Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gâzi, pratik bir stratejist olarak biliyordu ki, milli bilinç ortak bir dil ve tarih bilinciyle yaratılacak, din ve etnik ayrılıklar bu bilinçle silinecek ve batı anlamında gerçek bir Türk milleti ortaya çıkacaktır. Türk milletinin atası Atatürk'ün bütün siyasi hayatında varmak istediği gerçek, en temelli inkilâp ideolojisi bu yeni dünya görüşünde düğümlenmektedir.
Falanca şairin filanca döneme ait olduğunu belirleyen, ne zamanının modası ne de takvimlerdeki kronolojidir. Hafızanın görünmez merkezine ortak bağlılıkları, bu şairleri zamana bağlı olmayan bir hale ile sarmalayıp, tek bir güneşin parıltılı ışınları haline getirmektedir.
Reklam
“Sıkıntı yaşayan her oğlan farklı bir hikaye anlatsa da bu hikayelerin özünde ortak bir tema vardır: Soyutlanmışlık be yetersiz duygusal bilinç.”
Gerçekte varoluşun tüm boyutlarını kapsayan ortak cevher "bilinç" ve onun kaynağı da sonsuz zekaya sahip bir zihindir.
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar, ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
" "Meditasyon sırasında ansızın korkuya kapılmak, sık rastlanılan bir durumdur" dedi Mama Nono. "Düşünceler ilk olarak bilinçaltında ortaya çıkarlar ve bir düşünce yığınının duygusal yükü bazen düşünce henüz kendini bilinç düzeyinde göstermeden evvel sızıntı yapar. Yani siz düşünceyi düşünmeden evvel ona eşlik eden duyguyu hissedersiniz. Aslında bu yalnızca meditasyon sırasında değil, günlük hayatınızda da ara sıra başınıza gelir, ama fark etmezsiniz. Aniden ve sebepsiz bir korku duyarsınız veya kendinizi birdenbire üzgün, melankolik, yıkık, umutsuz ya da tam tersi neşeli, umut dolu hissedersiniz. Görünürde bu duyguları tetikleyecek bir neden yoktur. Neden, bilinçaltında oluşmakta olan düşüncede yatar. Ortaya çıkan duyguya kapılmadan sakin bir şekilde zihninizi izlemeye devam ederseniz, bir süre sonra altta yatan kendini gösterecektir. Nedensiz oluşmuş gibi görünen duygular kimi zaman kıpırdanıp ortaya çıkmaya hazırlanan bir anıdan da kaynaklanıyor olabilir. Bazen de korkunun nedeni yalnızca hepinizin ortak korkusu olan 'bilinmeyen korkusu' olabilir. Duyguların kaynakları ne olursa olsun meditasyon yapmak size bütün duyguları onlara kapılmadan ve onlar tarafından yere serilmeden, rahatça taşımayı öğretir.". "
Sayfa 230Kitabı okudu
Reklam
Lenin, “sendikal bilinç” ile “devrimci bilinç” arasında ayrım yapıyordu. İlki, çoğu işçinin çoğu zamanki tutumudur; sistemin kimi yanlarından hoşlanmazlar ve bazen belirli reformlar için kavga verirler ama onu devirmek için topyekûn bir mücadeleye girme kararlılığı göstermezler. Reformculuk, sendikal bilincin siyasi biçimidir. İşçilerin, sistem içerisinde kalarak siyasi değişim getirecek sınırlı arzularını yansıtır. Bir sınıf olarak işçilerin çıkarlarını yansıtmaz. Asıl önemli olan, kapitalizmin yıkılıp yerini demokrasiyi, ortak mülkiyeti ve insan ihtiyaçlarını temel alan bir sistemin almasıdır.
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında bir takım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığın anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl, yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
Sayfa 23 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
İnsanın güneşinden, hayvanından, sıtmasından kendisini ayırt edemediği, belirsizliklerle devam eden bir dünyaya dalmış yaşıyorlar; burada ne putperest gibi davranan edebiyatçıların düşündüğü mutluluk ne de umut vardır, çünkü bu ikisi daima bireysel duygulardır ve burada sadece kederli bir doğanın karanlık pasifliği yer alır. Ancak içlerinde, ortak bir kaderin ortak bir tevekkülün insani duygusu yaşamaktadır. Bu, bir düşünce bir bilinç değil, bir duygudur; bunu konuşma ya da kelimelerinde ifade etmezler, ancak kendileriyle birlikte, bu çöllerin üzerine serilmiş tüm günlerine, hayatlarının her anına ve tüm hareketlerine götürürler.
Reklam
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder. Aslında insan, iradesi dışında birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır. Kapıyı çalar, ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, hayatta da analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini birbirlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
İsra yolculuğunun hikmetlerinden birisi de İsra'nın başlangıcıyla bitişini, yani Mescid-i Haram ile Mescid-i Aksa'yı birbirine bağlamaktır. Bu bağlantının Müslümanların bilinç, şuur ve vicdanında oluşturduğu etki büyüktür. Çünkü her iki mescit kutsallıkta birbirine eşittir. Dolayısıyla Müslümanlar, ikisinden birini terk etmeleri halinde diğerini de terk etmiş olacaklardır.
Hayat cansıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandı­ğında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tu­zağın içindeymiş gibi hisseder . Aslında insan, iradesi dışın­da birtakım tesadüfler tarafından yokluktan var olmuştur. Peki neden? Varlığının anlamını ve amacını öğrenmek ister, sorularına cevap alamaz ya da saçma sapan cevaplar alır . Kapıyı çalar , ama açan kimse olmaz. Ölüm de aynı şekilde iradesi dışında karşılar insanı. İşte tıpkı bir hapishanede ortak bir felaketle birbirine bağlı olan insanlar bir arada olduklarında kendilerini nasıl daha rahat hissederlerse, ha­yattada analiz etmeye ve sentezlemeye yatkın olan insanlar bir araya geldiklerinde, onurlu ve özgür düşüncelerini bir­ birlerine aktararak vakit geçirdiklerinde bu tuzağın farkına varmazlar. Bu bakımdan akıl yeri doldurulamaz bir zevk kaynağıdır.
Duygular insanın içinde kendiliğinden varolmaz. Onları Yaratıcı yaratır.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim." "Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..." "Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu. "Hadi şimdi bunu da käğıda
Sayfa 298
1.039 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.