Sen nasıl bu kadar inci tanesi….
Bu kadar eşşiz bir konusu olan ve bu kadar güzel üslupla anlatılan bir kitabı daha nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. Kitabı sağlık problemleri yaşadığım bir dönemde okudum her sayfasında hatta her cümlesinde sanki şifa oluyordu bana, öyle hissediyordum. Tabi hemen bitmemesi için az az okuyup kendimi frenlemeye çalıştım. Okumaya kıyamamak gibi düşünün…
Okuduğum diğer siyer kitaplarının aksine roman tadında bir havası var, kitabın isminden de anlaşılacağı üzere bülbülün güle olan aşkını anlatıyor. O Gül ki adı geçtiğinde birçoğumuzun yüreğinin titrediği, gözlerinin içinin güldüğü, kainatın en şereflisi canımız Peygamberimiz; Hz. Muhammed (sav) O Gül ki cahiliye devrinde gelen bir Nur, kurtuluşun müjdecisi Nebilerin Nebisi. O Gül ki ümmetim ümmetim diye doğup ölüm anında dahi ümmetim ümmetim diye arşa yükselen Sevgili. Ne söylesek ne yazsak ne kadar anlatsak hepsinin eksik kalacağı bir peygamberin ümmeti olduğum için binlerce kez şükrettiğim, yaşadığı zorlukları, verdiği mücadeleyi iliklerime kadar hissettiğim ve ne kadar az tanıyorum, ne kadar az biliyorum diye üzülüp utandığım, farkındalığımı arttıran siyer çalışmalarına başlamama vesile olan bir kitaptı.
Yazarın kalbine ve kalemine sağlık. Okuyun, okutturun, hissedin ve yaşayın…
Reh-i aşkında bî-sabr u şekibim ya Rasûlallah,
Seni her kim severse ben rakîbim ya Rasûlallah.
Bülbülün Kırk Şarkısı
İskender Pala