Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçek aşkı bulamama sorunsalı
Simone de Beauvoir bizleri part- nerlerimize özgürlük tanımak konusunda yönlendirir. Bir çifti oluşturan iki taraf ilişkide kendini özgür hissedebilmeli ve özgürlüklerini kullanabilmelidirler. Ancak bu şekilde her gün o kişiyle beraber olmayı seçerken, gerçekten kendimize ait bir seçim yapmış oluruz. Garantiler, aşkı ezbere yaşanan bir zemine oturtur
Sayfa 81
Istediğimiz şeyi diğer kişilerden alma ya da isteklerimizi ona yaptırma hedefimiz onların özerkliklerini ne yapmak istediklerini seçme haklarını tehdit eder. İnsanlar seçim yapmakta özgür olmadıklarını hissettiklerinde bizim onlardan yapmalarını istediğimiz şeyin amacını görseler ve normalde onu yapmak isteyecek olsalar dahi direnmeye eğilim gösterirler. Özerkliğimizi koruma ihtiyacımız o kadar güçlüdür ki bir başka kişinin amacının  tek bir şeye odaklanmış olduğunu gördüğünüzde insanlar bizim için en iyisinin ne olduğunu bildiklerini sanıyormuş gibi davrandıklarında ve nasıl davranacağımıza dönük seçimi bize bırakmadıklarında direncimiz tetiklenir.
Reklam
“Herkesin seçim şansı vardır, Nora. Özgür irade diye bir şey var.”
SORU Eğer eylemlerimizle ilgili bir seçim yapmamız mümkün değilse, yaptıklarımız yüzünden cezalandırılmamız ya da ödüllendirilmemiz ne kadar adildir? Eğer ne yapacağımızı kendimiz seçemiyorsak, Tanrı cennete gidip gitmeyeceğimize nasıl karar verebilir? CEVAP Tanrı ne yapacağımızı bilse de yaşamlarımız önceden belirlenmiş değildir. Başka bir deyişle, Tanrının yapacaklarımız hakkındaki bilgisi, önceden belirlenmişlikten (ne yapacağımız konusunda bir seçimimizin olmadığı düşüncesinden) farklıdır. Bir sonraki eylemimizi hâlâ seçebiliriz. Buradaki hata Tanrıyı, zamanda gözler önüne serilen şeyleri gören bir insanmış gibi düşünmektir. Felsefe Boethius'a, Tanrının zamansız, zamanın tamamen dışında olduğunu söyler. Bunun anlamı, Tanrının her şeyi bir anda kavradığıdır. Tanrı, geçmişi, şimdiyi ve geleceği bir olarak görür. Biz ölümlüler, olayların arka arkaya gerçekleşmesine bağlıyızdır ama Tanrı bunu böyle görmez. Tanrının özgür irademizi yok edip bizi seçim yapma şansı olmayan önceden programlanmış makinelere dönüştürmeden geleceği bilebilmesinin nedeni, onun bizi belirli bir zamanda görmemesidir. O, her şeyi bir anda, bir nevi zamansız olarak görür. Felsefe Boethius'a, Tanrının insanların ne yapacağını önceden bilmesine rağmen, onları nasıl davrandıkları ve yaptıkları seçimler üzerinden yargıladığını unutmamasını söyler. Eğer felsefe bu konuda haklıysa ve eğer Tanrı varsa, bu cümleyi ne zaman bitireceğimi kesinlikle biliyor ama bu cümleyi burada noktalamak yine de benim özgür seçimim.
Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumda seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir
Nehir aniden bir dönemeçten savruldu ve her iki yandaki kıyılar yükseldi, Lörien'in ışıkları gizlendi. Frodo bir daha o zarif ülkeye hiç gelmedi. Yolcular artık yüzlerini önlerindeki yolculuğa çevirmişlerdi; güneş önlerindeydi, gözleri kamaşıyordu çünkü hepsinin gözleri yaşlarla doluydu. Gimli açık açık ağlamaktaydı. "En zarif olana son
Reklam
LAİKLİK - ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCENİN TEMELİ
Çetin Yetkin, laiklik için şunları yazar: "Laiklik ilkesinin uygulama ya konulması hem kendi başına bir devrim hem de bağımsızlıktan sonra öteki tüm devrimlerin onsuz olmaz koşuludur. Atatürk, Kemalizmin 6 ilkesi olarak bilinen ilkelerin içinde en çok laiklik konusunda duyarlı idi. Ahmet Taner Kışlalı , bağımsızıkla birlikte, laiklik ilkesinin tüm devrimlerin temeli oluşunu şöyle anlatıyor "laiklik, devletçilik dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de on koşulları içinde yer alır. Demokrasinin ön koşuludur, çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz, gerçek bir özgür seçim de. Milliyetçiliğin ön koşuludur, çünkü laiklik olmayan yerde önem taşıyan öğe ulus değil, inananların oluşturduğu Ümmettir . Devrimciliğin ön koşuldur, çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin tartışması bile genellikle yapılamaz. Halkçılığın ön koşuludur, çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil, dinsel seçkinlerin düşünceleri önemlidir, Laiklik karşıtı yönetimler, genellikle çoğunluk dinine dayanarak azınlık diktasıdır.
Seçim şansın yoksa özgür de olamazsın…
Yaşamınızdaki olayları ya da koşulları yaratmak veya ortadan kaldırmak Tanrı’nın fonskiyonlarından biri değildir. Tanrı sizi, Tanrı imajında ve benzerinde yarattı. Tamrı yaşam sürecini ve yaşamın kendisini yarattı fakat size özgür seçim de verdi, ne yapmak istediğinizi seçme özgürlüğü size ait. Bu anlamda, kendiniz için istediğiniz, Tanrı’nın sizin için istediğidir.
İnsanlar bildikleri yerlere giderler... İnsanlar sürekli kendileri hakkında bilgi verirler. Özgür iradenle seçim yaptığını sanıyorsun ama aslında seçtiğin şeyler bildiğin ve rahatlatıcı bulduğun şeylerle sınırlı...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.