Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
328 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Su perisi gibi güzel Boşnak kızı Suada'nın aşk ve savaş hikayesi... Kitabı henüz bitirdim ve etkisinden uzun süre kurtulamayacağımı düşünüyorum. Geçen ay bulunduğum Bosna'da tur rehberimizin tavsiyesiyle aldım İncir Kuşları'nı... Başlangıçta bir aşk hikayesi gibi gelen bu kitap, Bosna Savaşı ile ilgili bilmediğim birçok ayrıntıyı öğrenmeme ve araştırmama vesile oldu. 1992-1995 yılları arasında Bosna'da yaşanan soykırımda yüz binin üzerinde Boşnak öldürüldü, otuz ila elli bin arasında da Boşnak kadına Sırp güçleri (Çetnikler) tarafından tecavüz edildi... Bu tecavüzlerde motivasyonlarının Sırp bir nesil doğması olması beni hem şaşırttı hem de midemi bulandırdı. Kitabı okurken birden fazla yerde gözyaşlarım sebebiyle ara vermek zorunda kaldım. Kitabı ve bu savaşı ilginç kılan şeylerden biri; Avrupa ülkelerinin aslında bu savaşta kör değil, taraf olmaları. Çünkü onlar da Sırplar gibi, Boşnaklara müslüman Türkler gözüyle bakıyorlardı. Oysa ki onlar Türk değil, Avrupalı bir milletti. Kitabın sonunda Suada'ya ve bütün bu acıları yaşamış kendilerini kirlenmiş hisseden, masum ve aslında tertemiz kadınlara sımsıkı sarılmak istedim... ''Sırplar yüreğimi ateşe tuttular Ben hiç yanmadım Geceleri soyunup koynuma girdiler Ben hiç sevişmedim Atalarıma küfürler savurdular Ben hiç duymadım En sonunda beni hamile bıraktılar Ben hiç doğurmadım...'' Hasılı, bu konuya ilginiz varsa Bosna Savaşı'na dair akıcı bir üslupla yazılmış, iç yakan ve çok şey anlatan bu kitabı okumanız naçizane tavsiyemdir.
İncir Kuşları
İncir KuşlarıSinan Akyüz · Alfa Yayınları · 202126,3bin okunma
Her çağın kendi zorlukları var ama hiçbiri Savaş yılları ile karşılaştırılamaz. Umarım hiç savaş görmezsiniz.
Reklam
Milliyetçilik denen şey hele savaş içinde çok tehlikeli ve korkunç bir bela olup herkesi avucuna alıyor, karşımızdakilerin birer insan olduğunu unutuyoruz. Bir ağactan bir dal koparır gibi, bir insanı kolayca can ağacından al aşağı ediyoruz.
Sayfa 203 - Ararat yayınevi
Hayatımın en iyi yılları boş yere, kimseye bir faydam olmadan geçiyor.
Halki, şimdiki adıyla Heybeliada. Görkemli yalılar, büyük konaklar, güzel bahçeli villalar, iyot-anason kokulu sahil mey­ haneleri, laternalı kır gazinoları, çiçek, reçine kokulu ormanlar, masmavi pırıl pırıl bir deniz. Istakozlar, pavuryalar, mercanlar, dünyanın en lezzetli balıkları, ada bağlarında damıtılmış şarap­lar, rakılar, konyaklar. Torna, adanın bu şen şakrak, bu şuh dönemine yetişemedi. 12 Şubat 1917'de dünyaya gözlerini açtığında, Birinci Dünya Savaşı patlamış, olanca hızıyla sürüyordu. Heybeli'nin de tadı kaçmıştı. Zengin bir lunapark gibi ışıltılı o yılları, tüccar babası Manol Balcı' dan, annesinden ve dedesinden dinleyebildi. Savaş boyunca Alman "askeri dinlenme tesisi" olan Ada, bozgunun ardından gelen İngiliz, Fransız, İtalyan subaylarına sayfiye tah­sis edilmişti.
Sayfa 49 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
1950-1960 YILLARI ARASI. 1950'li yıllar. Tek parti iktidarından kurtulmanın sevinci yaşanırken kültür ve eğitimin başıboş bırakıldığı yıllar. Soğuk savaş yılları NATO'ya giriş ve ABD'ye tam bir teslimiyet. Türkçülerin ümitleri yine boşa çıkıyor, hayaller kırılıyor. Ekonomik kalkınma, yollar, fabrikalar... Fakat köylerden şehirlere
Reklam
Irkçılık-Turancılık Davası ve Dış Politika: Hem sanıklar, hem de birçok araştırıcı, Irkçılık-Turancılık Davası'nı, hükümetin dış politikasıyla ilişkili saymışlardır. Reha Oğuz Türkkan, yabancı araştırıcıların ve basının bu yöndeki görüşlerini aktarır: "Prof. Edward Weisband, 1974'te yayınlanan '2. Dünya Savaşında İnönü'nün
Kasım 1918'de Alman monarşisinin yıkıldığı haberleri Rusya'ya ulaştığında, haberin nasıl bir coşku yaratmış olduğunu, o günlerin canlı tanığı Karl Radek şu ifadelerle dile getiriyor: Onbinlerce işçi, adeta sevinç ve coşkudan sarhoş olmuştu. Böyle bir şeye asla yeniden tanık olmadım. İşçiler ve Kızıl Ordu askerleri, akşam geç saatlere kadar şehrin bir ucundan diğerine coşku içinde dolaşıp durdular. Dünya devrimi başlamıştı. Halk kitleleri, onun çelik adımlarını işitiyordu. Yalıtılmışlığımız sona ermişti. Dünya devrimi beklentisi, gerçekleşmeyecekti. 1914 ile 1918 yılları arasında kalan zaman dilimi, Rusya'nın yanısıra, Avusturya Macaristan ve Almanya'da imparatorlukların çöküşüne tanık oldu. Aynı yıllarda, sadece Moskova ve Petrograd'ta değil, fakat Berlin, Viyana ve Budapeşte'de işçi konseyleri yönetimi kuruldu. İngiliz tarihinin en büyük işçi grevlerinden bazıları, İrlan- da'da iç savaş, Hindistan ve Çin'de ilk büyük ulusal kurtuluş savaşları, İtalya'da yaygın fabrika işgalleri, Barselona'da kimi zaman kanlı çatışmalara yol açmış işçi grevleri ve gösterileri o yıllarda yaşandı. Fakat, söz konusu dönem, Rusya dışında, kapitalist egemenliğin Avrupa'da kendini yeniden sağlama almasıyla son buldu.
·
Puan vermedi
Heinric Böll
‘Köln’de yaşıyorum. Ren nehrinin, orta kesimlerindeki yumuşaklığından bıkıp genişlediği, uçsuz bucaksız düzlüklere ve Kuzey Denizi’nin sislerine doğru aktığı; dünyevi erkin asla çok ciddiye almadığı, ruhani erkin ise, Almanya’da genel olarak inanıldığının tersine, daha az ciddiye alındığı; Hitler’in kafasına çiçek saksılarının fırlatıldığı ve
Palyaço
PalyaçoHeinrich Böll · Can Yayınları · 20191,510 okunma
1895 yılının Haziran ayında, Siyonist lider Theodor Herzl, Orient Express(Şark Ekspresi 1883 ile 1977 yılları arasında Paris-İstanbul arasında sefer yapan tren. Bu açıklama kitapta yok, ama bu trenin önemini tumblr sayfamda açıklayacağım.) ile İstanbul’a giderken Sofya’da(Bulgaristan başkenti) durmuş ve tren istasyonunda büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. … Herzl, Avrupa’nın Yahudileri istemediğine inanıyordu ve Yahudi devletini şu sözler ile savunuyordu: “Karga burunlarımızla, siyah veya kırmızı sakallarımız ve eğri bacaklarımızla yaşayabileceğimiz ve bunun için nefret edilmeyeceğimiz… sükunetle ölebileceğimiz bir vatan… tüm dünya ile barış içinde yaşayabileceğimiz bir yer… böylece alaycı “yahudi!” bağırışları onurlu bir isme dönüşebilir, aynen Alman, İngiliz, Fransız gibi”. … Bulgaristan’daki savaş öncesi Siyonist gazetesinde Filistin için “vatanı olmayan insanlar için insanları olmayan vatan” diye yazılıyordu. Bu sıralarda Filistin’e göç etme hazırlığında olan Yahudilerin İbranice mi yoksa İspanyol Yahudilerinin anadili olan Yahudi İspanyolcası olan Ladino mı öğrenmeleri gerektiği tartışılıyordu. …. Bulgar Siyonistleri 1944 yılında Yahudilerin Filistin’e göçünü savunan Filistin Komitesi’ni kurmuşlardı. Hedefleri Filistin’e göç düşüncesini Bulgar Yahudileri arasında bir kitle hareketi haline getirmekti.
Reklam
"Savaş yılları, bütün ülkelerdeki insanları duygular açısından normal zamanlara oranla daha yüksek düzeyde ve daha şiddetli yoğunlaşmalara alıştırdı. Savaşlar, serinkanlılıkla sürdürülemez. Bu nedenle dört yıllık bir dünya savaşını, korkunç uzunlukta bir savaşı sonuna kadar götürebilmek için duyguları tutkuların şiddetinde, olağanüstü bir yoğunluk düzeyine getirmek zorunluydu. Nefret, öfke gibi içgüdülerin bütün devletlerde sürekli körüklenmesi gerekiyordu... Nefret, öfke, savaşma isteği, yapıları gereği kısa süreli coşkulardır; bu kısa süreli durumu yapay biçimde uzatabilmek için adına propaganda denen o korkunç bilimin bulunması gerekliydi.
Kavram Yayınları:73, Kavram Yeryüzü Şairleri 16, Birinci Basım: Ekim 1995
·
Puan vermedi
Yılmaz Arıbaş
Yılmaz Arıbaş
Tutku Aşk ve Bir Öğretmen
Tutku Aşk ve Bir Öğretmen
Herkese merhaba! Bugün size kalemi ile yeni tanıştığım @yılmazarıbaş ‘ın ilk eseri olan #tutkuaşkvebiröğretmen kitabının yorumu ile geldim. Açıkçası bence ilk eser olduğu göz önünde bulundurulduğunda kitabın gayet akıcı olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak kitabı sevdim ama beni rahatsız eden tek bir kısım vardı; son kısımlarda kadınlar hakkında söylemler. Bunun haricinde güzel bir olay örgüsü olduğunu söylemeliyim. Sizin için #kitabınkonusu ‘nu aşağıya bırakıyorum; Kemal öğretmen yeni atanmış bir Tarih öğretmenidir ve atandığı yerde Ayşe adında bir kıza gördüğü ilk andan itibaren aşık olur. Ancak kız nişanlıdır. Garip olan şu ki; Ayşe bu nişanlı olma durumundan hiç mutlu değildir çünkü ailesinin ısrarı üzerine böyle bir şeyi kabul etmek zorunda kalmıştır. Ayşe de zaman içerisinde Kemal’e karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Kemal bu durumu farkedince sevdiğine kavuşmanın yollarını aramaya başlar. Peki sizce Kemal Ayşe’sine kavuşabilecek midir? Sırf maddi durumu iyi olmadığı için kızını zengin biriyle evlendirmek isteyen bir aile, mesleği için bilmediği bir şehre gelip hayata tutunmaya çalışan bir öğretmen ve savaş yılları… Hepsi o kadar hayatın içinden ki… Bir hikaye okuyayım beni alsın sürüklesin diyorsanız okuyun derim
Dilara Teacher
Dilara Teacher
Tutku Aşk ve Bir Öğretmen
Tutku Aşk ve Bir ÖğretmenYılmaz Arıbaş · Sokak Kitapları Yayınları · 202129 okunma
80 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Ilkokul yillarimdan beri kitap raflarinda gordugum bu eseri kismet bu guneymis hissiyati ile okumaya basladim. Konusu hakkinda hicbir fikrim yoktu ve okumaya baslamam ile sok oldum diyebilirim. Sasirmama neden olan en buyuk sebep nasil olur da bu tarz bir kitap ilkokul ogrencilerinin kolayca ulasabildigi eserler arasinda olmasiydi. Kitap cok fazla siddet ve eziyet unsurlari iceriyor. Sahsi fikrim 16 yas oncesinin kesinlikle okumamasi gerektigi yonunde, aksi halde hassas kisilerde travma yaratabilir. Velhasil kitabin yazildigi donemin savas yillari oldugunu dusunursek o zaman icin bu tarz bir konunun kullanilmasi cok dogal. Ayrica cumhuriyetin ilk yillarinda turkce kullanilarak yazilmis bir eser olmasi ve donem hakkinda bilgi edinmemiz acisindan cok onemli oldugunu dusunuyorum.
Beyaz Lale
Beyaz LaleÖmer Seyfettin · Söğüt Yayınları · 20001,243 okunma
320 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Jack London / Demir Ökçe Distopya Edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilen bir eser #DemirÖkçe. Emekçi sınıfı ve onların yanında olmak isteyenlerin yaşadıklarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. İki karşıt düşüncenin savaşı, başka bir deyişle ezen ve ezilenin mücadelesini okuyoruz. Demir Ökçe, burada ezen sınıfa verilen isimdir.
Demir Ökçe
Demir ÖkçeJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,7bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.