Hesse'nin ben de bıraktığı etkiye dair ;
Siteye üye olmadan önce bir arkadaşımın Hesse'yi okumalısın tavsiyesi üzerine
Siddhartha ile adımımı attım ve sevdiğimi hissettim. Devamını getirmek, eserlerini okumak anlam kattı hayatıma . En çok kendimi bulduğumu hissettiğim yazar olarak gördüm ve kalbimdeki yeri
Bir Şeftali Bin Şeftali
Çocuk kitaplarında kimi zaman hayvanlar kimi zaman bitkiler konuşturulur. Bu hikaye de ise olaylar bir şeftali ağacının dilinden anlatılmaktadır.
Şeftali ağacı başlar, başından geçenleri anlatmaya..
"Dalından koparılan büyük, parlak bir şeftaliyken, beni bir gün yoksul iki çocuk, bulur. Beni dere kenarına götürüp orada yerler sonra da çekirdeğimi özenle zengin ağanın bahçesine gömüp beni büyütmek için binbir emek verirler."
İşte her şey tam da bu noktada başlar. Beni büyüten iki yoksul çocuk Sahibali ve Pulad, benim toprağımın havalanması için bir gün yılan avına çıkarlar. Maalesef işler orada ters gider. Sahibalı'yı yılan sokar ve Sahibalı ölür. Bunun üzerine Pulad arkadaşının ölümüyle onca emek verdikleri şeftali ağacına veda edip şehre çalışmaya gider.
Bizim Şeftali ağacı ise olaylar karşısında üzgündür. O artık para hırsıyla dolu bir ağaya hizmet eden bir bahçıvanın eline düşmüştür.
Şeftali ağacı, Sahibali ve Pulad'ın binbir emekle büyüttüğü meyvelerinden, Bahçivan'ın yararlanmasını hiçbir zaman istemez. O yüzden o her zaman çiçeklerini meyve vermeden döker.
Bahçivan her ne yapsa da bir türlü, şeftali ağacından, meyve almaz. Çünkü bizim şeftali ağacı, haksızlığa asla boyun eğmeyecek ve kendini büyüten yoksul çocuklara karşı hep vefalı olacaktır.
Keyifli okumalar dilerim. ๑ ◕‿◕ ๑
Sizde yapar mısınız? Kitaplarınızı okurken aralarında menekşe, gül, papatya, sümbül ya da kopardığınız bir yaprağı kurutur musunuz?
Ben çok yaparım, özellikle baharda ve güzün okuduğum kitapları, kitaplarımı şöyle bir karıştırsanız anlarsınız hangisini ne zaman okumuşum. Ya bir dal papatya, ya sararmış bir çınar yağrağı...
Baharda özellikle
Kitabı elime alır almaz kendimi huzurlu hissettim... Bir ağaç olmasın ki fayda vermesin, gölgesi serinletmesin. Öyle değil mi? İnsanoğlu, çıplak dağların kapladığı çalılıkların ağaç hükmünde gururlandığı kıraç bir arazide yaşadığında eksikliklere karşı farkındalığı da daha çok artiyor...Git gide çölleşen topraklar... Benimki de öyle bir haldi.
Yıldızlı Gece, Ayçiçekleri, Çiçek Açan Badem Ağacı gibi tabloların ressamıVincent Van Gogh‘un adını duymayan kalmamıştır belki de günümüzde. Kendi tarzı ve kullandığı renklerle kalbimizde taht kuran 1853 doğumlu ressam, ne yazık ki yaşadığı dönemde anlaşılamamış. Başka birçok sanat/edebiyat insanı gibi kıymeti öldükten sonra anlaşılmış. Hal böyle
Samed Behrengi tarafından yazılan çocuk kitabıdır. Kitap çocuklar için yazılsada her kesime hitap ediyor. Çocuk kitaplarında hayvanlar,dağlar kısacası canlı ve cansız bütün varlıklar konuşturulabiliyor.
Samed Behrengi bu kitabında büyüyüp olgunlaşan bir şeftali ağacının neden meyve vermediğini şeftali ağacının ağzından anlatıyor.
Samed Behrengi kitabında bize; sevgiyi, bağlılığı, emeği, hüznü ve bir çok duyguyu hissettiriyor. Tek seferde okuyup bitirilebilecek bir kitap, iyi okumalar…
Samed Behrengi'yi kim sevmez ki. Onu, dünyanın dört bir yanında büyük yankılar uyandıran, iki de büyük ödül kazanan Küçük Karabalık adlı kitabıyla tanımıştık. Bir Şeftali, Bin Şeftali de onun en güzel kitaplarından biri. Şeftali ağaçı küsmesi var bide :) açın okuyun
Kitabı okumadan önce hakkında yapılan yorumları inceledim. Değerli olduğunu belirtenler kadar okumaya değmediğini söyleyenler de var. Bence her kitap okumaya değerdir. Önemli olan bizde uyandırdığı duygu, bıraktığı etkidir. Her ne kadar çocuklar için yazılmış bir öykü olsa da yetişkinlerin de okuması gereken bir kitap. 56 sayfadan oluşan ve bir çırpıda okuyuvereceğimiz bir öyküdür. Şeftalinin öyküsü. Çıkardığım iki durumdan bir tanesi anne-evlat ilişkisi. Aralarında oluşan bağı sanırım hiçbir şey ile tarif edemeyiz. Belki de onu kutsal kılan budur. Evladı için kendinden vazgeçebilen yegane melektir anne. İkinci durum ise “aidiyet”tir. Şeftali ağacı her ne kadar bahçıvanın tarlasında doğup büyümüşse de kendini Mehmet ve Ali’nin yanında mutlu hissedip meyve vermiştir. Hayatta da bu böyledir. Ait olduğumuz yerde değilsek çevremizde gelişen durumların pek bir önemi yoktur bizim için. Yapraklarımızı döker, sürekli sonbaharı yaşarız. Tıpkı şeftalinin, Mehmet ve Ali’den sonra bahçıvana hiç meyve vermemesi gibi.
Güneşten yanakları al al olmuş, ısırdığınızda tadı sizi kendinizden geçiren nice şeftalileriniz olsun.
Keyifli okumalar.
Eğitim inkılabı hurma ağacı gibi değildir, yüzlerce sene beklemek gerekmez. Eğitim başka bir kültürdür, şeftali ağacı gibi birkaç yıl içinde meyve verir ama dikkat ve yenilik yoksa çabuk yozlaşır.
Eğitim inkılabı hurma ağacı gibi değildir, yüzlerce sene beklemek gerekmez. Eğitim başka bir kültürdür, şeftali ağacı gibi birkaç yıl içinde meyve verir ama dikkat ve yenilik yoksa çabuk yozlaşır.