"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
"Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir."
(Lem'alar, Yirmi Beşinci Lem'a, On Üçüncü Deva)
“Eski ve kapanmış bir çocuk kaçırma dosyası yeniden açılmış ve önüme gelmişti” diye devam ediyor hâkim bey. “O davadan yaklaşık dokuz yıl önce, İzmir’de ticaretle uğraşan, otuzlu yaşlarında Serdar Yolaçan’la eşi yirmi dokuz yaşındaki Sibel Yolaçan’m iki çocuğundan biri olan Ebru kaçırılmıştı. Kaçırılma olayı da şöyle olmuş: Bir haziran günü Sibel,
Evvelce haber aldığınız hastalığıma dair bir noksan parça, dualarınıza ve geçen ramazan gibi manen yardımlarınıza vesile olmak için o hastalık münasebetiyle yanımıza gelen bazı zatlara söylediğim ve noksan kalmış bir fıkrayı yazıyorum. Şöyle ki:
Halimi soranlara dedim ki: Hem nazar hem ervah-ı gayr-ı tayyibe cihetinden başıma gelen bu musibet,
Geç uyanıyorum. Geçen yıl karım öldü.
Şehrin bir ucuna gömdük kırk yıllık sevgilimi.
Bunu inanılmaz şekilde normalize ettik.
Her gün karım ölüyo gibi yaptık.
Karım ölürken başındaki hemşire söyledi.
''Hayat deva ediyo.'' Yazıyomuş, tam da ona sevgilisi.
Şu yeşil Waterloo penceresinde değişik bir bakış açısı,
ama etmiyor oğlum
Herkesin Suallerine Cevap Bulabildiği Kitap
Şimdi dönelim İhyâü Ulûmi'd-Din'e. İmâm-ı Gazâlî Hazretleri'nin her saniyesi ilimle ve tefekkürle geçen mutena hayatının aziz bir meyvesi İhyâ. 4 ciltlik bir âbide o. Bugün olsa her bir bölümü müstakil bir kitap olur İhyâ’nın. Zira ele aldıgı konuları etraflıca, hâkim ve güçlü bir şekilde irdeler
ON ÜÇÜNCÜ DEVA: Ey hastalıktan şekva eden biçâre adam! Hastalık ba’zılara ehemmiyetli bir definedir, gâyet kıymetdar bir hediye-i İlâhîyyedir. Her hasta, kendi hastalığını o neviden tasavvur edebilir. Mâdem ecel vakti muayyen değil; Cenâb-ı Hak, insanı yeis-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için, havf ve rica ortasında ve hem dünya ve hem
ON ÜÇÜNCÜ DEVÂ
Ey hastalıktan şekvâ eden biçare adam!
Hastalık bazılara ehemmiyetli bir definedir, gâyet kıymettar bir hediye-i İlâhiyedir. Her hasta, kendi hastalığını o nev'iden tasavvur edebilir.
Mâdem ecel vakti mu'ayyen değil; Cenâb-ı Hak, insâni yeis-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için havf ve recâ ortasında ve hem
- " İsrail ordusuna konuşan bir haham, “Kur’an en büyük düşmanımızdır. O, Müslümanların elinde olduğu müddetçe onlarla anlaşmamız nasıl mümkün olabilir ki?” demişti. Geçen asrın başlarında Libya’yı işgale hazırlanan İtalyan askerleri de marş söylerken, “Lanetli bir topluluğu yok etmek, Kur’an’ı ortadan kaldırmak için gidiyoruz” diyordu.
Çok defa düşünürüm, bizim memleketimizde istidatlar hakiki yerlerini bulsa hayatımız ne kadar değişir ve güzelleşir. Taflan Deva Bey'i on dakika dinleyip de kaydı hayat şartıyla, İstanbul'a veya herhangi bir şehrimize Belediye reisi yapma hülyasına kapılmayan, hatta bunun için varını yoğunu sarfa hazır olmayan, aramızda hiç kimse yoktu zannederim. İrfanı, iyi terbiyesi, her sınıftan bir yığın insanı tanımış ve kendisine bağlamış olması, bunu pekâlâ mümkün kılabilirdi. Yazık ki Taflan Deva Bey temizliği sadece içtima ve ahlâki mânasında alıyordu. Onun için sokak, ev, şehir, daima ikinci, üçüncü derecede şeylerdi. Asıl mühim olan cemiyetin muzır düşüncelerden kurtulmasıydı.
Kaçırılan bir çocuğa dair
...
Genç kadınların ısrarı üzerine hâkim bey kibarca öksürüp
sandalyesinde biraz doğruluyor. Herkes ağzına bakarken,
“Sizleri meşgul etmekten çekiniyorum gerçekten” diyerek
yan çizme eğilimini belli edince karısının,
“Hadi ama uzatma, herkes dinlemek istiyor” demesi üzerine tane tane,
güzel bir Türkçeyle
Geç uyanıyorum. Geçen yıl karım öldü. Şehrin bir ucuna gömdük kırk yıllık sevgilimi. Bunu inanılmaz şekilde normalize ettik. Her gün karım ölüyo gibi yaptık. Karım ölürken başındaki hemşire söyledi. ''Hayat deva ediyo.'' Yazıyomuş, tam da ona sevgilisi. Şu yeşil Waterloo penceresinde değişik bir bakış açısı, ama etmiyor oğlum