman elimi pencereden uzatırım, su akıntısıyla oynaya oynaya uykuya dalarım. Nil Nehri, Said Bey, bu ortak, bu Tanrı-Yılan yine birini kurban etti. Kent canlandı: süre sınırlı, en geç bir hafta içinde, bayan, memelerinizin dağına çadırımı kuracağım. Henüz bilmiyorsunuz ama Tutankamon'un mezarına tecavüz eden Lord Carnavon gibi gizemli ve öldürücü bir hastalığa yakalandınız! Bitip tükenmez bir öykü hazinem var, konuşmanın başını dilediğim yöne çevirebilirim... - İki saat nasıl da geçmiş, hiç anlamadım! Böylesine mutlu olmamıştım. Birlikte yemek yesek diyorum, anlatacak daha bir yığın şeyim var. Zihni artık onu bana getirecek bir kapandan başka bir şey değildi. - Niçin olmasın? Hiç de yamyama benzemiyorsunuz. Belirsiz bir kıvanç duyumsuyordum, ona: - Dişleri dökülmüş yaşlı bir timsah olduğumu, istesem de sizi parçalayamayacağımı göreceksiniz, dedim. En az on beş yaş küçüktüm ondan. Kırkına yaklaşmış olmasına karşın, ne zaman ne de deneyimler etkilemişti gövdesini. Alnındaki, dudak kıyılarındaki çok ince çizgiler yaşlılığın değil, olgunluğun simgeleriydi, Bunun üzerine, sadece adını sordum. - Isabella Seymour. Bir armut ısırır gibi iki kez tekrarladım. - Ya sizin adınız ne? - Amin. Amin Hassan.
Sayfa 42 - AdamKitabı okudu
On iki yaşındaki çocukların iş bulabilmelerini diliyorum. On iki yaşındaki çocukların intihar edebilecekleri bir ip bulamamalarını diliyorum. On iki yaşındaki çocukların sokaklarda yürürken akıllarına ölüm düşmemesini diliyorum. On iki yaşındaki çocukların hayatı algılamaya başladıkları ilk anda tökezlememelerini diliyorum. On iki yaşındaki çocukların yalnızca yere düşen dondurmalarına, kirlenen pantolonlarına, kırılan bisikletlerine, yırtılan kitaplarına ağlamalarını diliyorum. On iki yaşındaki çocuklar. On iki yaş. Çocuklar... Ölüm... İntihar..
softa
Sevimli yüz, yaş on altı, uzunca, toplu beden, Gözünde ateş-i hasret, yanar cüdâ köyden. Bu ayrılık iki aydır, pederle, maderden, O sevdiği, ninesinden ve üç biraderden. Omuzda bir halı heybe ki yengesi dokumuş, İçinde tarhana, bulgur, zavallı anne komuş! Başında püskülü kopmuş fes, ince bir tülbent Dolanmış öyle; ilerde, sarıklığa
Bir diğer popüler model de oran modeli. Buna göre, örneğin iki yaşında bir çocuk için geçen bir yıllık zaman dilimi, dünyada var olduğu ömrünün yarısına karşılık gelmekte. Oysa yirmi yaşındaki bir kişi için bu bir yıllık süre ömrünün sadece 20'de biridir. Yani çocuk için %50 uzunlukta hissedilen şey, yirmi yaşındaki kişi için %5 uzunlukta hissedilir. O nedenle de çocukken zaman daha uzun algılandığından daha yavaş geçiyormuş gibi gelir. İnsanlar her ne kadar yaşlarını 30'lar, 40'lar gibi on yıllık süreçlerle tanımlasalar da bu modele göre durum logaritmiktir ve on-yirmi yaş arası ile elli-altmış yaş arası aynı olmamalıdır. Şimdi sıkı dur, zira bu modele göre beş ve on yaş arası hissedilen zaman ile on-yirmi yaş arası hissedilen zaman aynıdır. Daha da kötüsü kırk ve seksen yaş arasında hissedilen zaman da bu zamanlara eşittir. Yani sevgili Devin, beş yaşından sonra yaşadığm beş yıl, kırk yaşından sonra yaşayacağın kırk yılla aynı uzunlukta olacak ne yazık ki.
Reklam
207 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
YARDIMIMI KABUL EDER MİSİN;
Bir Japon Edebiyatı ile geldim bu kez uçak hızıyla.Hem de ne hız,bir gün de bir bakmışım göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş. Fevkaledenin fevkinde öyle mi diyorlardı tıpkısının aynısı... İtiraf edeyim ki ilk kez yorumları okumadan,kitabı ve yazarı araştırmadan siparişini verdiğim bir eser.Beni cezbeden,hayatımda tutuklu kaldığım iki şeyin bir yerde birleşmesiydi.Kedi ve kitap... İyi ki de bu kitabı almış okumuş ve keşfetmişim diyorum tüm samimiyetliliğimle. Kitaplarla ilgili sırları,kitapların önemini,insana kattıklarını, kedinin dilinden okuyoruz büyük keyifle.Üç labirentte karşımıza çıkan eleştirilere şahit oluyoruz. Ve kitapta ki ölen bilge dedenin torununa kitapevinde söylediği bir sözle bitirmek istiyorum. "Kitap okumak dağa tırmanmak gibidir.Dağın zirvesinden manzarayı izlemek,kitaptan alınan hazdır." On yaş üstü kitap okumayı sevmeyen çocuklarınıza okutmanızı öneririm.Mutlaka faydası olacaktır. Kitaplar sizden gitmesin.Hayvan sevginiz içinizden eksilmesin aksine her geçen gün kat kat çoğalsın.
Kitapları Kurtaran Kedi
Kitapları Kurtaran KediSosuke Natsukawa · Turkuvaz Kitap · 20202,699 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
Beyaz Yele Romanda on iki yaşındaki bir çocukla beyaz bir at arasında geçen büyük dostluk anlatılıyor. Roman balıkçı çocuk Folko ile Beyaz Yele'nin arasında geçiyor. Folko büyünce seyis olmak istemektedir. Çünkü onun için atlar büyük bir tutkudur. Zaten o da yaban atlarını her defasında görünce, içten içe bu isteğini yinelemektedir. Her geçen gün hayranla baktığı yaban atlarının içinde biri vardır ki işte O, Beyaz Yele.. Folko'nun can dostudur. "Şimdi diyeceksiniz atlarla hiç dostluk olur mu?"diye. Gelin, bu soruyu çocukluğumdan hatırladığım bir anıyla yanıtlayayım. Çocukluğumda köydeyken kardeşimle dedemin atının yanında, bir gün atın ölen tayından bahsetmiştik. İnanmayacaksınız belki ama at, ölen tayından bahsedildiğini anlayınca gözlerinden yaş gelmiş, ağlamıştı. Dedem boşuna demezdi, "atlar duygusal hayvanlardır," diye..  O yüzden, çocuğun at ile dostluk kurması pek yadırganmamalı. Seyislerin patronu Beyaz Yele 'ye takmış durumda.. Çünkü onu yakalayıp sirke satacaktır. Ama gel gelelim vahşi at her defasında bir yolunu bulup, patronun elinden kaçıp kurtulmuştur. Tabi çekirge bir sıçrar iki sıçrar misali.. Bir gün patron Beyaz Yele' yi bir köşeye sıkıştırmış, tam yakalanacakken.. O ise ırmağın azgın sularına aldırmadan boynunda Folko ile ufka doğru sürüklenir ve gözden kaybolur. Roman bana, sanki trt çocuk ekranlarında yayınlanan Doru çizgi filmini izliyormuşum gibi geldi. O yüzden romanı severek, keyifle okudum. Eğer sizler de atları seviyorsanız, "kendinizi bu romandan mahrum etmeyin. "derim. İçtenlikle.. ◕‿◕
Beyaz Yele
Beyaz YeleRene Guillot · Can Çocuk Yayınları · 20191,088 okunma
Benden on iki yaş büyük olmasına rağmen, ben on ikisindeyken, ondan daha yetişkin olduğumu bilirdim. O zamanlar karşımda bir erkek gibi dimdik durup, şunu yapacağım, bunu yapacağım, şuradan atlayıp, buraya tırmanacağım diyeceğine, her şeyden utanmış olarak önündeki kitabın ve resmin içine gömülür, gizlenirdi. Sonra o da bana âşık oldu. Bir resim çizip aşkını ifade etti. İkimiz de büyümüştük artık. On iki yaşıma geldiğimde Kara'nın benim gözlerimin içine bakamadığını, sanki göz göze gelirsek bana âşık olduğunu anlayacağımdan korktuğunu sezdim.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.