Kitaba ilişkin sitedeki ilk okuma ve inceleme kaydı bu. Kitap pek ilgi çekmemiş demek ki... Halbuki ben beğenerek okudum...
Orhan Kemal gibi… Sarsıcı yoksullukta bir yaşam. Yazım dili çarpıcı, öfkeden uzak. Sarıveriyor insanı. Bu derecede bir yoksulluğu hayal etmek bile zor. Aynı dönemde Avrupa'nın, hatta dünyanın birçok ülkesinde buna benzer çok hayat yaşanmış; savaş sonrası, çok daha büyük başka bir savaşın arifesi, sancılı yıllar...
Bu hikayeleri okuyup iki büyük dünya savaşı arasındaki bu dönem Türkiye'sine, İsmet İnönü Türkiye'sine ilişkin günümüzdeki acımasız yorumları duyunca içim sızlıyor... "Ekmek karneye bağlandı", "gaz bulamadık", "CHP bizi yoksul bıraktı" diyenler var ya... İşte bu tarz cahillik, "hak yiyen" cahillik, particilik ne kötü, ne ayıp şey.
Yönetim hataları olabilir elbet, her zaman var, şimdi yok mu? Ama dünyanın kalanının ne durumda olduğuna hiç bakmadan bu söylenenler? Hak mı, vicdan sahibine yakışır mı? Geçtim savaşın göbeğindeki Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya'daki sefaleti; savaşın kıyısından geçtiği komşu Yunanistan'daki sefaleti buyurun okuyun; iki-üç kuşak önceki büyükanne/büyükbabalarımızın tecavüze uğramadan, çorba niyetine taşları kaynatmaya, çiğ otları yemeye ihtiyaç duymadan ekmek almak için karne ellerinde sıraya girmelerine sevinin.
Ve hayata öfke ile değil, şükrederek bakın...