Çerkes Hasan nåmıyla meşhur Kolağası Hasan Bey, Sultan Abdülaziz'in hanımlarından Neşe Erek Kadın Efendi'nin kardeşiydi. Eski padişahın kayınbiraderi oluyordu. Eniştesinin ölümünden Hüseyin Avni Paşa'nın sorumlu olduğunu öğrenmişti. Bu işte parmağı olanları da biliyordu. İntikamını almak niyetindeydi.
Hele Sultan Abdülaziz'in
Rus Edebiyatının eskimeyen öyküleri ve yazarı Gogol’dan üzerine derin derin düşünülüp bu Rus Milletinde memurluk vaziyeti bu peki, biz Türklerde durum ne ola ki diye düşündürmüş birden fazla öykünün bir araya toplanılıp basıldığı akıcı, sürükleyici bir kitap..
Gogol ‘un hayatında bir dönem,bir Kız Enstitüsünde Tarih Öğretmenliği bir kürsüde de
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Ayşe Kulin, hakkında net bir karara varamadığım, beni arafta bırakan bir yazar. Onun hakkındaki düşüncelerim hep “ama”larla dolu. Aslında önceleri çok beğenerek okuduğum bir yazardı.
Sevdalinka ile başlayan Kulin yolculuğum, Hayat , Hüzün,Umut,Veda,Kanadı Kırık Kuşlar, Tutsak Güneş,Geniş Zamanlar, Gizli Anların Yolcusu, Bora’nın Kitabı ve Dönüş
Hüseyin Avni Paşa, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz döneminde yaşamış, serasker (günümüzde genelkurmay başkanlığı) ve sadrazam(günümüzde başbakan) görevlerine kadar yükselmiş bir şahsiyettir. Askeri yönden bir deha olarak kabul edilmektedir. Hersek, Karadağ, Girit isyanlarını bastırmış, Sırp isyanının çıkmasını engellemiştir. Osmanlı kara ve
Eski sefirlerlerden Sadullah Paşa Sultan Abdulaziz merhumun divan-ı hümayun tercümanlığına dair hatıralarını anlatırken:
Sırbistan Beyi Prens Milan İstanbul'a gelmiş,üç gün sonra huzur-i hümayuna kabul edildiği zaman Sadrazam Hüseyin Avni Paşa da hazır bulunmuş idi.Zat-ı Şahane ile Prens Milan birer koltuğa oturdular.Biz (Sadullah ve Hüseyin Avni paşalar) ayakta duruyorduk.Prens Milan, Sırbistan arazisinin darlığından dolayı hoşnutsuz olan Sırplar'ın taarruzuna uğraması ihtimaline binaen kendisinin selametini temin için Sırbistan'a biraz yer ihsanını istirham eyledi.Baktım merhumun rengi değişti.Hiddetlendi.
Prense:
''- Sizi her türlü tehlikeden korumak için Sırbistan'a asakir-i şahanemi sevkederim. Arazi genişletmeye gelince; istediğiniz yerlerin her karışı nice millet efradının kanı pahasına alınmış olduğundan onu ihsan etmeye hakkım ve selahiyetim yoktur.'' buyurdu. Ben ömrümde bu derece vakurane söylenmiş bir söz işitmedim desem mübalağa etmemiş olurum! demektedir.
Bir tesbit de 19. asrın en büyük tarihçisi ve hukukçusu olan Cevdet Paşa'dan gelmiş. Cevdet Paşa "Avni Paşa, Sadrazam Şirvânîzâde Rüşdü Paşa’yı Tâif'te zehirletti. Sadrazam Müşir Esad Paşa'yı da onun zehirlettiği pek çok söylendi. Sultan Abdülaziz'i de zehirletmek istedi ancak muvaffak olamadı. Tarsus müftüsü Ahmed Hilmi Efendi'yi de zehirli şerbetle
-Sultan Abdülaziz hakkındaki tasavvurunu valide sultana söylememesi için- öldürdüğü bilinmektedir.”
Hüseyin Avni paşa(!)
“Cum’a Selâmlığı” denen bu mühim imparatorluk törenine, devlet adamları da katılırdı. İstanbul’daki Birinci Ordu Kumandanı’nın da katılması tabiî idi... Böyle bir Cuma günü Avni Paşa da büyük üniforması ile nişânları ve müşîr apoletleriyle törene katılmıştı. Törene Hânedân’a mensup kadınlar da
Ayşe Kulin severek okuduğum yazarlar arasında, uzun zamandır yazarın kitabını okumamıştım. Tarihi roman sevdiğim bir tür olduğu için bu kitabını çok beğendim.
Kitap 30 Mayıs-15 Haziran 1876 tarihleri arasını yani 17 günü kapsıyor. Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve Çerkez Hasan'ın darbecilerden bir kısmını infaz etme sürecini kapsıyor.Kitabın yazılma tekniğini çok beğendim. Olaylar farklı kişileri bakış açıları ile anlatılmış.
■ Sultan Abdülaziz'i tahttan indirenler;
- En başta Serasker Avni
- Süleyman Paşa,
- ihtiyar tilki Sadrazam Rüştü
- Meşrutiyet yanlısı Mithat paşa
- halkın Şerullah adını taktığı Şeyhülislam Hayrullah
■Kitap darbelerin esas nedenin kişisel çıkarlar ve menfaat elde etmek için yapıldığını çok güzel vurgulamış. Bu arada Osmanlı hukukuna göre padişahın tahttan azledilme gerekçeleri de şunlarmış:
"Padişahın İslam dininden çıkması veya akli melekelerini kaybetmesi"
Kitabın son bölümünde Çerkez Hasan ağıtının hikayesini de öğreniyorsunuz. Kesinlikle tavsiye edilir :)
Aksaray'dan kar geliyor
Ben sandım, ki yar geliyor
Çıktım baktım pencereye
Çerkez Hasan can veriyor
Beyazıt'ın meydan yeri
Hanımların seyran yeri
Çerkez Hasanı astılar
Sol yanında ferman yeri
İkinci Abdülhamid Han'ın çok vehimli olduğu, kuvvetli bir hafiye teşkilatı kurduğu doğrudur. Buna, hiç kimse itiraz edemez. Ama insaf ve idrak sahibi olan herkes, şu soruya cevap vermek mecburiyetindedir: İkinci Abdülhamid Han neden vehimli oldu? Neden kuvvetli bir haber alma teşkilatı kurdu? İnsafla düşünmek lazımdır ki, İkinci Abdülhamid Han, üç
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. İçinde gerçek bilgilerle beraber bir roman havası vardı. Tarih sevenler için bilinmesi ve okunması gereken kişilerden bir tanesi bence :)
Olay örgüsünden bahsetmek gerekirse;
Abdülaziz daha şehzadeyken annesi Pertevniyal Kadınefendi’yi torun sahibi eder. Osmanlı Sarayı’nda bir şehzadenin padişah olmadan önce baba
Talât’ın parasız kalışına bizler alişıktık. Daha genç yaşlarında Selânik’te bulunduğumuz sırada sık sık kendi tabiri ile «meteliksiz» kalır, arkadaşlarından borç istemek zorunluğu duyardı. Bir gün Aka Gündüz’ü bulup iki mecidiye borç istemiş. O zaman Aka’nm ne Aka’lığı ne de Gündüzlüğü vardı. Kendisine şair Enis Avni ismi takılmıştı. Asıl adı bu idi. Talât’ın isteği üzerine Aka derhal elini cebine sokmuş, iki mecidiye çıkartıp Talât’a vermiş: Şakayı pek seven Talât işi alaya alarak şöyle demiş: «İnşaallah sadrazam olduğum zaman sana bu paranın on mislini vereceğim» ve iki arkadaş kahkahalarla gülmüşler.
Postacı Talât Efendi kim, Sadrazam Talât Paşa kim? Gel zaman git zaman yukarıda belirttiğimiz olaylar sonunda Talât sadrazam oldu. Aka Gündüz ise o tarihlerde pek darda kalmıştı. Yani Talât’ın dediği gibi meteliksiz dolaşıyordu. Bunu haber alan Talât, Selânik’te aldığı iki mecidiyeyi hatırlamış ve şakadan da olsa verdiği sözü tutmak için bir kese içine koyduğu on altını Aka Gündüz’e göndermiş.
“Midhat Paşa’nın sadrazamlığının, nâzırlığından bile kötü olduğu, 2 ay 19
gün sürebilen sadâretinde kolaylıkla ve açıklıkla ortaya çıktı. Âlî Paşa’nın liyâkatsiz halefi Mahmud Nedim Paşa’nın karmakarışık ettiği devlet düzenini, yeni yolsuzluklarla lekeledi. 28 Eylül’de Mısır hıdîvi (umûmî valisi) İsmail Paşa’ya
Evvelce Hüseyin Avni paşa iki vezire, Mithat ve Şirvani-zade Rüştü Paşa'ya, padişahı tahttan indirmek fikrini ifşa etmişti. Şirvani-zade, sadrazam olunca, Avini Paşa'ya artık bu bahsi açmadı. Onun üzerine Avni Paşa, padişah ile görüşerek Şirvani-zade' nin velihat Murat Efendi'nin adamı olduğunu, onun emrinden çıkmadığını söyledi. Bu yalan üzerine padişah, Şirvani-zade'yi azledip, sadakatini arz eden Avni Paşa'yı sadarete getirdi. Ancak Avni Paşa; Şirvani-zade'nin, vaktiyle kendisine padişahı tahttan indirilmesi bahsinin açıldığını Sultan Aziz'e bildirmesi korkusu içindeydi. Mithat Paşa'da telaşta idi. Bu korkusunu ortadan kaldırmak için Şirvani-zade'yi zehirletti. Elde ettiği cariyeler vasıtasıyla padişahı da zehirletmek istedi. Fakat cariyeler buna cesaret edemediler...