Gerçekten özgür olmak istiyor muyuz? Özgür olmak zorunda kalmamak için icat etmemiş miydik Tanrı'yı? Tanrı karşısında hepimiz suçluyuzdur/borçluyuzdur. Ama bu suç/borç, özgürlüğü yok eder. Günümüzde siyasetçiler eylem alanlarının büyük ölçüde daralmasının sorumlusu olarak yüksek düzeydeki borçlanmayı gösteriyorlar. Borçtan kurtulmuş, yani gerçekten özgür durumdaysak gerçekten eylemde bulunmamız gerekir. Muhtemelen eylemde bulunmak zorunda kalmamak, yani özgür olmamak, sorumlu olmamak için sürekli olarak borçlanıyoruz. Yüksek düzeydeki borçlanma özgür olmayı henüz başaramadığımızın bir kanıtı değil mi? Sermaye bizi tekrar borçlu/suçlu kılan yeni bir Tanrı değil mi? Walter Benjamin kapitalizmi bir Tanrı olarak görür. Kapitalizm "günahtan arındırmak yerine günah yükleyen bir kültün ilk örneği"dir. Arınma imkanı olmadığı için de özgür olmama hali sürekli yenilenir: "Kendisinden kurtuluşun söz konusu olmadığı bir suçluluk bilinci, böylelikle bu suçtan arınmak için değil onu evrensel hale getirmek için kült konumuna göz diker."
bilimler kendi kendimize sorduğumuz en önemli soruların hiçbirini yanıtlamaz. neden hiçbir şey değil de bir şey var? hayat yaşamaya değer mi? iyi nedir? kötü nedir? özgür müyüz yoksa kararlı mıyız? tanrı var mı? ölümden sonra hayat var mı?
Geleceğin açık olması eylemin özgürlüğünün oluşturucu öğesidir. Ancak Big Data insan davranışlarının öngörülmesini mümkün kılar. Böylelikle de gelecek hesaplanabilir ve yönlendirilebilir hale gelir.
Sofie'nin Dünyası kitabı 15 yaşındaki bir kızın felsefeyle tanışmasını anlatan bir kitaptır. Sofie bir gün okuldan eve geldiğinde "kimsin sen" yazılı bir posta bulur. Ardından düşünmeye başlar. Ertesi gün bir tane daha posta gelir. Ardından bir bir devam eder. Bu postaların bazılarında felsefik sorular varken bazılarında uzun uzun felsefe tarihi anlatılmaktadır. Biz de Sofie'yla birlikte felsefe tarihini okuyup düşüncelere dalarız.
Bu kitap felsefeye başlangıç kitabı olarak önerilir -ki ben de buna katılıyorum. Çok yalın bir şekilde bize anlatırken aynı zamanda kurgusuyla da ilgi çekicidir. Bunları gönderen kişi kimdir? Neden Sofie'ya gönderiyordur? Biz davranışlarımızda özgür müyüz yoksa kontrol mu ediliyoruz? Yaşadığımız dünya gerçekten var mı? Ya birinin hayal ürünüysek?
İlkçağ felsefesi gayet güzel bir şekilde anlatılmışken Ortaçağda hiçbir islam filozofundan bahsedilmemesi yazarın taraflığını ortaya koyuyor. Bu durum gerçekten sinir bozucu. Yakınçağa geldiğimizde ise oldukça hızlı gidiyoruz ve bazı filozoflarından hiç bahsedilmiyor bile. Kurgudan kaynaklı olarak bu kabul edilebilir olsa da eksik kalmış diyebilirim.
Kitap gerçekten güzel ve öneririm ama felsefenin zaten içindeyseniz ve tarihine hakimseniz sıkılabileceğinizi baştan söyleyeyim.
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202036,7bin okunma
Gregor ailenin tüm yükünü yüklenmiş fedakar bir gençtir. Onlar için endişelenen ve fedakarlıktan kaçınmayan...
Bir sabah böcek olarak uyanır ve olay başlar.
Kafka metaforlar üzerine ürettiği eserini bizlere akıcı bir dil ile sunmuştur. Gregor böcek olmadan öncede böcek gibi yasamaktadir. Sabah erken kalkıp işe gidip akşam gelip yatması. Odasından semtin belli noktasını incelemesi. Böcek olduktan sonrada bu fazla değişmemiştir. Yazar burada özgürlük sınırlarımızı hayatta olduğumuz yeri ve önemi anlatmaktadır. Ne kadar özgürüz. Sokaktayiz ama özgür müyüz? Böcek olarak yaşadıktan sonra...
Büyük fedakarlık yapan Gregor böcek olduktan sonra ailesi tarafından dışlanır. İnsanlar diğer kimseleri işe yaramaz olunca kolayca silip atabilirler.
Bir diğer husus ise kız kardeşine olan bağlılığı fedakarlığı böcek olmasına rağmen devam etmektedir onun için çırpınmaya ona dair bir takım hayaller içindedir. Oysaki o aksini düşünmekte ve ona ait olan odada bile özgürlüğünü elinden almaya çalışmaktadır.
Burada çatışmada söz konusudur. Ailenin bu durum karşısında ne yapacakları ondan kurtulmalı mi yoksa iyilesecegini mi beklemeli?
Roman bazı noktalarda okuyucuya bırakılmıştır. Aile bu durumun neden kaynaklandığını sorgulamıyor. Onu anlamaya tedavi etmeye çalışmıyor.
Kafka babasıyla sorunları olan adamdı. Burada babası tarafından sırtına atılan bir elma var. Bu elma uzun süre orada sırtında duruyor. Bu babasının ona yüklediği yükleri ve sırtında taşıdığı acıyı sembolize ediyor.
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222,8bin okunma
Sabahları güneş hepimiz için doğmuyor mu, niçin karanlıkta kalıyor sizin kalpleriniz? Hepimiz aynı gökyüzünün altında yaşamıyor muyuz, niçin bulutlanıyor aklınız?
Düşüncesuçu ölümü gerektirmez: Düşüncesuçunun KENDİSİ ölümdür
Merhaba kitapseverler,
Özgürlüğün olmadığı, yaşam kalitesinin diplerde olduğu ve buna rağmen yaşanılanların eskisinden daha iyi olduğuna inandırıldınız bir dünya düşünün. Ben düşünürken şunu dedim; dur bir dakika zaten üstü kapalı böyle bir dünyada yaşamıyor muyuz? Biraz aydınlanayım
DOĞULU MUYUZ? BATILI MIYIZ?
Ele aldığımız soru tarih boyunca incelenirse doğu ile batıyı birbirinden ayıran nedenlerin hepsini birden kapsayan ana etkenin özgürlük olduğu görülür. Gerçekten doğu binlerce yıl genellikle özgürlükten yoksun kalmış, buna karşın batıda söz ve yazı özgürlüğü genellikle süregelmiştir.
Yanlış inançlardan sıyrılmış özgür düşüncenin ilk parlak ürünlerini batı Anadolu kentlerindeki ionyalı doğa filozofları geliştirdiler. Batı Anadolu düşünürleri insanlığa yeni bir davranış ve tutum getirmişlerdir. Bu dünya görüşü özgür düşünceye, özgür rekabete dayanıyordu. Devlet düzeni tanrıya bağlanmadığı, yurt sorunları halk ve şehir meclislerinde, stoalarda, yurttaşlarla birlikte tiyatrolarda tartışıldığı için herkes düşüncesini söyleyebiliyordu. Okuma yazma tarihte en yaygın durumuna ilk kez ionya’da, yani batı Anadolu’da ve Atina’da ulaştı.
Yanlış inançlardan sıyrılmış, özgür düşünceye dayalı doğa araştırmalarından müspet ilim doğdu. Dinsel kurallardan kurtulmuş özgür düşünce yolu ile Atina’da halk egemenliğinin temelleri ve MÖ 508’de demokrasi kuruldu.
#Schopenhauer
*Yazar
#Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Her kitabın bir zamanı vardır diye düşünüyorum. Felsefe tarihi üzerine yazılmış bir roman olan Sofie’nin Dünyası, aylardır kitaplığımda bekleyen bir kitaptı. Okuyunca bir kez daha anladım ki gerçekten her kitap her zaman okunmuyor. Bazen ön hazırlık yapmış olmak gerekiyor. İçindekiler kısmına baktığımda ‘mitler’, ‘Atina’, ‘Spinoza’, ‘Kierkegaard’
Ama hayal ettiğim an asla gelmiyor. Böyle anlar hep ya çok erken ya da çok geç gelir. Ya farkına varamadan geçip gider ya da beklemekten vazgecildiginde gelir. Kızım Hakkında Her Sey. Kim Hye-Jyin
Aile nedir ? Toplumu oluşturan en küçük birim mi yoksa anne ve babalarının yaşayamadıkları hayallerini, isteklerini yetiştirdiği çocuklarda görmek istedikleri bir yapi mi? Iste bu sorular üzerinden şekilleniyor Kızım Hakkında Her Şey kitabi. Çocuklarımızın kendi geleceğini tayin edebilmesi, seçimlerini yapabilmesi icin onları ne kadar özgür bırakıyor ve bu yaptıkları tercihler konusunda saygı duyabiliyor muyuz sorusunu yazar, bize anne kiz çatışması üzerinden anlatıyor. Insanın yerleşik hayata geçmesiyle evrimlesmesinin en onemli aşaması olan "Homo economicus" kavramını, kadin kimliği üzerinden yeniden ele alıyor Kim Hye-Jyen. Huzurevinde hemşirelik yapan bir anne ile üniversitede akademisyen olan kizinin birbirine zıt dünya görüşlerinin, yaşam biçimlerinin ve önyargıların anlatıldığı bu metinde yazar, ölüm, yalnızlık ve yaşlılık gibi temaları da metnin icine yerleştirmiş. Kitabın yalın ve akıcı bir dili var. Dilinin akıcı olmasin da çevirmenin payı büyük. Kitabın çevirmeni @sevdabook 'a ayrıca teşekkür etmek isterim. Tarih boyunca mitlerde gördüğümuz Elektra ve Oedipus kompleksi sanata edebiyata konu oldu . Kızım Hakkında Her Şey bu alt metinlerin izinde konuyu modern dünyaya uyarlayarak, anne kiz çatışması söylemini, farkli bir acıdan ele alarak okuyucuya sunmuş. Farkli bir ülke edebiyati arıyorsanız Kızım Hakkında Her Şey kitabini okuyabilirsiniz . Herkese iyi okumalar
Konusu: Bir “zenci”nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor.
Bir arkadaşım tarafından hediye olarak aldığım bir kitap. Ve aynı
Birbirimizi sevebilir miyiz?
Özgür müyüz gerçekten
Ilık bir meltem eserken;
Beyaz şapkalı mavi bir dalganın tuzlu kokusuyla sevişirken
Ekşimtırak bir biçimde
birbirimizi sevebilir miyiz?
"Düşünün!
Bir düşünün!
Aklınız var!
İnsan başka nasıl değişir yoksa?
Sabahları güneş hepimiz için doğmuyor mu , niçin karanlıkta kalıyor sizin kalpleriniz?
Hepimiz aynı gökyüzünün altında yaşamıyor muyuz, niçin bulutlanıyor aklınız?"