Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Devrimci bir rejim, var olduğu sürece, amacı ya da fik­ ri hangi doğrultuda olursa olsun, maddi açıdan tek bir şey­ dir: Devrimci bir rejim. Haliyle de devrimci rejim demek bir savaş diktatörlüğü demektir, ya da doğrudan söylemek gerekirse, despot bir askeri rejim; çünkü savaş hali toplu­ mun bir kesimi -devrim yoluyla gücü ele geçiren kesim­ tarafından toplumun tamamına dayatılır. Sonuçta ne olur? Sonuçta, bu rejime, rejimin dolaysız, maddi, despot askeri rejimIere özgü varlığına uyum sağlayabilenler, tam da des­ pot bir askeri rejime uyum sağlamış olurlar. Devrimcilere yön veren fikir, baş koydukları amaç, toplumun gerçekli­ ğinde tamamen gözden kaybolmuş, yerini başka her şeyi yok sayan savaş olgusu almıştır. Öyle ki, bir devrimci dik­ tatörlükten çıkan -ve diktatörlüğün süresi uzadıkça bu çı­ kış da o kadar kapsamlı olur- diktatörlük türü savaşçı bir toplumdur, yani bir nevi askeri despotizm. Zaten başka türlüsü de beklenemez. Bu hep böyle olmuştur. Ben tarihi pek bilmem, ama bildiklerim bunu doğruluyor; doğrula­ maması mümkün değiL. Roma'daki siyasi çalkantıdan ne çıktı? Roma İmparatorluğu ve askeri despotizmi. Fransız Devrimi'nden ne çıktı? Napoleon ve askeri despotizmi. Rus Devrimi'nden ne çıkacağını da göreceksiniz... Özgür toplum fikrinin gerçeğe dönüşmesini onlarca yıl geciktire­ cek şeyler çıkacağı kesin. Gerçi kara cahil ve gizemci bir halktan ne beklenir ki zaten?
Hüzünç :'(
Birkaç yıl sonra da Amerikan Elektrik Mühendisleri Odası'nın düzenlediği bir sunumda edison'la yeniden karşı karşıya gelir. İlk sunumu edison yapmıştır. Hemen her gün gazetelerde çıkan haberleri ve kazandığı yüksek miktarlardaki para yüzünden rakipsiz bir bilim insanı ve seri üretimi başarabilmiş bir sanayicidir edison. Tesla ise henüz
Sayfa 35-36 | Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
mecburiyet Olmadığım şeyler için şükrettiğim durumlar: Bana kalsa hiçbir şekilde yapmak istemeyeceğim, eğer ya- parsam kendimi sıkılıyor, boğuluyor, küçülüyor, ziyan oluyor, eziliyor, yazık ediliyor, yok oluyor, yere batası geliyor hissedece- ğim; fakat, mesela ekmek parası gibi herhangi bir mecburiyetten ötürü, yukarıda saydığım gibi hissede hissede yapmak zorunda kaldığım bir işi yapmak zorunda kalmadığım; aksine hayat boyu yaptığım her işten büyük bir zevk aldığım ya da hep zevk aldığım işleri yaptığım için sana sonsuz şükürler olsun Rabbim. İnsanın bir işinin olmasının bile büyük bir nimet olduğu bu dünyada bir de sevdiği işi yapmak ne büyük bir ikram. Ama mesela biri beni bu işi yapmak için faraza tüylü şapka takmak zorunda bıraksa ya da sadece bir renge mecbur etse ne hissederdim acaba? Kaç gündür yollarda gördüğüm şeker pembesi motosikletlere binmiş şeker pembesi tulum giymiş motorlu kuryeleri gördükçe hem gözlerim hem yüreğim kanıyor. Eğer aksi doğru ise dahi kimse yorum yapmasın, çünkü ben onların üç kuruşluk ekmek parası için “batsın bu dünya” diye diye o kıyafetleri giydiğini düşünerek bir nebze olsun teselli oluyorum. Not: Pembe şahane bir renktir. Tüm renkler nefistir. Helalin- den ekmek parası için alın teri ile yapılan her iş asildir. Benim de bu hayatta onlarca mecburen yaptığım iş vardır. Peki Burada yazarı üzen nedir? 7 Mart 2020
Sen eşsizsin, ruhun eşsiz. Parmak izinden kalbine, hücrelerine kadar tüm bedenin benzersiz yapıdadır. Bozulan televizyonunun yerine aynısını koyabilirsin, çok sevdiğin o şekerlemeden dolabında onlarca adet bulundurabilirsin. Ama senin yerini kimse dolduramaz. Hakikat anlayışın da bu şekilde olmalı. Hakikati ortalama yollarla bulamazsın. Başına gelecek eşsiz bir şey sana yol gösterecektir ve bir daha da gerçekleşmeyecek bir şey bu. Sen sadece buyur et.
Eğer geçmeseydi Kuran-ı Kerim'in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstlüğüne. O onlarca kuşağın dinlerine sadakatle bağlı olduklarına inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için, duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bugüne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki!
Onlarca kitap okudum, tek bir paragrafta takıldım. -Ben seni kendim gibi sandım.
Reklam
"Annem bana neden bağırdı? Yoksa beni artık sevmiyormu?" diye durumu şahsileştirebilir de. Ayrıca, annesinin bağırmasının ona hissettireceği suçlulukla; "Ben kötü bir evlat mıyım?" diye kendini de sorgulayabilir. İşte bunun gibi gün boyu yaşadığımız her olay, duyduğumuz her söz, gördüğümüz her şey karşısında içimizde onlarca farklı duyguive düşünce dolaşıp durur.
Onun tek bir cümlesi bile bana onlarca kitaba denk düşecek hayaller kurdururdu. O hana tek bir kelime söyler ben onu koca bir cümle haline getirir ve bizi satır satır yazardım.
Sayfa 166Kitabı okudu
İz bırakan öğretmen olmak...
Çok zaman geçti aradan. Neredeyse Otuz yıl geçti. Ama sözümü tuttum. Sizi hiç unutmadım öğretmenim. Sizden sonra onlarca farklı öğretmenim oldu. Ama ben bir tek sizi hiç unutmadım. Hiçbirini sizi sevdiğim kadar sevmedim. Çok istedim yıllar sonra karşınıza çıkmayı ama beceremedim
“Küçücük bir nokta kadar olan sevgiyle yetindiğim için benimle dalga geçebilirsin ama ben o sevgiyle onlarca ömür yaşarım.”
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
dine görüşüm :
Eğer geçmeseydi Kuranıkerim’in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstleğüne. O onlarca kuşağın dinine sadakatine inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bu güne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki!
Sayfa 115Kitabı okudu
Gerçekleşmeyen Projeler
Aslında yataktan kalkıp çalışma masasına oturmak çok pratik görünse de, hiç öyle değildir. İnsanın işe başlaması sanıldığı kadar kolay olmaz. Kaytarmak için uğraşacak binlerce konu vardır. Ben, tembellik etmek için yaratıldığımdan, yapmam gereken şeylerle uğraşmamak için elimden ne gelirse yaparım. Yeter ki o gün yapmam gereken şeyi bana yaptırmayın, taş bile taşırım bunun için. Onlarca sayfa yazı yazabilir, kimsenin okumaya cesaret edemeyeceği kalınlıkta kitapları okuyabilir, insanlığı o sıralar hiç ilgilendirmeyen konularda iddialı projeler geliştirmek için kolları sıvayabilirim.
Elinde şemsiyeler vardı. "Bulmuşsun." dedi başıyla sandığı işaret ederek. "Asıl sen bulmuşsun!" Elinde onlarca siyah şemsiye vardı, "Şimdi ne yapacağız?" "Botları, yağmurlukları ve şemsiyeleri içeri götürelim. Hep birlikte hazırlanıp çıkalım. Sen yağmurlukları al, ben botları ve şemsiyeleri alırım." dedigi an eğilip yağmurlukları ve botlardan ikisini elime aldım. "Botları ben alrım demiştim. Botlardan biriyle aynı boydasın zaten." diye söylendi Uraz.
Yeni bir hukuk anlayışı oluşturmamız lazım. Hakka, eşitliğe, özgürlüğe dayalı bir hukuk anlayışına ulaşmamız lazım. "Ulus dev letlerin vakti geçti" denildiği dönem Sovyetler Birliği'nin çözülme sinden sonraki dönemdir. Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin çözülme sinden bu yana dünyada onlarca devlet kuruldu. Dünyanın hiçbir
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.