Tutunamayanlar, evet o meşhur ya çoğumuzun okuyup hatırlamadığı ya da yarım bıraktıği lakin epey ünlü kitap (!)
Birçok mecra ve makalede tonla akademik inceleme ve fikir tartışmaları olduğundan Amerika'yı da yeniden keşfetmeye gerek olmadığından ben gözüme takılanları ve bazı ders notlarımdan alıntıları kendime de kayıt altına tutabilmek
Otuz Beş Yaş şiiri ile bildiğimiz, yolun yarısı eder dese de henüz kırk altısında yitirdiğimiz şair Cahit Sıtkı... Ölüm diye diye ölüme giden, aynaları kendisine düşman bilen bir isim...
"Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?"
Kendisini hep Memleket İsterim ile hatırlarım. Memleket deyince aklıma gelenim benim.
44 kısa bölümden oluşan roman otobiyografik niteliklere sahip. Karakterin adı hiç geçmiyor ancak biz onun
Peyami Safa olduğunu yaşadığı kemik rahatsızlığından, çektiği yoksulluktan tanıyoruz. Hastalık konusunda yaptığı psikolojik tahliller detaylı, içten ve gerçekçi. Hastane ortamları ve hastalığın ıstırabı hakkında yazdığı betimlemelerin ustalığına
Gözlerinin içine baktım. Yarabbi, ne kadın, ne gözler!.. Bir şarkı aklıma geliyor: O ne gözler, yaradan Tanrı'ya kurban olayım... Hay kahrolası şeytan, ne diyor biliyor musunuz? Nezihe'den filan vazgeç. Mahmut Efendi'yi salla, onun parasını da pulunu da malını da mülkünü de başına çal. Şu âfeti, şu nazenini, şu cananı, şu güzeller güzelini koluna tak, dünyanın öbür ucuna kadar git! Yahu... Erenler... Siz halden anlarsınız... Erenler... Bir kadına ne feda edilmez? Para mı? O da feda olsun, hele Mahmut Efendi'nin altınları...
Peyami Safa 'nın da ''Bodrum Katından Notları'' var . . .
Gaz lambasını yakıp merdivenlerden yavaş yavaş ''Bodrum Katı''na doğru inelim . . .
Bu roman, sadece 15 yaşındaki hasta bir gencin hastane
İyi yorumlamadım. Kötü oldu. Bir tek şeye odaklandım, büyük ihtimal abarttım, saçmaladım. Birçok şeyi es geçtim. Unutkanlık, düzensizlik filanda var. Ama internette birçok incelemesi var. Onları okumanız daha iyi olur.
Peyami Safa'nın en beğendiği romanı. Türk edebiyatının en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilen roman. Kitabı
''Yaşadığım İstanbul'' kitabı ile tanıştığım Selim İleri'ye sahaflardan görüp aldığım ''İstanbul Mayıs'ta Bir Akşamdı'' ile devam ediyorum.
Kitaptan birçok konu hakkında farklı bilgiler edindim. Yani verimli bir okuma sürecinden çıktığımı söyleyebilirim. Kitap 'bence' okuması zor ya da
Hoş geldin 41 yaşım...
Hani Peyami Safa diyor ya "Yaş alarak değil , yaşayarak tecrübe kazanır insan " Tecrübe ne kadar azsa o kadar mutludur insan çünkü Tecrübe; hayatta yediğimiz kazıkların toplamıdır bence. Bu sitede tanıdığım çok değerli arkadaşlar için iyi ki derken maalesef kimi insanlar için de 'Keşke hiç tanımasaydim "diyebiliyorum. Bu sebeple bu site benim için çok değerli bir platform. Tecrübe kazanmadan yaşayıp gitmek ümidiyle ...
Okudum Bitti...
İyi ki de okudum. Yazarın kalemi o kadar güzel ki... Genelde türk edebiyatına karşı biraz önyargılıyım :') ama bazı yazarlar var onları okudukça bu önyargım yıkılıyor, Peyami Safa da onlardan biri oldu :)
Hikayemiz genç, münevver bir şark kızı olan Neriman'ın garp kültürüne iştiyak duymasıyla başlıyor. Zaman zaman
Tanzimant Dönemi ile birlikte gelen modernleşme sürecinin getirdiği pişmanlıkları, değişimleri anlatan Fatih-Harbiye, Türk toplum yapısına etkisinin görüldüğü kısa bir romandır.
Gelenekten kopmamış olan Faiz Bey'in kızı Neriman ile nişanlısı gibi sayılan Şinasi arasına giren batılılaşmayı roman boyunca görülür.
Romanda Doğu-Batı
Kimse dinlemiyorsa beni ya da istediğim gibi dinlemiyorsa günlük tutmaktan başka çare kalmıyor diye başlamış Oğuz Atay kitabına. Aslında günlükten daha çok kitaplarının taslağını, oluşum aşamasını okuyoruz.Benim için Oğuz Atayı anlamak adına okunması gereken bir kitaptı. Oğuz Atay ın kitaplarında romanın bir yerinde aniden başlayan piyesler görürüz. Bu piyesler gerçek mi yoksa karakterin hayal ürünü mü bilemeyiz bazen. Gerçek hayatta da oyun nerede bitiyor gerçek nerede başlıyor bilmiyoruz diyor Oğuz Atay. Romanda ruhsal tahlillere değinen Halit ziya, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Kemal Tahir gibi yazarları yakın buluyor kendine ve toplumumuzun kişiliğinin yarım kaldığını ve kişilik tamamlama konusunda psikolojik tahlillerin romanlarda mutlaka ağırlık verilmesi gereken konulardan biri olması gerektiğini savunuyor. Oğuz Atayı ve yazdığı post modern kitapları anlamak adına mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum