Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Yazık, Selânik de elden gitti.”
Vatan sevgisi duygusunu içimde ilk uyandıran rahmetli babam olmuştur. Bir gün, ben daha beş yaşında bir çocuk iken, babam elimden tutmuş, çarşıdan eve geliyorduk. O tarihte, Kastamonu'da, memlekette olanı biteni yazan ve Havadis adı ile satılan el kadar bir gazete çıkardı. Babam o günkü Havadis'i aldı, şöyle bir göz attı ve: "Yazık, Selânik de elden gitti." dedi. O zaman bu kaybın ne kadar büyük olduğunu babamın üzüntüsünün dere­ cesinden anlamıştım. Vatan sevgisinin bende­ki ilk tohumu babamın bu sözüdür.
Geceyse ay hemen tazeler minareleri Kur’an sayfaları satılan sokaklardan Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar Ölüm uçar çocuk yüzlere
Reklam
Türkiye çocuk ölümlerinin çok olduğu bir ülkedir ve başta ishal olmak üze­re enfeksiyon hastalıklarından ölüm de fazladır. Büyük süt firmalarına göre markalı sütler dışındaki sütlerin hepsi sağlıksız. Hastalık saçıyor. Şimdi ben onlara soruyorum. Türkiye'de satılan sütlerin yarıdan fazlası markalı değil. Bunlardan da yoğurt yapılıyor. Buna bağlı hangi büyük ishal salgını gördünüz! Tam tersine yoğurt ishal tedavisinde kullanılıyor, yüzlerce yıldan beri.
Modern sanayinin etkisiyle proleterler arasındaki tüm aile bağları kopup parçalandıkça, proleterlerin çocukları alınıp satılan basit birer mala ve iş aracına dönüştükçe, burjuvazinin aile ve eğitime ilişkin, ana baba ile çocuk arasındaki kutsal ilişkiye ilişkin yapmacıklı övgüleri bir kat daha iğrençleşmektedir.
Kadınların kaderi her devirde aynı..
"Ataerkil Babil toplumunda kadın, Sümer toplumunun tersine ikinci sınıf ve aşağı görülmüştür. Kırsal kesimde, Sümer zamanından kalma bir saygı var olsa da, kadınlar hep alınan satılan bir mal gibi muamele görmüşlerdir. Bu alışkanlık aynı toplumlarda, İslam'ın varlığına rağmen günümüze kadar gelmiştir. Kadın, çocuk yetiştiren kişi olarak saygı gördüyse de bu ancak annelik görevinden dolayı olmuştur..."
Çocuklara gelince kılını kıpırdatan yok gibi. Rönesans’la bireyin; devrimler ve kurtuluş savaşlarıy­la sömürülenlerle mazlumların ve nihayet yüzyılımızda da “marjinallerin” kıymetini öğrendik. Geçenlerde bir gazete, şimdiki Amerikan başkanının seçilmesini yedimilyon eş­cinsel oya borçlu olduğunu yazıyordu. Marjinaller de ör­gütlü artık.Fakat çocuklar gene bu “hak” mücadelesine katılamıyor. Çünkü kendilerine yapılan haksızlıkların bilincine varana kadar yetişkin oluyorlar ve aynı düzen devam ediyor. Hep onlar adına karar veriliyor. Bu nedenle çocuklar diğer sömürülenlerde olduğu gibi, hiçbir zaman kendilerine yapılan haksızlıkları dile getirme­mişler, getirememişler. Yan yana gelip örgütlenememişler. Bir araya ancak kendileri yöneten yetişkinlerin arzularına uymak, hizmetlerini yerine getirmek için gelmişler; işte Ye­niçerilerin sefere çıkarken peşlerinden sefahatleri için götür­dükleri içoğlanları, işte 1212’de Kutsal Kudüs’e diye yola çı­karılıp köle olarak satılan, satılmayanları açlıktan, hastalık­tan ölmeye mahkûm bırakılan Haçlı Çocuk Seferi, işte 20. yüzyılın Hitler Jugend’i, Sovyetler’in Young Pioneerleri, Tek Yol Islâmcılar ve egemen ideolojilerin mutlak hakimiyetleri­nin süregeldiği okullar.
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Evlilik denen kurum insanların omuzlarına belli ki çok ağır yükler yüklüyordu. İstemedikleri hayatları yaşamaya mecbur bırakıyordu. ... Hele ki bu diyarda evlilik, iki eksik varlığın birbirine eklemlenmesinden oluşan bir ucubeydi. Erkeklerin ayakları, kadınların kanatları yol yakınken kırılıyordu. Büyürken evin içinde kendisine hiçbir sorumluluk verilmeyen adam, kendi ayakları üzerinde duramayacak kadar aciz oluyordu. Bu nedenle bir an önce ya evleniyor ya da kendisi beceremediğinden evlendiriliyordu. Oldu da karısı ölürse hemen yerine yenisini "alıyordu," çünkü kadın mal gibi alınıp satılan bir varlık olarak görülüyordu. Kadının durumu erkekten de beterdi. Okumasına ve eğitimine engel olunan ya da destek verilmeyen kadın kanatlanıp uçamayacak kadar güçsüz kalıyordu. Bu nedenle bir an önce ya evleniyor ya da evlendiriliyor, bir adama maddi olarak bağımlı ve muhtaç bırakılıyor, onun her türlü pis işini yapıyor, kendisi istesin ya da istemesin çocuk doğuruyor, anne olunca statüsü yükseltiliyor, çocuğun bakımı da onun üzerine yıkılıyor, varlığı sahte bir kutsallık kılıfı içine tıkıştırılarak tüm şikâyet etme hakkı kurnazca elinden alınıyordu.
İnsanları zaman değiştirir.
Sayfa 38 - Damla YayıneviKitabı okudu
230 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.