Kısaca söylemek gerekirse, dört dörtlük deyiminin bile az geleceği nitelikte muhteşem bir biyografi eseri. Okuduğum bu kitapla ilgili daha ne söyleyebilirim ki ?
Stefan Zweig aslında çok usta bir biyografi yazarı. Bu kitabı okuduktan sonra aksini düşünmek imkansız gibi bir şey. Evet muhteşem nitelikte öyküleri de fazla sayıda var ama edebiyat tarihinde ondan daha üstün bir biyografi yazarı olabileceğini sanmıyorum.
Yazar, bu kitabında İskoçya'nın bahtsız kraliçesi Mary Stuart'ı anlatıyor. Henüz daha altı günlük bir bebek iken tahta geçen kraliçenin dramatik hayatına götürüyor bizi. Sadece kraliçenin hayatı ile sınırlı değil tabii ki anlattıkları. Dönemin siyasi olaylarının yanı sıra müthiş bir psikolojik ve politik analizler yaparak bize olayları en doğru bir şekilde yansıtıyor.
Kraliçenin yalnızlığını, çaresizliğini, kurtlar sofrasında nasıl yem olduğunu ve büyük bir dramla sonlanan hayatını bir belgesel roman şeklinde müthiş bir akıcılık ve sürükleyicilikle bizlere aktarıyor.
Ben kitabı tarihe merakı olanların veya dönemin olayları ile ilgilenenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap olarak değerlendiriyorum.
Büyük beğeniyle ve büyük keyif alarak okuduğum bu kitabın okunmasını da herkese tavsiye ediyorum.
Mary StuartStefan Zweig · Can Yayınları · 2019744 okunma
Tüm hayatım boyunca hissettiğim ama ifade edemediğim içselliğim, olmayan huzurumu tümden kaybettiren,beni huzursuz eden...
Evet Dostoyevski beni huzursuz ediyor, hem de çok huzursuz.
Onun kitaplarını okurken yaşadığım rahatsızlığı tarif edemem fakat bundan zevk aldığımı da bir gerçek.
Ve kimseye önermediğim hatta okuduğumu, bırakın kutsal
“Ayın Kızı Şebnem”in çıplak fotoğrafını gören ve kitapta, bu fotoğraf ile hem yolları kesişen üç yabancının hikâyelerini hem de Şebnem’le akraba olan ikilinin anlattıkları (müthiş tesadüf) romanın görünmez baş kişisi Şebnem’i bize çiziyor, nasıl biriyle karşılaşacağınızı merak edeceksiniz, bir hikaye siz daha tanışmadan yazacaksınız, şöyle oldu
Video: youtu.be/y2om1ysTpG0
Yeşil Peri Gecesi.
Ayfer Tunç'tan Dünya Ağrısı ve Kapak Kızı'ndan sonra okuduğum üçüncü kitap.
Yeşil Peri Gecesi bir üçlemenin (Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi, Osman) ikinci kitabıdır. Yeşil Peri Gecesi için başlı başına bir “toplum eleştirisi” diyebilirim. Kadının; toplumdaki yeri, hem kadınlar hem
Balzac’la tanışmam lise dönemime denk gelir. Vadideki Zambak’ın tırt bir çevirisiydi sanırım. Kitabı o zamanlar klasikler arasında olduğu için merak etmiş almış okumaya başlayınca hatırladığım kadarıyla şöyle bir cümleyle karşılaşmıştım;
“Balzac kadınlar ile ilgili şöyle der; ‘Genç kadınları ciddiye almayın, onlar bencildir, onlarda gerçek dostluk
Ahmet Şerif İzgören'i, ilk defa katıldığım bir “iletişim semineri”nde tanıdım. Harika bir konuşma üslubu vardı ve konuşurken beden dilini çok iyi kullanıyordu. Semineri, katılımcıları anlattığı konulara ortak ederek veriyordu. Sorular soruyor, fıkralar ve anekdotlar anlatıyor, yaşanmış insan hikâyelerinden örnekler veriyordu. Seminer boyunca bazen güldürüyor,
20 Haziran 1942, Cumartesi
Günlük tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşında bir kızın içinden geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Fakat aslında bunun hiçbir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek