Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Farklı devletlerde milliyetlere karşı takınılan farklı tavırlar ne ile açıklanır? Bu devletlerde hüküm süren demokratizmin derecesindeki farklılıkla.Önceki yıllarda,Rusya'da devlet iktidarının başında eski toprak aristokrasisi dururken,ulusal baskı katliamlar ve pogromlar gibi en iğrenç biçimlere bürünebiliyordu ve gerçekten de bürünmüştür.Belli bir ölçüde demokratizmin ve siyasi özgürlüğün varolduğu İngiltere'de ulusal baskı daha az vahşi bir karakterdedir.İsviçre demokratik bir topluma yakındır ve bu ülkede uluslar aşağı yukarı tam özgürlüğe sahiptir.Kısacası,bir ülke ne kadar daha demokratik olursa,ulusal baskı o kadar az olur,ve tersine.Demokrasi ile,belirli sınıfların devlet iktidarında bulunmalarını kastettiğimize göre,bu bakış açısından hareketle şu söylenebilir:Eski Çarlık Rusyası'nda olduğu gibi,eski toprak aristokrasisi iktidara ne kadar yakınsa baskı o kadar ağır ve biçimleri o kadar iğrenç olur.Ne var ki,ulusal baskı yalnızca toprak aristokrasisi tarafından ayakta tutulmaz.Ek olarak,bir diğer güç daha vardır -kendi ülkelerine sömürgelerde öğrendiği milliyetleri köleleştirme yöntemlerini getiren ve böylece toprak aristokrasisinin doğal müttefikleri durumuna gelen emperyalist gruplar.Bunları,küçük-burjuvazi,aydınların bir bölümü ve aynı zamanda soygun yağmasını paylaşan işçilerin üst tabakasının bir kesimi izler.Böylece,ulusal baskıyı destekleyen,başını toprak ve finans aristokrasisinin çektiği tüm bir sosyal güçler korosu ortaya çıkar.Gerçek bir demokratik sistem oluşturmak için,her şeyden önce zemini temizlemek ve bu güçleri siyaset sahnesinden silmek zorunludur.
Sayfa 82 - İnterKitabı okudu
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
Reklam
9. BÖLÜM SONSUZ SABIR Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti. Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
Özgürlüğe farklı bir bakış
Günleriniz dertsiz, geceleriniz eksiksiz ve hüzünsüz olduğu zaman değil. Tam tersine, bütün bunlar yaşamınızı kuşatmışken, çıplak ve tüm bağlardan kurtulmuş olarak hepsinin üzerine yükseldiğiniz zaman özgürsünüz gerçekten.
Özgürlüğe farklı bakış
Doğrusunu söylemek gerekirse, kölelik olmadan kesin çözüm yoktur. Çok çabuk anladım bunu. Eskiden özgürlüğü dilimden düşürmezdim. Onu kahvaltıda ekmeklerime sürer, bütün gün ağzımda çiğner, dünyaya özgürlükle tatlı tatlı serinlemiş bir nefes salıverirdim. Bu heybetli sözcüğü bana karşı çıkan herkesin kafasına vururdum, arzularımın ve gücümün hizmetine koymuştum onu. Yatakta kadın arkadaşlarımın uykulu kulağına onu mırıldanıp onları yüzüstü bırakıp gitmek için ondan yararlanırdım. Onu fısıldardım... Bırakalım, coştum, ölçüyü kaçırıyorum. Yine de özgürlüğü daha çıkarsız olarak kullandığım, dahası, onu iki üç kez savunduğum oldu, tabii işi onun için ölmeye vardırmadan, ama bazı riskler yüklenerek. Bu ihtiyatsızlıklarımı bağışlamak gerek; ne yaptığımı bilmiyordum. Özgürlüğün bir ödül ya da şampanyayla kutlanan bir nişan olmadığını bilmiyordum. Ve de bir armağan, insana dudak zevki verecek bir kutu şeker olmadığını. Hayır, tersine, bir angarya o, yalnız başına, bitkin düşürücü bir mukavemet koşusu. Şampanya yok, insana şefkatle bakarak kadehini kaldıran dostlar yok. Üzgün, hırçın, bir salonda yalnız, bölmede, yargıçların karşısında yalnız, kendisi karşısında ya da başkalarının yargısı karşısında karar vermekte yalnız. Her özgürlüğün ucunda bir yargı vardır; işte özgürlüğün son derece ağır bir yük olması bundandır, hele ateşiniz olduğu ya da sıkıntıda olduğunuz ya da kimseyi sevmediğiniz zamanlarda.
Reklam
Biz insanların kelime dağarcığında ‘hayır’ diye küçük bir kelime var. İçinde yaşadığımız dünyanın önümüze koyduğu ‘meselelerin as­lını’ ve ‘vaziyetleri’ sorgulamamıza, yalanlamamıza ya da reddetme­mize yarıyor. Gramerimizde gelecek zaman var. Hali hazırda var olan­dan farklı bir vaziyet-son derece farklı ‘olguları’ olan bir ‘mesele’- ha­yal edip
Aziz Augustine: Güzel ve iyi olanın bütününe duyulan tutku, aşağı seviyedeki arzuların tamamından vazgeçmeden var olamaz. İnsanın hayatta kaç farklı şeyi arzuladığını bilirsin. En iyiye olan tutkuya ulaşmadan önce bütün bunları hiçe saymayı öğrenmelisin ki, bu da kişinin ona faydası olmayan bir şeyi buna rağmen sevdiğinde onu daha az sevmemesi
Özgürlüğe farklı bir bakış..
Kentte kimseyi tanımıyordum, kimse de beni tanımıyordu. Yani özgürdüm..
Sayfa 176 - Can yayınları
Peki, hangi bireyden söz ediyoruz? XIX. yüzyıl “ben tapıncı”nın ' öne çıktığı bir yüzyılken, XX. yüzyılın sonunda, kesin çizgilerden yoksun bir ben, içi doldurulmamış bir kabuk, bir “bakış” (look) karşımıza çıkar. Bu Narkisos’un zaferidir; kitle toplumuna bağlı, topluma ve onun ilkelerine karşı kendi benini fethetmekten uzak, hedonist egonun zaferidir. Bağlarını koparıp bağımsızlaşan bireyden sonra, anonim birey ortaya çıkar ve bu birey özgürlüğe ulaşan özneden çok uzaktır. Bireye ait sonsuz sayıda görünüm, birbirinden farklı birey temsilleri moderniteyi karakterize eder. Ben [...] bu kez içeriğinden arındırılmış, kimliğini yitirmiş bir durumdadır. [ .] Toplumsal alan aşırı yüklemelerle, aşırı talepler ve hareketlenmelerle duygusal olarak boşaldığı gibi, Ben kendi sınırlarını birliğini kaybeder [...] “donuk ve belirsiz bir bütün” haline gelir.24 Bununla birlikte, kendini kaybeden bu bireyin yanında, kimi zaman bütünsel bir birey anlayısı belirir -bu birey, gerçekleşmesini olanaklı kıldığı ahlâkın nesnesidir (bkz:R.Misrahi,Gunumuzde Özne Sorunsalı, Encre Marin).
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.