Anasının düzgün ve boyalarını çalıp sürünerek mektebe gelen bir kızın başka bir kıza, tırnaklarını biraz sivriltmiş diye kinayeli laflar söylemesi; oğlan çocuklarla pazar günü gezmeye gidip bütün şehre yayılacak kadar kepazelik çıkaran ve bu yüzden daha iki gün evvel inzibat meclisine çıkıp bir hafta muvakkat tart alan bir zavallının hiç yüzü kızarmadan “Aman yarabbi! Hiç utanma kalmamış... Ayşe’nin Ahmet’le gezişine bakın!”demesi sadece gevezelik ve düşüncesizlik olamazdı.
Pazar günü sahafta otururken elime Richard Burgin’in Borges ile Söyleşi kitabı geldi. Karıştırmaya başladım haliyle.(Borges’e ilgisi olanların edinmesi gereken bir kitap kesinlikle.) Bazılarınız kızabilir ama Borges şunları diyordu bir sayfada: “Size şunu söylemek istiyorum; insanlarda edebiyat duygusu hiç yok. Bu yüzden, bir edebiyat parçası
Merhaba arkadaşlar. İstanbul Kadıköy'de Pazar günü saat 13:30 16.00 arasında imza günüm olacaktır. İstanbul'da oturan tüm kitap severleri imza günüme beklerim 🌼
Psikoloji okumayı seven herkes gibi benim de favorilerim; Alfred Adler, Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung. Dünyanın bu en iyi 3 psikoloğundan biri olan Freud ' in çalışmalarına baktığımız zaman toplumsal ve ikili ilişkilere yoğunlaştığını görürüz. Ama Jung, Freud' in aksine bireysel çalışmalar yapmıştır. Yani kişileri değil, kendini geliştirmenin
inançların kaç şiddetinde ki depreme dayanır ?
yeryüzü içinden kimsenin kurtulamadığı kaç felaketi yaşadı
bizim bildiğimiz son yüzbin yılın öyküsü
kaç format atıldı dünyaya bilen yok ..
medeniyet kötülük üzerinde yükseliyor
iyilik yaşamın ayrıntılarında mevcut
yapılan her buluş , seni daha kolay öldürmek için ya da paranı kendi elinle vermen için yapıldı ..
ülkelerinde ki sokak köpeklerinin su sorununu bile çözemeyecek kişiler
dünya ile evcilik oynuyor ..
evrende şeytanın öyküsü bir meleğe güç verilmesi ile başladı
bana gücün çıldırtmayacağı birini göster ona boynumu uzatayım ..
medeniyet sana seçme ve seçilme hakkı tanıdı
yönetilmeme hakkını verecek bir medeniyet daha kurulmadı .
yuvarlak bir dünya çizmişler
bunlar kendi çapında
bizler ise bu dairenin kenarından izliyoruz
aynı hikayeyi baştan dinlemek için uyanıyoruz her sabah
sırf takvimler gücenmesin diye sayıyoruz günleri , ayları .
hafta sonuna sığan özgürlüğün köleleriyiz
pazar günü boynunda ki zinciri gevşetiyorlar
hadi bana bunu hissetmediğini söyle
dünyayı bir kaba boşaltmışlar
biz kimin kaşığındayız , bilmiyoruz ..
Farklı bir şey yapma isteği geldi içimden. 1K da ayda bir ya da iki sefer olmak üzere bundan böyle kitap çekilişi yapmaya karar verdim. Şöyle yapıyoruz bu başlık altında o ay hediye edilecek kitabın ismini yazıyorum. Bunu paylaşan arkadaşlar arasından çekilişle belirleyeceğimiz bir kişiye kitabı hediye ediyoruz.
Ilk olarak vereceğimiz kitap Suç ve Ceza kitabı. Bu arada kimse kalitesiz vereceğimi düşünmesin. İş Bankası yayınlarından olacak... Çekiliş Pazar günü sona erecek...
Not: Beğeniler değil paylaşımlar dikkate alınacak...
Tatilimin bu başyapıtla başlaması ne güzel oldu. Bu sıkıcı, kara bulutların her yeri griye boyadığı pazar günü, dodi yanıbaşımda artık on dokuzuncu yaşının ortalarına giderken zar zor nefes alarak, ciğerlerinde gürültüyle solumaya çalışarak yatarken, içerden çamaşır makinasının sesi, annemin sesi, komşuların sesi birbirine karışmış odama
Bukowski, bir pazar günü kızı Marina'ya yazdığı mektubunu şöyle sonlandırmış:
"yıkıldığı zaman altından kalkabileceğin hayaller kur. İnsanların seni yarı yolda bırakma ihtimalini unutma."