Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fatma Girik
Filmlerde ve kitaplarda bile olmayan kötülüklerle boğuşmayı öğrenecek durumla karşı karşıya kaldık. Her şey biraz daha iyi galiba derken, bir bakıyorsun ki hiçbir şey daha iyi değil. Şiddet, eşitsizlik, çocuk yaşta evlendirilme, taciz. O kadar fazla ki kadınların yaşadığı problemler. Eğitimsizlik ise bunların en büyüğü. Bazı kadınlar ne yazık ki bir birey olduklarının farkında değiller. Oysa farkına varsalar değişecek bu dünya. Ama egemen güçlerin işine gelmiyor tabii. Yıl olmuş 2021 kadın hala parayla alınıp satılan bir varlık olarak görülüyor. Tıpkı Nazım'ın şiirindeki gibi: "Kimi der ki kadın; Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın; Yeşil bir harman yerinde, Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki hayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir.
Taş Devri Diyeti
TAŞ DEVRİ DİYETİ Taş Devri diyetini uyguladıktan en çok bir hafta sonra yorgunluğunuz ortadan kalkar. Kendinizi gençleşmiş hissedersiniz ve daha erken uyanırsınız. Bu sağlıklı beslenme ilkeleri sağlıklı ve hastalıklı herkes için faydalıdır. Hem hastalık önleyici hem de tedavi edicidir (kısmen ya da tamamen). Sadece fazla miktarda protein almaması
Reklam
İSYAN İsyan betonlaşan gözyaşına Pazarda satılan mutluluğa İsyan mobilyaya dönüşen Sevince ve acıya İsyan demir parmaklıklar ören Elin sıcaklığına
Aile eğitiminin yerine toplumsal eğitimi geçirmekle bağların en kutsalını yok ettiğimizi mi söyleyeceksiniz? Ya sizin eğitiminiz! O da toplumsal değil mi, onu da eğitiminizin dayandığı toplumsal koşullar, toplumun okullar vb. aracılığıyla dolaylı dolaysız müdahalesi belirlemiyor mu? Toplumun eğitime müdahalesini Komünistler icat etmedi ki; Komünistlerin tek istediği, bu müdahalenin niteliğini değiştirmek ve eğitimi egemen sınıfın etkisinden kurtarmak. Modern sanayinin etkisiyle proleterler arasındaki tüm aile bağları kopup parçalandıkça, proleterlerin çocukları alınıp satılan basit birer mala ve iş aracına dönüştükçe, burjuvazinin aile ve eğitime ilişkin, ana baba ile çocuk arasındaki kutsal ilişkiye ilişkin yapmacıklı övgüleri bir kat daha iğrençleşmektedir.
Bugün, öğlen yiyebileceğim bir şeyler almak için markete girdim ve bir anda çok garip bir duyguya kapıldım, sahip olduğum bu hayatın ne kadar olasılık dışı olduğunu fark ediverdim birden. İnsanlığın geri kalanına gitti aklım; çoğu sana bana kıyasla sefalet içinde yaşayan, benzer bir marketi ne görmüş ne de içine girmiş insanları düşündüm. Verdikleri onca emeğin meyvesi de bu işte, bu! Bizim gibi insanlara layık görülen bu yaşam biçimi! Plastik şişelerde satılan marka marka gazlı içecekler, paketlenmiş yiyecek menüleri, ambalajlı şekerlemeler ve taze pişirilmiş tatlılar; bu kadar işte, dünyada verilen tüm emeğin, harcanan tüm fosil yakıtların, kahve çiftliklerinde ve şeker tarlalarına dökülen tüm alınterinin meyvesi bu! Bu gıda marketi! Düşünürken başım döndü, hakikaten midem kalktı. Hayatımın bir televizyon şovu olduğunu birden hatırlamış gibiydim; şovun yapılabilmesi için her gün insanlar ölüyor, çocuk, kadın demeden en feci şekilde kıymaya çevriliyordu, sırf ben tek kullanımlık plastik ambalaj katmanlarına sarılmış çeşitli öğle yemeği opsiyonlarından birini seçebileyim diye. Bu yüzden ölüyorlardı, büyük deney dedikleri buydu.
Haksızlıklar da bolca konuşulur diye düşünüyorlardı. Büyük haksızlıklar, herkesçe bilinen, uluslararası olanlar; cadı yakma, ayak bağlama, ölüyle beraber yakma, namus cinayetleri, kadın sünneti, tecavüz, çocuk evlilikleri, taşlama, kız bebek öldürme, jinekolojik uygulamalar, gebelikte anne ölümü, ev içi köleliği, mal, hayvan ya da mülk muamelesi
Sayfa 168
Reklam
Bana başka bir nedenle başvuran bir hastamdan bahsetmek istiyorum: 40'lı yaşlarda, iyi eğitimli, medya sektöründe yönetici olarak çalışan, görünürde hiçbir problemi olmayan bir kadın hastaydı. kendisini bildi bileli hep mutsuz olduğunu, son beş sene içinde dört-beş farklı psikiyatra gittiğini ve her psikiyatrın en az üç-dört ilaç denediğini anlattı. "Bir ilaç yüzünden bir ayda yaklaşık 10 kilo aldım. Hissiz, umursamaz ve şişman bir kadına dönüşmüştüm. Başka bir ilaç beni zombiye çevirip uyuşturmuştu. Toplantılarda başımı zor kaldırıyordum. Bir başkası ise hiperaktif yaptı." "Peki" dedim. "Gittiğiniz doktorların hiç birinin aklına nasıl beslendiğinizi, sağlık durumunuzu sormak gelmedi mi?" Gelmemiş! Karşımda bana geldiğinde çocukluğundan beri çok kötü beslenmiş, senelerdir doğru dürüst sebze yememiş, yeterince protein ve sağlıklı yağ tüketmemiş bir kadın vardı. Bol bol 'light' adı altında satılan krakerler ve yğsız peynirle besleniyordu. sezaryenle doğmuş olması da daha yaşama başlarken faydalı bakterilerden mahrum kalmış olduğu anlamına geliyor. Tüm hayatı boyunca özellikle de çocukluğunda- sık sık uçuk problemi yaşadıgını, hep halsiz hissettiğini, her zaman zor odaklanan biri olduğunu anlattı. Bugün, uçuğun vücudun bağışıklık sisteminin verdiği alarm olduğunu bir çocuk bile bilir! Susuz kalmak bile depresyona girmek için tek başına yeterli.
Sayfa 32 - hayyKitabı okudu
Üç Kaşığa Satılan Elmas
Ünlü tarihçi Hammer, dönemin vakanü­vislerini kaynak göstererek şu olayı anlatır: "Padişah hazinesinin en değerli taşlarından biri olan yirmi dört kıradık bir el­mas vaktiyle Eğrikapı'da gübrelerin içinde bir yoksul adam tarafından bu­lunmuştu. Değerini bilmediği için bu elması üç tahta kaşık karşılığında değiş­mişti. Taşın yeni sahibi bunu on akçe karşılığında bir kuyumcuya devretmiş­ti. Fakat sonradan elmasın daha fazla et­tiğini düşünerek daha fazla para istemiş­ti. Anlaşmazlık kuyumcu ustalarına ile­tildi. Onlar da elmasa bir kese altın fiyat biçmişlerdi. Elmas daha sonra dev­letin hazinesine geçmişti. Bu rastlantı sonucu bulunan elmasların ikincisiydi. Kuşkusuz her ikisi de eski Bizans'ın ha­zinesinden geliyordu. Çok daha güzel ve iri olan ilki Fatih Sultan Mehmed döneminde bir çocuk tarafından Ayvan­saray'da bulunmuştu. Belki de İmpara­tor Justinyen'in yirmi ikinci saltanat yı­lında Ayvansaray'da yapılan bir tören­de dikkatsizlik yüzünden düşüp kaybolmuştu."
Sayfa 759Kitabı okudu
Kadınların kaderi her devirde aynı..
"Ataerkil Babil toplumunda kadın, Sümer toplumunun tersine ikinci sınıf ve aşağı görülmüştür. Kırsal kesimde, Sümer zamanından kalma bir saygı var olsa da, kadınlar hep alınan satılan bir mal gibi muamele görmüşlerdir. Bu alışkanlık aynı toplumlarda, İslam'ın varlığına rağmen günümüze kadar gelmiştir. Kadın, çocuk yetiştiren kişi olarak saygı gördüyse de bu ancak annelik görevinden dolayı olmuştur..."
230 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.