Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Osmanlı yönetimi Filistin' de Yahudilere doğrudan toprak ve gayrimenkul satı­şını kati biçimde yasaklamıştı, ancak araya giren üçüncü şahıslar söz konusu alışverişleri rahatlıkla gerçekleşti­rebiliyordu. Kann da, Hollanda Krallığı ile Osmanlı Hükûmeti arasındaki müspet ilişkileri kullanarak, Akdeniz sahilindeki bu araziyi kolaylıkla satın almış, ardından Filistin' deki Siyonistlere devretmişti. "
Sayfa 107 - Ketebe Yayınları, İkinci Basım, Şubat 2024Kitabı okuyor
İran Kürdistanı'nda Ciwanro bölge- sine dayanan Caf'ın 10-12 kadar aşireti hâlâ bu bölgede yaşamaktadır. 250 yıl kadar önce, Şii İran yönetimi ile Sünni Caf üyeleri arasındaki gerilimler birtakım sorunlara yol açmış. ltaat etmeyi reddeden aşiretler kendilerini koruyamadıkları için sınırı aşıp Sünni Osmanlı İmparatorluğuna sığınmışlar. Göç eden bu grubun 500 aile civarında olduğu söyleniyor. Sınır güvenliğini sağlamaları hizmetine karşılık bu insanlara Iran sınırı yakınında otlaklar verilmiş. (Not: Caf Irak Kürdistan'ında yaşayan bir asirettir.)
Reklam
Osmanlı İmparatorluk yönetimi ve ordusu Türkleşme gibi baskın bir niteliğe sahiptir... Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve Enver Paşa işte bu zümredendir. Bu insanlar bu dünyayı 30 yaşında öğrendiler, Suriye'de, Arabistan'da askerlik yaptılar ve ardından Balkanlar'a gittiler. Osmanlı İmparatorluğu, çökme döneminde olsa da bir değişim içerisindeydi. Öylesi bir ortamda büyük kumandanların çıkmaması mümkün değildi ve burada bir tesadüften bahsedilemez. Bu grup, monarşi ile geleceğin Cumhuriyeti arasında bir denge hesabı yaptılar ve cumhuriyet öne geçti.
William Ewart Gladstone ve Bulgar Ajitasyonu
Osmanlı Devleti'nin yönetimi altında yaşayan Hristiyanların milliyetçi tavırlarına övgüler yağdırarak destekleyen ve yaptığı konuşmalarda "milletlerin ve bireylerin özgür yaşamalarının medeniyetin ilk şartı olduğunu" söyleyen Gladstone, kendi karşısına bir sorun olarak çıkan İrlanda milliyetçilik hareketlerini "tamamen aptallık, çılgınlık ve büyük bir suç" ifadeleriyle eleştiriyordu.
Sayfa 143 - Timaş Yayınları, Taha Niyazi KaracaKitabı okuyor
"Türkler dinlerini yaymaya çok meraklı olmakla beraber, kendi inançlarından olmayan kişilere karışmazlar, onları dinlerini değiştirmeye zorlamazlar ve bizim Hıristiyan devletlerinde olduğu gibi, onları farklı inançlarından ötürü cezalandırmaya, hatta idam ettirmeye kalkışmazlar. Türklerin bu tutumları insanların onlara yakınlık duymalarına neden olmaktadır ve bu yüzden de onların yönetimi altına girmeye karşı direnç göstermemektedirler, başka devletlerin yönetimi altında başlarına gelecekleri bildiklerinden, Türklerin egemenliğini yeğlemektedirler." İşte böyle diyordu Thévenot adeta Osmanlı'nın istimalet politikasını özetleyerek.
Sayfa 458Kitabı okudu
Aradan yüz sene geçmesine rağmen öz kültürümüzün, öz medeniyetimizin belgelerini, eserlerini tam olarak toparlayamadık, dosta düşmana gururla sunamadık. Dilerim ve isterim ki bu konunun önemini kavrayacak yöneticiler, devlet adamları çıkar, bir kültür seferberliği ile maksadı maksuduna ulaştırır. Tarih içinde Osmanlı yönetimi altındaki askeri ve kültür birliği içinde yaşamış, bugün farklı devletler olarak yaşayan ülkelerin arşivlerini de ciddiyet ve sabırla araştırır, Osmanlı kültür ve medeniyetinin var olan izlerini toparlar, büyük bir külliye oluşturup tarihe armağan eder.
Reklam
Türkiye yönetimi ve eğitimi kaçınılmaz olarak batılılaşıyordu. Modernleşme eğitime yansıdıkça medrese çevresi ve ilmiye sınıfı bunun dışında kalıyor, devlet ve toplum hayatındaki eski egemen rolünü kaybetmeye başlıyordu. İran’ın modernleşmesi ile Osmanlı modernleşmesi arasındaki en önemli fark budur. İran’da adeta ruhban sınıfı diyecegimiz din adamları modern eğitimi de alarak yerlerini muhafaza edebilmişlerdi.19. yüzyıl bir kültürel düalizm asrıdır. Bu hukuk ve idare alanında da böyledir. İşte bu sancılı durumdur ki, önce Jön Türkleri, sonra Cumhuriyetçileri başarılı bir biçimde radikal çözümler aramaya sevk etmiştir.
Sayfa 30 - TimaşKitabı okuyor
·
Puan vermedi
Na Drini Cuprija - Drina Köprüsü
Yıl 1516. Aylardan Kasım. Osmanlı-Bosna Eyaleti`nde Hıristiyan çocukları ailelerinden zorla alan yeniçeriler, çocukları İstanbul`a götürmek üzere yola koyulurlar. *********** Ailelerinden koparılan çocuklardan biri, Şahinoğlu Köyü’nden 10 yasında, esmer bir çocuktur. Osmanlı, Bayıca adlı çocuğa Mehmet adını verir. Yıllar geçer ve o esmer çocuk
Drina Köprüsü
Drina Köprüsüİvo Andriç · Altın Kitaplar · 19635,6bin okunma
Cezayir olayı Osmanlı imparatorluğunun uluslaşma sürecine yeni bir boyut ekledi, Batı düşmanlığı… Avrupa’nın müdahalesini kendileri için yardımcı, hatta kuruluş umudu olarak gören Balkan ulusçularının tersine müslüman halklar Avrupa’yı en büyük düşmanı olarak görmeye başladılar. Osmanlı yönetimi Cezayir’de hiçbir zaman Balkanlardaki kadar güçlü olamamıştır. Eski devirde yerli halkın Osmanlı idaresine karşı aşırı bir bağlılık ve hayranlığı olduğu pek söylenemezdi, fakat Fransız işgali yerel ulusalcılıkla bir tür Osmanlıcılığı birleştirdi. 1738’de Kırım’ın işgali de yerel ulusalcılığı aynı şekilde yok etmişti. Cezayir'in dışındaki Müslüman ülkelerde de yerel ulusalcılık yerini süratle İslâmcı veya Osmanlıcı bir atmosfere terketmeğe başladı. 19. Yüzyıl boyu geçmişte veya halen Osmanlı tebası olan Müslüman halkların arasında Avrupa düşmanı ve Osmanlıyı kurtarıcı bir siyasal eğilim doğdu. Hatta 19. Yüzyılda ortaya çıkan lâik Arap ulusçuluğu da zaman zaman Osmanlı imparatorluğuna karşı olmayan, tersine onun güçlenmesini arzu eden bir yol izlemiştir. Bu gelişmeler kendini kurumsal düzeyde de duyurdu. Hilâfet kurumu Osmanlı devlet düzeninde 18. Yüzyıl sonlarından itibaren, 16-17. Yüzyıllarda olduğundan çok daha fazla önem kazandı.
5 Temmuz 1962
Hüseyin Paşa'nın 5 Temmuz 1830'da teslim olmasıyla Cezayir'deki üç asırlık Osmanlı tarihi sona erdi ve yüz otuz iki yıl sürecek Fransız yönetimi başlamış oldu.
Reklam
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
424 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dördüncü Murat hakkında başarılı bir kurgu roman
4. Murat – Ahmet Haldun Terzioğlu Yazarın KÖSEM SULTAN ve GENÇ OSMAN romanlarını okumuştum. Her ikisi de beklentimin üzerindeydi. Anlatım akıcı dil yalındı. Yazar akademik bir dil kullanmamış tarihi olayları bir roman kurgusu içinde başarılı bir biçimde anlatmış. Cahit ÜLKÜ’nün SARI SELİM romanını okuduktan sonra Selim’e bakışım değişmişti.
Dördüncü Murat
Dördüncü MuratAhmet Haldun Terzioğlu · Panama Yayıncılık · 201780 okunma
576 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Üç İstanbul'un Türk Edebiyatındaki önemi
ÜÇ İSTANBUL - MİTHAT CEMAL KUNTAY Bazılarımız bir zamanlar, dizi uyarlamasını TRT'de izlemiştik. Benim de aklımda bazı sahneler kalmıştı. O yıllarda "Duvardaki Kan" ve "Küçük Ağa" da izlenen dizilerdendi. TRT'nin yaptığı bu uyarlamalar, bugünkü yapımlarla karşılaştırıldığında çok nitelikli çalışmalardı. Mithat
Üç İstanbul
Üç İstanbulMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayıncılık · 20202,425 okunma
Halkın demokrasiye ne zaman ve ne ölçüde “layık” hale geldiğini tespit ve tayin etme yetkisi ve gücü, Jön Türkçü İttihat ve Terakki yönetimi altında devletin elinde olduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de Kemalist devletin elinde olmuştur. Bu durum, 1950’li yıllarla birlikte görünüşte demokrasiye geçilmiş olmasına rağmen devlet iktidarının müdahaleleri dolayısıyla fiilen tam anlamıyla geçilememiş olmasından dolayı, günümüzde de fazla değişmiş görünmemektedir. Osmanlı pozitivizmi ile Cumhuriyet pozitivizmi arasında bu açıdan da önemli bir fark olduğu söylenemez.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.