Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tasavvufun Merhaleleri ve Mevlâna - Nurettin Topçu Mevlâna Celâleddin'in, birçoklarının meftun olduğu sanatkâr tarafı, onun zahiridir. Ahenk ile kafiyenin, güzel söz ile gözyaşının muhteşem terkibi olan sanat, kabuktaki parıltıdan ibarettir. Ancak halk kitlesi şekle düşkün, şairde de sanat taassubu hakim olduğundan, vahdet deryasının bütününden
Sayfa 14 - Delhiz Kitaplar ☪ Eylül 2008 - Yazar Tahirü'l-Mevlevi - Hazırlayanlar Prof.Dr Ali Güzelyüz - Doç.Dr Mehmet Atalay - Kadir TurgutKitabı okudu
Geleneğin sanatkarı, başlangıçta tanımlayamadığı ancak eksikliğini çok kuvvetli bir biçimde algıladığı yeni bir açılımı yakalamak için, sadece ve sadece O'na iltica etmek gerektiğini, varlığının derinliklerinde hisseder. Bu iltica ise tam bir teslimiyetle gerçekleşir. O'na teslimiyetin dış aleme yansıyan belirtisi tecrittir. Sanatkar, kendisinde ne varsa hepsini bırakmak zorundadır ki sadece O'nunla birlikte olabilsin.
Reklam
"San'atlı bir eser, san'atkârı icab eder" ~ Sözler - Sanat varsa mutlaka bu sanatın sanatkarı vardır, sanatkar olmaksızın sanatın olması mümkün değildir...
Şiir Hakkında Mülahazalar (Ahmet Haşim)
Karin bu kitapta okuyacağı “Bir Günün Sonunda Arzu” isimli manzume ilk intişar ettiği zaman, manası bazılarınca lüzumundan fazla muğlâk telakki edilmiş ve o münasebetle şiirde “mana” ve “ vuzuh” hakkında hayli şeyler söylenmiş ve yazılmıştı. Bu dakikada bunların hiçbirini hatırlamıyoruz. Nasıl hatırlayabilelim ki söylenen ve yazılanların bir kısmı
Sanat varsa sanatçı, sanatkâr kim? Biz iz varsa o izi koyan kim? Bir nizam varsa o nizamı koyan kim?
Timaş Yayınları
Gerçekten, İslâm, İnsanın Kadrini Bilmek Demektir...
- " (...) Unutmamak gerekir ki, laboratuvarları da, sanat galerilerini de, mabetleri de kuran insandır. İnsan, iktisadî, sosyal, kültürel ve siyasî yönleri ile bir bütündür. O, maddeye bile, hem bir ilim adamı, hem bir sanatkâr, hem bir dindar gibi bakar. Bir “gül”, bizim için bazen bir laboratuvar malzemesidir, bazen sanatımıza ilhâm veren bir duygu ve heyecan kaynağıdır, bazen varlığımızı ürperten bir “İlâhî mesaj”dır. Bütün bunlar, birer İnsanî gerçektir. İnkâr edilmeleri, insanın inkârı mânâsına gelir. Belki kâinata ve tabiata bu gözle bakan tek canlı insandır. İnsanın böyle bir yalnızlığı varsa bunu yadırgamamak gerekir. Çünkü, insan budur. Üstelik, o, bu hâliyle güzeldir ve bu hâliyle yücelmenin sırrını çözmüştür. Bu sebepten olacak, yüce dinimiz İslâmiyet, insanı, “en şerefli varlık” ve “en güzel surette yaratılan varlık” olarak tasvir eder. Gerçekten, İslâm, insanın kadrini bilmek demektir..."
Bab-ı ali Kültür YayıncılığıKitabı okudu
Reklam
Octave Feuillet [Fransız romancı ve oyun yazarı, 29 Aralık 1890] dün öldü. Înce ve temiz bir kalbin çarpması durdu. Onu tanıyan herkes, ondan ince bir iyiliğin, såf bir iyilikseverliğin bulunduğunu, samimiyetine zerafet kattığını, bilir. Duygularında bütün zevk inceliklerini taşıyan zarif bir insan olduğu hükmüne varabilmiştim. İhtiyarlık çağına
Atasözü, Deyim, Söz Sanatları
_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan _Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri _Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız _Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran _Yılan
Sanatlı bir eser, sanatkârı icab eder. Eğer bir sanat varsa, mutlaka o sanatın bir Sanatkâr'ı vardır..
TÜRKÇEYE SIZMIŞ, TÜRKÇE OLMAYAN EKLER (Dr. Hasan Şahin KIZILCIK)
Bir dilin yabancı dillerden sözcük almasından daha sakıncalı bir durum varsa, yabancı dillerden dilbilgisi kuralları almasıdır. Sözcük türetmede kullanılan yabancı eklerin başka başka dillerdeki köklere gelmesinin yanı sıra, Türkçe köklere de gelerek sözcük oluşturmada kullanılması büyük ölçüde sakıncalıdır. Bazıları birleşik sözcük olmakla
Reklam
Sanat varsa, sanatkâr?
Charles, Cambridge'e gelirken biriktirmiş olduğu koleksiyonları da getirmişti. Kelebeklerin kanatlarına baktığı zaman ondaki estetiği kaç sanatçının yakalayabileceğini, ya da küçük ama sert kabuklu bir böceğin ayaklarindaki kıvrıma bakınca, hangi mekanikçinin böyle ustaca bir düzenek yaratabileceğini düşündü. Küçücük bir yeşil yaprağın içinde, hiçbir mühendisin planlamaya dahi cesaret edemediği damarların dizaynı ve bu damarların yaprağa hayat veren suyu nasıl taşıdıklarını düşündü.
Sayfa 85 - Etkin Yayınevi, 6. Baskı Haziran 2011Kitabı okudu
Aziz Ocaklı'ya Çetin bir dağ yolunda senelerdir yürüyoruz. Hareket noktasından uzaklaştıkça, ufuk genişliyor ve rüzgâr artıyor. Eski mâbet, eski ümit aşağıda, ovalarda kaldı. Kenarında dolaştığımız uçurumların dibinden mâzinin lâfzı ve şekli kaybolan şikayet ve itiraz uğultusu geliyor. Aziz Ocaklı, Milletinin târihinden vazife aldın ve
Sayfa 1 - Kültür ve Turizm BakanlığıKitabı okudu
Geleneğin sanatkarı, başlangıçta tanımlayamadığı ancak eksikliğini çok kuvvetli bir biçimde algıladığı yeni bir açılımı yakalamak için, sadece ve sadece O'na iltica etmek gerektiğini, varlığının derinliklerinde hisseder. Bu iltica ise tam bir teslimiyetle gerçekleşir. O'na teslimiyetin dış aleme yansıyan belirtisi tecrittir. Sanatkar, kendisinde ne varsa hepsini bırakmak zorundadır ki sadece O'nunla birlikte olabilsin.
Takdim
Osman Yüksel'ler bu milletin ruh, iman, gelenek köklerine bağlı taşkın zekâlı çocuklarıdır. Yolsuzluklara, kötülüklere, dinsizliklere, saçma sapan yeniliklere, nursuzluk ve dönekliklere karşı içlerinde mukaddes bir isyanla İstanbul veya Ankara'ya giderler. Çoğunlukla "taşra"dan, bir kasabadan veya köyden gelirler. Gönüllerinde
Sayfa 10
78 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.