Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rümeysa

Rümeysa
@rumim92
Eleştirmen değilim. Zevk için okuyorum.
Enerjinizi sizi güçlü kılanlar üzerinde harcayın. Zavallılar üzerinde harcanan enerji sizi felakete götürür.
Reklam
Birçok yaşamın biriktirilmiş becerileriyle çevresine çok bilmişlik ve toyluk ekranından baktı. Bir şeyi bildiğini düşünmek, kesinlikle kendini köreltmenin bir yoluydu. Öğrenmeyi yavaşça firenleyen büyümek değil, "bildiğimiz şeylerin" birikmesiydi. (Mentatlar böyle düşünürdü).
Hükümetlerdeki belirgin hatalar, ihtiyaç duyulduğu açıkça görüldüğü halde, köklü içsel değişikliklerin gerçekleştirilmesinden korkmaktan kaynaklanır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bu bilge adam görmüş ki, zenginlik bir özgürlük aracıdır. Ama zenginliğin peşinde koşmak köleliğe götürür."
"İnsanlar sınıf bağımlılığına çok yatkındır. Tabakalı toplumlar yaratırlar. Tabakalı toplumsa şiddete en güçlü çağrıdır. Parçalanmaz; patlar."
Reklam
Eski halk hâlâ, düzenli toplumun bireyi tatmin ettiğine inanıyor. Gençler bu inançtan gittikçe uzaklaşıyor. Eski kültürden kalanlar gençlere bakıp şöyle diyorlar: 'Ölüm rüzgarı onların geçmişlerini aşındırarak yok etti.'
İyi yönetimler hiçbir zaman kanunlara dayanmaz, yönetenlerin kişisel niteliklerine dayanır. Yönetim mekanizması daima bu mekanizmayı idare edenlerin isteğine bağlıdır. Bu yüzden, yönetimin en önemli unsuru, liderleri seçme yöntemidir.
İster kurbanı olsun ister faili, onun neleri yok ettiğini az ya da çok bir kez öğrenmiş olan herkes, gaddarlığı görünce tanır. Gaddarlığın hiçbir mazereti, hiçbir hafifletici nedeni yoktur. Gaddarlık geçmişi asla dengelemez ya da düzeltmez. Gaddarlık, sadece, geleceği daha fazla gaddarlıkla donatır. Kendi kendini ebedileştirir. Ensestin barbarca bir şeklidir. Her kim ki gaddarlık yapar, bunun yol açtığı gelecek gaddarlıkları da yapmış olur.
Bir insanı yaşamının bir saatinden mahrum etmekle, onu yaşamından mahrum etmek arasında yalnızca bir ölçek farkı vardır. Sonuçta ona karşı şiddet uygulamış, onun enerjisini tüketmiş olursunuz.
“Ben partizan değilim. Rezalet gördüm mü düzeltmeye çalışırım. Parti isimlerinin hiçbir anlamı yok. Sadece özgürlük geleneği önemli. Sıradan insanlar ondan vazgeçecektir, ah evet. Daha sakin bir hayat uğruna özgürlüğü satacaklar. Bu yüzden dürtüklenmeleri, dürtüklenmeleri gerekiyor…”
Reklam
“Domuzcuk’u görür görmez adam yerine koymaması, “şişko” diyerek aşağılaması da faşistlerin aydınlık kafalara karşı duydukları kinin belirtisinden başka bir şey değildir.”
“Anne-babaların, çocuklarının beyinlerini ve kalplerini işlemeden kendi hâline bırakmaları, akla ve vicdana uygun değildir. Hatta böyle bir ihmal, ahlâksızlıktır, cinayettir. Çünkü çocukların iyi terbiye görüp görmemesi meselesi, yalnız anne-babayı ilgilendiren bir mesele olmayıp, aynı zamanda toplumu ve devleti de ciddi bir şekilde ilgilendiren hayatî bir meseledir. İstediğiniz kadar mükemmel anayasalar yapın. Özgürlükler alanında da halka dilediğiniz kadar haklar tanıyınız. Sosyalizmin veya liberalizmin sihirli gücüne dilediğiniz kadar inanın. Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa hayata bir hiç olarak atılırlarsa, yasalar ve bütün sosyal haklar var olmasına rağmen toplumsal hayat yine de sönük ve ruhsuz olacaktır. Bu nesilden gelen memurlar bencil ve uyuşuk, devlet adamları ise politik madrabaz olurlar. Politikacılar, çıkar peşinde koşar. Okullar yeni neslin bilincini körelten ve kalbini karartan birer karanlık mağara olur. Basın, sokak kadınlarının albümlerine döner. Tok veya aç olan halk kitleleri ise kendilerine yabancı olan her şeye, özellikle varlıklı sınıfa mensup insanlara karşı nefret, kıskançlık ve intikam duyguları beslemeye başlarlar.”
İstesek de istemesek de, binaların organik hayatları hep aklımızı çeler. Cansız olsalar da, canlılara benzerler. Hayatta kalmayı tercih ederler, değişmeye boşu boşuna karşı koyarak yok olmaktansa, her çağın değişen ihtiyaçlarına kendilerini uyarlama gereğini kabul ederler.
“…Yaşıyor. Ben de yaşıyorum. Şimdi uyuyacağım, sabah kalkacağım, işlerle uğraşacağım, evleneceğim, yemek yiyeceğim, sigara içeceğim, güleceğim, bunları daha çok yapacağım. Sonra öteki tarafa geçeceğim. Öteki tarafa geçmeden önceki günlerden birini daha bitirdim.”
Mimar: Yapım sektöründe yeri olmayan, adı tarihe karışmış gereksiz meslek adamı. Çok gerekirse yabancı uyruklu olanları tercih edilir.
Sayfa 184 - YEMKitabı okudu
...Ah nasıl tiksiniyorum bu kelimeden! Kumaydım. Hangi kokuşmuş, çürümüş çağda yaratmışlardı bu kumalığı? Kim yaratmıştı? Kuma olmaktan, insanın ruhuyla, bedeniyle tutsak olmasından daha küçültücü şey var mı dünyada? Zavallı kadınlar, mezarlarınızdan kalkın, aşağılanmış kadınların ruhları, kalkın! Kalkın, kötü dünyaları, pis dünyaları titretin! Ben çağırıyorum sizi, ben, sonuncunuz! Ben, başkaldıran kuma!
Reklam
...Hayatın, insanlığın çoğu için, içtenlikle yaşanması gereken yalanlarla yapılmış dar bir alanda sürekli rol yapma hali olduğunu, ilk bu sıralarda anlamış olmalıyım.
...Önümüzde sınırsız zaman vardı. Dünya cennete yakın, ama yarı karanlık bir yerdi.
...Bütün gün taş topladıktan sonra akşamları gene zincirlerle birbirimize bağlı zindanımıza dönerken İstanbul'un güzel şehir olduğunu, ama insanın burada köle değil, efendi olması gerektiğini düşünürdüm.
... Yüz milyonluk bir zengin olsaydım, herhalde en eski elbiseler giyerek beni en değersiz, hemen hemen sadaka isteyen bir dilenci saymalarından, itip kakarak hor görmelerinden haz duyardım; kendimin kim olduğunu bilmek bana yeterdi.