Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu günahsız gözlerimi de yaktırma bana. Sana mı ona mı inanayım battım yalana. Tam unuttum dediğim an bulaştın yakama. Bi de onu öperken de baktın ya bana. Sen, en pis hali nefretin. Huzuru beni düşünmeden kendine çektin. Bu masaya bir resmin az geldi. Dön de gururum yine bana ihanet etsin. Bu evi, eşyaları bile sattırma bana. Bütün
ÜNLÜ MÜ ÜNLÜ 16 Yazarın “HADİ CANIM!” DİYECEĞİNİZ ÖZELLİKLERİ Ben yazılanların yalancısıyım:)) 1)Doğa tasvirli şiirlerin şairi olarak bilinen Schiller’in tüm bu eserlerini ,üzerinde sinekler uçuşan çürük bir elmayı koklayarak yazması gerçekten ilginç. Ama daha da ilginci var. Ünlü şair yazmak için elmanın kâfi gelmediği zamanlarda banyoya
Reklam
Buradaki sevimli köşemden, yasemin ağaçlarının karşısındaki beton setten bakınca, her gün boğazın mavi sularında bir o yana bir bu yana hareket eden onlarca gemi görüyorum. Küçük balıkçı gemilerinden tut, beş on katlı dev yolcu gemilerine kadar tüm gemiler sırdaşım oluyor. İçlerinde çocukluk yıllarımda hayal ettiğim, babamı getirecek beyaz geminin benzeri de çok. Onları gözden kayboluncaya kadar izliyor, kaç gemiyi yola saldığımı ben de hatırlamıyorum. Şimdi hiç kimseyi beklemiyorum. Beyaz gemi şimdi bana, sadece acı, keder ve kahırla dolu bir geçmişin hatıralarını getiriyor. SON MEKTUP. VARIS YOLCUYEV
Benim Yüzlerce Öğretmenim Vardı İlkokulda dört öğretmenim vardı. Daha sonraki okullarda onlarca öğretmenim oldu. Şimdi yarısını bile sayamam onların. Birçok şey öğrendim onlardan. Öğrendiklerimin çoğu, hiçbir işe yaramadı. Zaten birçoğunu da unuttum daha sonra. Ama okulun dışında yüzlerce öğretmenim vardı. Onlardan binlerce şey öğrendim. Beyaz karanfiller çizmeyi ablamdan öğrendim. İlk şarkıyı da öteki ablamdan. Sevinci, uçurtmanın ipini tutan bir elden öğrendim. Coşkuyu arkadaşlarımın çizdikleri resimlerden öğrendim. Bir akşam babam eve dönmemişti; beklemeyi öğrendim. Vurduğum kuşun kanı, bembeyaz karın üzerine akınca; pişmanlığı, çaresizliği öğrendim. Açlığı, bir yoksulun elindeki ekmekten öğrendim. Kurumuş bir dere yatağından susuzluğu öğrendim. Kafeste çırpınan bir kuştan özgürlüğü öğrendim. Uçsuz bucaksız ne demek? Denizlerden onu öğrendim. Sessizliği, koca bir ormandan; sabretmeyi küçük bir karıncadan öğrendim. Çok sonraları dedem öldü. Dedemden ölümü öğrendim. Şiiri, içimde koşuşup duran atlardan öğrendim. Maviyi gökyüzünden, kırmızıyı gülden, sarıyı da ekinlerden öğrendim. Neydim ben, neden vardım bu dünyada, neredeydim; annemin yüzüne bakınca öğrendim.
480 syf.
9/10 puan verdi
Bu roman için "Livaneli çok siyasi yazmış!" eleştirilerine hayretler içinde kaldığımı söylemeliyim. Elbette öyle! Kanımca her sanatçının bir siyasi kimliği olmalı. Sağcı, solcu, hümanist, komünist, milliyetçi, vs. mutlaka bir "-izm"den etkilenmiş, bir ve/veya birkaç felsefi akımı özümsemiş olmalı ki toplumu ileriye
Konstantiniyye Oteli
Konstantiniyye OteliZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202018,4bin okunma
430 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hosseini “Afganistan’ın kadınlarına adayarak” başlıyor kitabına. Afganistan yakın tarihi ve bu süreç içerisinde kadınların durumunu bir kurgu etrafında yedirerek anlatan güzel bir roman. Yazarın dilini ve anlatımını çok beğendim. Zira bu kadar ağır bir konuyu, Talibanı, kadınları anlatmasına rağmen olayları o kadar güzel bir birine bağlamış ki
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,9bin okunma
Reklam
Neticede, işte o gün o patlamada onlarca kişi yaralandı, beş kişi de öldü. Daha doğrusu, kayıtlara üçü kadın ikisi erkek, beş kişi öldü diye geçti; halbuki beş değil altıydı ölü sayısı. Kader hamileliğinin beşinci ayındaydı çünkü; bir oğlumuz olacaktı ve ben karımla birlikte o gün orada maalesef onu da kaybettim. Bir kerecik bile sarılamadan kaybettim üstelik, bir kerecik bile öpemeden...
Bugün 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi'nin 16. Yıl Dönümü O tarihte yedi, yaşındaydım, altı gün sonra ise sekizinci yaşıma basacaktım. Gece saat 03.02'de nedenini anlamadığım bir şekilde uyanmıştım ve ailemle evden çıkıyorduk. Üzerimde pijamalarımla... Çocuktum, pek hatırlamıyorum tabi... O depremden sonraki yaklaşık bir, iki haftalık süreyi
İnsan ister istemez, yaşamları boyunca kitlelerin devrimci hareketi üzerine bu denli çok konuşan, tıpkı bazılarının Mesih'in gelişini beklemesi gibi, yıllarca böyle bir hareketin ortaya çıkmasını bekleyen anarşistlerin, bu harekete hemen katılacaklarını, hareketle tamamen bütünleşeceklerini ve tüm varlıklarını harekete adayacaklarını düşü­nür.
Sayfa 185
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.