Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Na’bi
Bende yok sabr u sükun sende vefadan zerre İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere (Nabi ) *Bende sabır ve sükunet, sende vefanın zerresi yok İki yoktan ne çıkar düşünelim birkere ..
"Akıp giden zamana"
Yüz üçüncü süre olan 'Asr Sûresi, çocukların ve yeni Müslümanların ilk öğrendiği, Kuran'ın en kısa sürelerinden biridir. Ayrıca Kur'ân'ın tedvin edilmiş hâlindeki son ilahi kasemi içermektedir: Akıp giden zamana! (el-asr) Şüphesiz insan hüsran içindedir (husr) Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. (sabr) (103:1-3) İlk âyette Allah (cc), el-'asr üzerine yemin eder. Bu kelime sıklıkla "zaman" olarak tercüme edilir, ama aslında akıp gitmiş ya da hâlen akan bir zamanı ifade eder. Sıkmak veya preslemek anlamına gelen ve aynı zamanda bir meyvenin içindeki suyun ('asir) sıkılmasını tarif etmek için kullanılan aşarı kökünden gelir. Resmedilen imaj, zamanın hem sınırlı bir kaynak olduğu hem de tamamen "sıkıldıktan" sonra, daha fazlasının elde edilmesinin mümkün olmayacağıdır. Bu kelime aynı zamanda güneşin iyice zevale döndüğü ve gündüzün yakında sona ereceği ikindi vakti için de kullanılır. Bu kasem, tüm süreye ciddi bir aciliyet duygusu katar: Her bir insan hüsran içindedir ve durumunu düzeltme zamanı hızla tükenmektedir (103:2). Sûre, kişinin kendi sini bu hüsrandan kurtarmak için zamanı tükenmeden önce yerine getirmesi gereken dört şartla bitmektedir.
Reklam
Sabr-ı cemîl yani güzel sabır üç türlüdür: Bir insanın günahlara sabretmesi, ibadetlere sabretmesi ve musibetlere sabretmesi.
"Artık [bana düşen] sabr-ı cemil (fesabrun cemilun)." (12:18) Hz. Yakub, Hz. Yusuf'un yokluğundan dolayı hissettiği kederin ne zaman sona ereceğini bilmediği için sürekli ve daimi bir sabır sergilemeye mecburdur. Buradaki sabr-ı cemil tabirine -un ekinin takılması, bunun bir fiile bağlı olmadığını dolayısıyla da zamanla vedeğişimle sınırlandırılmadığını gösterir. Daha sonra en küçük evladı Bünyamin Mısır'da tutulduğunda da Hz. Yakub, aynı cümleyi tekrar eder (12:83). Sabr-ı cemil tabirinin geçtiği diğer yer, karşılıklı bir konuşmada değil, Allah'ın Hz. Peygamber'i (sav) teselli etmek için bizzat ona hitap ettiği bölümdedir: O hålde sabr-ı cemil (sabren cemilen) ile sabret (70:5) Bu örnekte sabr-ı cemil ifadesine -en takısının gelmesi, söz konusu sabrın bir fiilin nesnesi olduğunu ve dolayısıyla zamanla kayıtlı bulunduğunu gösterir. Bu da gayet yerindedir, çünkü bir sonraki cümle ilahi bir güvence vermektedir: 𝙊𝙣𝙡𝙖𝙧 𝙤𝙣𝙪 𝙪𝙯𝙖𝙠𝙩𝙖𝙣 𝙜𝙤̈𝙧𝙪̈𝙧𝙡𝙚𝙧 𝙫𝙚 𝘽𝙞𝙯 𝙤𝙣𝙪 𝙮𝙖𝙠ı𝙣𝙙𝙖𝙣 𝙜𝙤̈𝙧𝙪̈𝙧𝙪̈𝙯. (70:6-7)
Sabr eyle ki ey nazlı melek! Hazret-i mabut Bir gün edecektir seni de şâtır u hoşnut Allah'a tevekkül edelim derd ü felâket Elbette olur munkalib fevz ü saadet
Sayfa 62
Huzûrunda bâzen benliğim erir, Tavrın hulûsumdan şübhe gösterir. Bâzen de ne olmaz ümidler verir Sabr ü karârımı alan gözlerin!
Sayfa 92 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Beni aşkın zaîf ü zâr etdi Akl ü fehmimi târ ü mâr etdi Aldı sabr ü karâr ü ârâmı Âlemin kıldı mest ü bed- nâmı Oldı gönlüm kemend -i zülfine bend
Cüneyd (ra.) sekiz Peygamber'e (a.s.) tabi olarak tasavvuffin temeli sekiz haslettir, diyor. 1- Sûfi sehâ (ve cömertlikte) İbrahim'e tabi olur. Çünkü O, cömertlik konusunda oğlunu kurban edecek bir dereceye ulaşmıştır. 2- Rızada İsmail'e uyar. Zira Allah'ın emrine rıza göstererek, aziz canını feda etmeye hazır olduğunu söylemişti. 3- Sabr hususunda Eyyûb'a uyar. Çünkü O, yaralarının kurtlanması belasına sabretmişti. 4- İşarette Zekeriya'ya uyar. Çünkü Hakk Taâlâ O'nun için: "Rabbına gizli bir nida ile niyazda bulunduğu zaman..." (Meryem, 19/3), buyurmuştur. 5- Gurbette Yahya'ya tabi olur. Çünkü o vatanında garip (ve yalnız) idi, kavmi arasında kavminden garip idi. 6- Seyahatta (ve gezgincilikte) İsa'ya tabi olur. Çünkü O, her şeyden tecerrüd ederek seyahat ederdi, o derecede ki, bir bardak (tas)la bir taraktan başka bir şeye sahip olmazdı. Bir şahsın, avuçları ile su içtiğini gördüğü zaman bardağını atmış, diğer bir şahsın parmakları ile saçlarını düzelttiğine şahit olunca da tarağını fırlatmıştı. 7- Sûf ve yün giyme de Musa'ya tabi olur. Zira O'nun bütün elbiseleri sûf idi. 8- Fakrda Muhammed'e (s.a.v) tabi olur. Aziz ve Celil olan Allah, yeryüzündeki bütün hazinelerin anahtarlarını ona göndererek, "Kendini sıkıntıya sokma, bu hazinelerden güzel güzel faydalan", dediği halde o şöyle demişti: "İstemem ya ilâhî, beni bir gün doyur, iki gün aç bırak".
(Yâ Muhammed) Ehl (i Beyt ve ümmet)ine namaz ile emret. Kendin de ona (namaza veya geçim darlığına) sabr ed(iniz). Senden (kendinin ve onların) rızk (ını vermeye çalışmanı) istemeyiz. (Bilâkis) sana (ve onlara) rızkı biz veririz. (Kalbinle âhiret işlerine önem ver! Güzel) âkıbet ise takvâ (sahipleri)nindir.
Sayfa 320 - tâhâ l 132
Şunun kim dünyada sabr ola yan Safa vü zevk olur her lahza karı [Dünyada dostu sabır olanın her anı sevinç, huzur ve zevk ile geçer.]
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Çabuk parlayan çabuk söner, sabr ile elbet olur koruk helva.
Özgürlüğün ve Siyonizm'in kelepçelerinden kurtulmanın bedeli büyük olur. Bundan ötürü acı ve hüzün yok! Rabbimizden sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Allah yolunda cihad ve direniş yolu, türlü türlü dikenlerle doludur. Bunlara katlanamayacak olanın, bu yola da girmemesi gerekir.
Sayfa 143Kitabı okudu
elimde seni sevme tehlikesi geçirdim diye bir ilan gül'e sabır et sabr'a bıçakla katlan
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.